Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/5640 E. 2023/1479 K. 16.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5640
KARAR NO : 2023/1479
KARAR TARİHİ : 16.05.2023

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2989 E., 2022/233 K.
DAVA TARİHİ : 28.08.2014
KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın davalı … yönünden reddine, davalı Osmangazi EDAŞ yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Osmangazi EDAŞ vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 07.03.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde taraflardan bir kısmı gelmediğinden, Cumhurbaşkanlığının 11.02.2023 tarihli ve 32101 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 120 numaralı ” Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Kararnamesi ” kapsamında verilen 06.02.2023 tarihinden başlamak üzere 06.04.2023 tarihine kadar durma kararına istinaden Yargıtay Birinci Başkanlığının 13.02.2023 tarihli ve E-84632637/1786 sayılı yazısı ekinde sunulan Yargıtay Başkanlar Kurulunun 13.02.2023 tarih ve 4 sayılı kararının 4 üncü ve 5 inci maddeleri gereği duruşmanın 16.05.2023 tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.

Belirtilen tarihte gelen davacılar vekili Av. … … ile davalı Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili Av. …’nın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00’te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar; murisleri Süleyman’ın 01.09.2012 tarihinde davalı …’ın tarlasında bulunan trafodaki arızayı gidermek için elektrik direğine çıktığı sırada elektrik akımına kapılarak yaşamını yitirdiğini, davalılar aleyhine açılan ceza davasının halen derdest olduğunu, olayın meydana gelmesinde arızayı gidermek için ilgili kişi ve yetkili birimlere başvuruda bulunmamış olan trafo sahibi davalı … ile tehlike arz eden yapı eserinin fena yapılmasından, bakımı ve işletilmesindeki eksikliklerden dolayı diğer davalı elektrik şirketinin asli kusurlu olduklarını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik davacılardan her biri için 1.000’er TL maddi, Esengül için 50.000 TL, diğer davacılardan her biri için 25.000’er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmişler; 08.06.2018 tarihli dilekçeleri ile maddi tazminat taleplerini davacılardan Suna için 58.598,78 TL, Sude için 154.108,63 TL, Esengül için 255.820,33 TL, Doğan için 37.121,60 TL, Sunay için 47.146,41 TL olarak belirlemişlerdir.

II. CEVAP
1. Davalı …; olayın meydana gelmesinde tarafına kusur atfedilemeyeceğini, sorumluluğuna gidilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

