Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/6597 E. 2023/2169 K. 17.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6597
KARAR NO : 2023/2169
KARAR TARİHİ : 17.07.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/2635 E., 2022/1492 K.

KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/557 E., 2019/351 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 03.07.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat … … …’nun sözlü açıklaması dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanununun 24/1 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 21/3 maddeleri uyarınca görüşmenin başka bir güne bırakılması uygun görülmüş olup, işin incelenerek karara

bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı, davalı kooperatif ile arasında Bakırköy 45. Noterliğinin 15.04.2015 tarihli 09683 yevmiye nolu vekaletname ile müvekkil-vekil ilişkisi kurulduğunu, daha sonra sarf ettiği çaba gözetilerek 31.07.2016 tarihinde yeniden avukatlık danışmanlık sözleşmesi altında ek sözleşme tanzim edilerek aralarındaki vekalet ilişkisinin devam ettirildiğini, ancak 25.11.2016 tarihinden evvel hiçbir ihbar, ikaz yahut ihtar olmaksızın davalı kooperatif yönetim kurulunca Bakırköy 45. Noterliğinin 24.11.2016 tarihli 30718 yevmiye nolu azilnamesi keşide edilerek iyi hizmet vermemesi sebebiyle azledildiğini, sözleşme hükmüne aykırı davranan davalı kooperatifçe ceza-i şart bedeli ödenmesi gerekirken, davalı kooperatifçe gerek ahlaka aykırı şekilde sözleşmenin iyi hizmet verilmemesi iddiasıyla fehedildiğini, gerekse hizmet bedelleri ve sözleşmeden kaynaklı ceza-i şart bedelinin ödenmediğini beyanla, ceza-i şart bedeli olarak şimdilik 1.000,00 TL bedelin fesih tarihi olan 25.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı, öncelikle zamanaşımı itirazında bulunduğunu, davacının dava tarihi itibarıyla alacağın miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumda iken, belirsiz alacak davası gibi açılmış olmasının hukuka aykırı olduğunu ve davanın usulden reddinin gerektiğini, vekalet veren ve vekilin her zaman sözleşmeyi … taraflı olarak sona erdirebildiklerini, bu emredici kuralın aleyhine düzenlenen cezai şartların hükümsüz olduğunu, iddia edilen ek avukatlık sözleşmesinden … bakiye sözleşme bedelinin talep edilebilmesinin 25.11.2016 tarihli davacıya tebliğ edilen azilname tarihi itibarıyla davacıdan hizmet almamış olması nedeniyle Yargıtay kararları uyarınca mümkün olmadığını, azlin davacının vekillikten … hizmetini gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında vekalet ilişkisi kapsamında danışmanlık ve avukatlık sözleşmesi düzenlendiği, avukat olarak davacının görevlerini yerine getirdiği, davalı tarafın azil sebeplerinin yerinde olmadığı, davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşme kapsamında düzenlenen cezai şart düzenlemesinin Avukatlık Kanunu ve eski BK 19 ve 20 maddeleri, 6098 sayılı TBK’nın 26 ve 27 nci maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı; Mahkemenin ret kararının yerinde olmadığını, davanın taraflar arasında düzenlenen sözleşme kapsamında haksız azil nedeniyle sözleşme ile kararlaştırılan cezai şart ve hak edildiği iddia edilen ve ödenmeyen vekalet ücret alacağına ilişkin olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin tarafları bağlayacağını, bu nedenle de cezai şart talep edilebileceğini, müvekkilinin sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini, bu nedenle de dönem sonuna kadar aylık ücret alacaklarının talep edebileceğini belirterek, İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava dilekçesi içeriği nazara alındığında, dava konusu edilen alacağın avukatlık danışmanlık sözleşmesindeki cezai şarta ilişkin olduğu ve bakiye danışmanlık ücretlerinin cezai şart bedeli olarak ödenmesi yönündeki sözleşme hükmünün, Yargıtay kararları ve emredici kanun hükümlerine aykırı olduğu anlaşıldığından geçersiz olduğu, vekilin azledilmesi halinde verilemeyen hizmete ilişkin bedelin cezai şart olarak ödenmesi hususunun emredici hükümlere aykırı olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, Mahkemece verilen kararın yerinde bulunduğu anlaşılmakla davacının tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı; istinaf nedenlerini tekrar ederek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, haksız azil iddiasına dayalı cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 Sayılı Kanun) “Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler” kenar başlıklı 19 uncu maddesi şöyledir:
“Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya … amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, … ve ortak iradeleri esas alınır.
Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.

2. 6098 sayılı Kanun’un ” Sözleşme özgürlüğü” kenar başlıklı 26 ncı maddesi şöyledir:
“Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.”

3. 6098 sayılı Kanun’un “Kesin hükümsüzlük” kenar başlıklı 27 nci maddesi şöyledir:
“Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.”

4. 6098 sayılı Kanunu’nun 408 … maddesi şöyledir:
“İşveren, işgörme ediminin yerine getirilmesini kusuruyla engellerse veya edimi kabulde temerrüde düşerse, işçiye ücretini ödemekle yükümlü olup, işçiden bu edimini daha sonra yerine getirmesini isteyemez. Ancak, işçinin bu engelleme sebebiyle yapmaktan kurtulduğu giderler ile başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararlar ücretinden indirilir.”

