Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/6315 E. 2023/160 K. 21.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6315
KARAR NO : 2023/160
KARAR TARİHİ : 21.02.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/176 E., 2022/2087 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Edirne 1. Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi
SAYISI : 2020/580 E., 2021/688 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı; davalı ile pide ve kebap salonunu işletilmek üzere adi ortaklık ilişkisi kurduklarını, faaliyetlerini yürütecekleri dükkanı 01.09.2014 tarihli sözleşmeyle kiraladıklarını, davalının kira sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, ortaklığa konu “LapiKE” ünvanlı lahmacun ve pide kebap salonunu 04.09.2014 tarihinde açtıklarını, 28.10.2014 tarihinde ise “LapiKE” markasını adlarına tescil ettirdiklerini, davalının kamu görevlisi olması nedeniyle ortaklığa dair tüm resmi kayıtların kendi adına yapıldığını; geçen zaman içerisinde ortaklığa ait işletmenin gelirlerinin düştüğünü, kira, vergi ve

çalışanlara ait SGK prim borçlarının ödenemez hale geldiğini, bunun üzerine 31.11.2019 tarihinde ortaklığı sonlandırma kararı aldıklarını, ancak daha sonra ortaklığın tasfiyesi için davalı ile bir araya gelemediklerini, ortaklık faaliyeti kapsamında yapılan giderlere kendisinin katlandığını, ortaklığın halen vergi ve prim borcunun bulunduğunu, davalının zarara katılmakla yükümlü olduğunu ileri sürerek; adi ortaklığın tasfiyesi ile birlikte fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 100.000,00 TL alacağının ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı; davaya cevap vermemiş, yargılama sırasındaki beyanında, iddiaya konu adi ortaklığın varlığını inkar etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; adi ortaklık sözleşmelerinde geçerlilik şeklinin aranmadığı, ancak ortaklık ilişkisinin varlığına dair ihtilaf çıktığında, ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edenin ispat yükü altında olduğu, uyuşmazlığın miktarı itibariyle senetle ispat zorunluluğunun bulunduğu, senetle ispatı gereken hususlarda ancak karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık dinlenebileceği, her ne kadar davacı tanık dinletmiş ise de davalının tanık dinlenilmesi hususunda muvafakatinin bulunmadığı, bu nedenle dinlenilen tanık beyanlarına itibar edilmediği, davacının iddiasını yazılı delille ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili dilekçesinde; adi ortaklık sözleşmesinin sözlü olarak da kurulabileceğini, davalı ile arasındaki adi ortaklık ilişkisinin dinlenen tanık beyanları ile sabit olduğunu, kaldı ki davalının talimatla dinlenilen tanığın beyanına karşı muvafakatinin bulunmadığı yönünde bir beyanının da bulunmadığını, ortaklık faaliyetinin yürütüldüğü iş yerine ait kira sözleşmesini davalının da imzaladığını, yine ” LapiKE ” ünvanlı ortak markalarının Türk Patent Enstitüsüne tescil ettirildiğini, Mahkemece bu belgeleri dikkate alınmadan karar verildiğini, delil dilekçesinde ” ikamesi mümkün tüm deliller ” ifadesine yer verdiğini, bu ifadenin yemin delilini de kapsadığını, buna rağmen yemin teklif etme hakkı hatırlatılmadan hüküm tesis edildiğini, ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalının iddiaya konu ortaklık ilişkisinin varlığını inkar ettiği, davacının iddiasını senetle ispat etmesi gerektiği, taraflar arasında yazılı bir ortaklık sözleşmesi bulunmadığı gibi davacının yemin deliline de dayanmadığı, bu nedenlerle davanın ispat edilemediği, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; adi ortaklık sözleşmesinin sözlü olarak da kurulabileceğini, davalı ile arasındaki adi ortaklık ilişkisinin dinlenen tanık beyanları ile sabit olduğunu, kaldı ki davalının talimatla dinlenilen tanığın beyanına karşı muvafakatinin bulunmadığı yönünde bir beyanının da bulunmadığını, ortaklık faaliyetinin yürütüldüğü işyerine ait kira sözleşmesini davalının da imzaladığını, yine ” LapiKE ” ünvanlı ortak markalarının Türk Patent Enstitüsüne tescil ettirildiğini, işbu yazılı belgelerin dikkate alınmadan karar verildiğini, delil dilekçesinde ” ikamesi mümkün tüm deliller ” ifadesine yer verdiğini, bu ifadenin yemin delilini de kapsadığını, buna rağmen yemin teklif etme hakkı hatırlatılmadan hüküm tesis edildiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek; Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, adi ortaklığın tasfiyesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 620 nci maddesinin birinci fıkrasına göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.