3. Değerlendirme
1. Taraflar arasında 01.04.2015 tarihli “Avukatlık-Danışmanlık Sözleşmesi” ve 31.07.2015 tarihli “Ek Avukatlık-Danışmanlık Sözleşmesi” yapıldığı, davacının 24.11.2016 tarihinde azledildiği uyuşmazlık konusu değildir.

2. 31.07.2015 tarihli Ek Avukatlık-Danışmanlık Sözleşmesinin VI. maddesinde; aylık … ücretin ilk iki aylık dönem için KDV hariç 4.100,00 TL, devam eden aylar için KDV hariç aylık net 7.400,00 TL olduğu belirtildikten sonra, süre başlıklı VII. maddesinde sözleşmenin 01.08.2015 tarihinden itibaren 3 yıl süreyle geçerli olduğu, taraflardan biri sözleşme bitimine en az 30 … kala yazılı olarak ihbarda bulunmaz ise ana sözleşme ve mütemmim cüz niteliğindeki ek sözleşmenin kendiliğinden birer yıllık olarak yenileneceği, iş sahibinin sözleşme süresi veya fesih bildirim süresine riayet etmeksizin sözleşmeyi sonlandırması, feshi vesair her ne … altında ana sözleşme ve ek sözleşme hükümlerine aykırı hareket etmesi neticesinde bakiye sözleşme bedelinin muaccel hale geleceği, iş sahibinin hiçbir ihtar veya ihbara gerek kalmaksızın sözleşme süresi kapsamında bakiye sözleşme bedelini cezai şart bedeli olarak ödeyeceği hükümleri bulunmaktadır.

3. Görüldüğü üzere, taraflar arasındaki ek sözleşmenin VII. maddesi ile davalı iş sahibinin işten feragat etmesi, avukata işi kovuşturma olanağı vermemesi, sözleşmeyi … taraflı olarak feshetmesi ya da sözleşmeyle yüklendiği vecibelerden birini yerine getirmemesi halinde, avukata üç yıllık ücreti karşılığının tamamını isteme hakkı verilmiş olup, maddede düzenlenen ve iş bu davanın konusunu oluşturan “üç yıllık ücret karşılığının ödenmesi gerektiğine” ilişkin hükmün, bir cezai şart niteliğinde olduğu kuşkusuzdur.

4. Oysaki vekalet sözleşmesi, karşılıklı güvene dayalı bir sözleşme olup, …, sözleşmenin temelini oluşturan, olmazsa olmaz önemli bir özelliğini teşkil eder. Bu nedenle taraflardan her biri, sözleşmeyi her zaman feshedebilir. (Yasada bu durumda vekil ve müvekkile tanınan hak ve yükümlülükler saklıdır.) Nitekim bu husus 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 512 nci maddesinde, “Vekalet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi … taraflı olarak sona erdirebilir.” 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 396. maddesinde de “vekaletten azil ve ondan istifa, her zaman caizdir.” şeklindeki hükümlerde de açıkça belirtilmiştir. Emredici nitelikteki bu hüküm gereğince müvekkil, vekilini her zaman azletmek hakkından, vekil de her zaman istifa edebilmek hakkından önceden vazgeçemez. Bunun aksini öngören sözleşmeler geçersiz olduğu gibi, istifa ve azil hakkını zorlaştıran kararlaştırmalar da geçersizdir. O halde dava konusu olayda sözleşmenin az yukarda belirtilen VII. maddesindeki sözleşmenin feshi durumunda, “üç yıllık ücret karşılığının ödenmesi gerektiğine” ilişkin kararlaştırma da geçersizdir.

5. Her ne kadar davacının iş bu davadaki talebi, ek sözleşmenin VII. maddesinde öngörülen, üç yıllık ücret alacaklarından oluşan cezai şart niteliğindeki tazminat istemi olup, davacı az yukarda açıklanan nedenlerle sözleşmenin geçersiz olan bu hükmüne dayanarak cezai şart isteminde bulunamazsa da somut olay itibariyle 31.07.2015 tarihli sözleşmenin VII. maddesine göre dönem sonunda sona erdirilmemiş olması nedeniyle davacının, dönem sonuna kadarki ödenmeyen aylık ücret alacaklarını, “çoğun içinde az da vardır.” kuralı gereğince talep edebileceğinin kabulü gerekir.

6. Mahkemece, az yukarda açıklanan hususlar doğrultusunda, davacının ödenmeyen dönem sonuna kadarki talep edebileceği aylık ücret alacakları tespit edilip, ayrıca sözleşmenin hizmet hukuk müşavirliği niteliğinde bir sözleşme olduğu da dikkate alınarak, Türk Borçlar Kanunu’nun 408 … (Mülga Borçlar Kanunu’nun 325 …) maddesi de değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, İlk Derece Mahkemesinin kararının bu sebeple bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda V(C)-3/5 ve 3/6 ncı bentlerde yazılı gerekçeyle BOZULMASINA,

8.400,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

Peşin alına temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.