2. Adi ortaklık sözleşmelerinde “şekil serbestisi” ilkesi uygulanmakta olup, ortaklık ilişkisinin sözlü olarak da kurulabilmesi mümkündür. Adi ortaklık sözleşmesinde şekil, ispat açısından önem arz etmektedir.

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre; ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Taraflar arasında ortaklık ilişkisinin varlığına dair ihtilaf çıktığında, ispat yükü, ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer.

4. Adi ortaklık ilişkisi, 6098 sayılı Kanun’un 620 nci maddesinde de tanımlandığı gibi sözleşme temeline dayanmakta olup, aynı zamanda bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, 6100 sayılı Kanun’un 200 üncü maddesinde düzenlenen parasal sınırın üzerindeki ortaklık ilişkisinin varlığının ispatında, kural olarak, senetle ispat zorunluluğu geçerlidir.

5. Öte taraftan, kesin delil niteliğindeki yemin ise, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır.

6. 6100 sayılı Kanun’un 255 inci maddesi uyarınca; Kendisine ispat yükü düşen tarafça yemin teklif edilecek olup, yeminin konusunu teklif edilen tarafın kendisinden kaynaklanan çekişmeli vakıalar oluşturur.

7. 6100 sayılı Kanun’un 194 üncü maddesi gereği, taraflar yemin de dahil olmak üzere tüm delillerini dilekçelerin teatisi aşamasında açıkça göstermek ve bu delillerle hangi vakıayı ispat edeceklerini somutlaştırmak zorundadırlar. Bu nedenle 6100 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olan dava dilekçesinde “ sair yasal deliller” gibi ifadelere yer verilmesi, yemin delilinin saklı tutulduğu anlamına gelmeyecek olup, bu durumda mahkemenin tarafa yemin teklif etme hakkını hatırlatma ödevi de bulunmamaktadır (03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu Kararı).

8. Bununla birlikte, senetle ispatı gereken hususta 6100 sayılı Kanun’un 200 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, karşı tarafın açık muvafakati halinde tanıkla ispat da mümkündür. Buradaki muvafakatin açık olması gerektiği gibi tanıkların ismen öğrenilmiş olmasından sonra yapılması esastır.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

2.Somut uyuşmazlıkta; iddiaya konu adi ortaklık ilişkisinin varlığının 6100 sayılı Kanun’un 200 üncü maddesinde belirtilen parasal sınır dikkate alındığında kesin delille ispatı gerektiği, davacı tarafça ibraz edilen belgelerin ortaklık ilişkisinin varlığına dair bir husus içermemesi nedeniyle ispata elverişli olmadığı, davacının açıkça yemin deliline de dayanmadığı, tanık dinlenmesine davalı tarafın açık muvafakati bulunmadığından, dinlenilen tanıkların beyanlarına itibar edilemeyeceği, her ne kadar “LapiKE” markası tarafların ortak markası olarak tescil edilmiş ise de, davacı tarafça işletildiği anlaşılan lokantada söz konusu marka adı altında faaliyette bulunulduğu yönünde dosya içerisinde herhangi bir delile de rastlanılamadığı anlaşılmıştır.

3. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,21.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.