2. Davalı Osmangazi EDAŞ; şirket ve temsilcisi hakkında açılmış bir ceza davasının bulunmadığını, tarafına kusur atfedilemeyeceğini, olayın meydana gelmesinde yüksek gerilim hattına çıkan davacıların desteğinin asli kusurlu olduğunu, yine olayın meydana geldiği trafonun ise özel trafo olup sorumluluğuna gidilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 11.07.2018 tarihli ve 2014/339 E., 2018/231 K. sayılı kararıyla; davanın davalı … yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, davalı Osmangazi EDAŞ yönünden kısmen kabulü ile davacılardan Esengül için 255.820,33 TL maddi, 25.000 TL manevi; Suna için 58.598,78 TL maddi, 20.000 TL manevi, Sude için 154.108,63 TL maddi, 20.000 TL manevi; Sunay için 47.146,41 TL maddi, 15.000 TL manevi; Doğan için 37.121,60 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı Osmangazi EDAŞ vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 17.07.2020 tarihli ve 2020/192 E., 2020/856 K. sayılı kararıyla; olayın meydana geldiği hattın özel hat olduğu, ancak elektrik dağıtım şirketlerinin elektrik verdiği ve abonelik tesis ettiği hatları denetlemek ve kontrol etmekle yükümlü olduğu, bu nedenle olayın meydana gelmesinde davalı şirketin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu, illiyet bağını kesen bir durumun varlığının ispat edilemediği, davalı şirketin zarardan sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, her ne kadar dosya kapsamında alınan kusur raporları ile davalı …’a atfedilen kusur oranının yerinde olduğu görülmüşse de, davalı … hakkında davanın reddi kararının davacı tarafça istinaf edilmemesi nedeniyle, kararın kaldırılarak kabulüne karar verilemeyeceği, bu hususun davalı şirket tarafından açılacak rücu davasında dikkate alınabileceği, destek tazminatı hesabında asgari ücretin esas alınması gerektiği, asgari ücretin 2,52 katı üzerinden yapılan hesaplamanın hatalı olduğu gerekçesiyle, davalı Osmangazi EDAŞ vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında; davanın davalı … yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, davalı Osmangazi EDAŞ yönünden kısmen kabulü ile davacılardan Esengül için 101.516,00 TL maddi, 25.000 TL manevi; Suna için 23.253,48 TL maddi, 20.000 TL manevi; Sude için 61.154,21 TL maddi, 20.000 TL manevi; Sunay için 18.708,89 TL maddi, 15.000 TL manevi; Doğan için 14.730,79 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili ile davalı Osmangazi EDAŞ vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairenin 02.11.2021 tarihli ve 2020/11891 E., 2021/10753 K. sayılı ilamıyla; (1) numaralı bentle davacıların tüm, davalı Osmangazi EDAŞ vekilinin sair temyiz itirazları reddedildikten sonra,
“2-…bölge adliye mahkemesince, davalı … hakkındaki davanın reddine dair kararın davacı tarafça istinaf konusu edilmediği, bu davalı bakımından kararın kaldırılarak davanın kabul edilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle, davalı …’a yönelik tazminat isteminin pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, ihtiyari dava arkadaşı olan davalı Osmangazi EDAŞ; kusur raporlarında davacılar desteği ile davalı …’a değişik oranlarda kusur izafe edildiği, Ramazan ve müteveffanın kusursuz olduğunun belirtilmesinin uygun olmadığını, Ramazan’ın da olayda kusurunun bulunduğunu bildirerek, karara karşı istinaf yoluna müracaat etmiştir.
Bu durumda bölge adliye mahkemesince; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek, davalı …’ın olayın meydana gelmesinde kusurunun olup olmadığına yönelik bir değerlendirme yapılması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırıdır…” gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; önceki gerekçelerle, olayın meydana gelmesinde davalı …’ın % 50 oranında kusurlu olduğu, öte yandan destek tazminat hesabında davacıların desteğinin % 50 kusuru oranında indirim yapılarak sonuca ulaşıldığı, ancak davalı … hakkında verilen davanın reddi kararının davacı tarafça istinaf edilmemesi nedeniyle, işbu davalı hakkında tesis edilen hükmün aynen korunduğu gerekçesiyle, davalı Osmangazi EDAŞ vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında; davanın davalı … yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, davalı Osmangazi EDAŞ yönünden kısmen kabulü ile davacılardan Esengül için 101.516,00 TL maddi, 25.000 TL manevi; Suna için 23.253,48 TL maddi, 20.000 TL manevi; Sude için 61.154,21 TL maddi, 20.000 TL manevi; Sunay için 18.708,89 TL maddi, 15.000 TL manevi; Doğan için 14.730,79 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Osmangazi EDAŞ vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı Osmangazi EDAŞ vekili; tarafına husumet yöneltilemeyeceğini, sorumluluğuna gidilemeyeceğini, olayın meydana gelmesinde tamamen davacıların desteği ile davalı …’ın kusurlu olduğunu, özel trafo sahibi dava dışı Mustafa Emekli’nin kusurunun dikkate alınmadığını, hesap raporunun eksik ve hatalı olduğunu, hükme esas alınamayacağını, hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, takdiri indirim yapılması gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, elektrik çarpmasından kaynaklanan ölüm olayı nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Sorumluluk hukukunun konusu, zarar verenin, zarar görenin uğramış olduğu zararı gidermektir. Bu anlamda sorumluluk hukukuna tazminat hukuku demek de mümkündür. Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde, kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa uzayan bir yol izlenmiştir.

2. Sorumluluk için mutlaka kusurun aranması bazı hâllerde modern tekniğin ve makineleşmenin icaplarına yabancı düşmektedir. Bu sebeple hukukun esas prensibi olan kusur sorumluluğu yer yer zayıflamış hatta bazı hâllerde tamamen ortadan kalkarak yerini kusursuz sorumluluğa terk etmiştir. Teknik ilerlemeler ve ona bağlı olan tehlikelerin artması karşısında, kusura dayanan sübjektif sorumluluk artık, yalnız başına, zarar görenlere etkili bir koruma sağlamaya elverişsiz ve dolayısıyla adaleti gerçekleştirmek bakımından yetersiz kalmıştır. Kusur yoksa sorumluluk da ortaya çıkmaz görüşü artık geçerliliğini kaybetmiştir. Kusura dayanmayan sorumlulukta; sorumluluğu doğuran olay, zarar ve zararla söz konusu olay arasında bir illiyet bağı bulunması sorumluluğu doğurmak için yeterlidir.
3. Kusursuz sorumluluk, hakkaniyet sorumluluğu, özen sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu olmak üzere üçe ayrılmaktadır.

4. Tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 71 inci maddesindeki; ” Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.
Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

5. Burada işletme sahibi veya işletene kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. İşletme sahibi veya işleten, ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.

6. Diğer taraftan; Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği’nin ” Kuvvetli akım tesislerinin denetimi ve güvenliği ” başlıklı 67 nci maddesine göre ;
“a) Hava hatlarının denetimi:
İşletme tarafından belirli sürelerde hava hatları ve direkler, topraklamalar dahil denetlenmeli ve yoklanmalıdır. Yoklama ve bakımın sonuçları düzenli olarak kaydedilmelidir.
b) Hava hatları dışındaki kuvvetliakım tesisleri:
İşletme tarafından tesisin özellikleri göz önüne alınarak belirli aralıklarla denetleme ve yoklamaların süresi hiç bir zaman 2 yılı geçmemelidir. Yoklama ve bakımların sonuçları düzenli olarak kaydedilmelidir.

7. Burada sorumluluk belirlenirken, tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler çerçevesinde gerçek zarar hesabı yapılmalıdır. Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesaplama olması nedeniyle gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu kapsamda olmak üzere zarar ve tazminata doğrudan etkili olan ölen ya da bedensel zarara uğrayanın gerçek kazancı, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş göremezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin bakiye ömrü ve gelirden alacakları pay oranları, kız çocuklarının muhtemel evlenme yaşı, eşin evlenme olasılığı, varsa Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri gibi tüm veriler toplandıktan sonra aktif ve pasif dönem için ayrı ayrı hesaplama yapılmaktadır.

8. 6098 sayılı Kanun’un 55 inci maddesinin birinci fıkrasına göre; ” Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz. ” İşbu emredici hüküm karşısında, tazminatın kapsamını belirleme biçimi ve tazminattan yapılacak indirimler ve sıralaması, aynı Kanun’un 51 inci ve 52 nci maddelerinde belirtilen halllerin gerçekleşmesi durumunda ancak hâkim tarafından tazminattan indirim yapılabilecektir.

9. Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen 6098 sayılı Kanun’un 52 nci maddesinde öngörülen sebepler ise daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır. Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur.

10. Ortak kusur, makul bir kimsenin kendi yararına sakınmak zorunda olduğu özensiz bir hareket tarzıdır. Ortak kusur, kasdi olabileceği gibi ihmal şeklinde de ortaya çıkabilir. Zarar görenin ortak kusuru tespit edilirken, aynen zarar verenin kusurunda olduğu gibi objektif kusur kriterlerine başvurulmalı, yani objektifleştirilmiş kusur kavramı esas alınmalıdır. Zarar görenin ortak kusuru illiyet bağını kesecek yoğunlukta ise, zarar veren sorumluluktan kurtulacak ve tazminat ödemeyecektir. Buna karşılık zarar görenin ortak kusuru bu yoğunlukta değilse ortak sebep olarak tazminattan indirim sebebi teşkil edecektir. Zira bu hâlde, zarar görenin kusuru, diğer ortak sebepler arasında kısmi bir sebep olarak zararın doğmasına veya artmasına katkıda bulunmuştur (Eren, Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2020, s. 868).

11. Zarar verenin kusursuz sorumlu tutulduğu hallerde, zarar görenin kusurlu bulunması durumunda da tazminatın bu hükme göre indirilebileceği kabul edilmektedir. (Oğuzman, Kemal/ Öz,Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2009, s. 581).

12. Müteselsil borçluluk ise, bir irade beyanı veya kanun hükmü dolayısıyla bir edimin birden ziyade borçlulardan her birinin tamamını ifa etmekle yükümlü bulunduğu, alacaklının ise tamamını ancak bir defa ifa etmek üzere edimi borçlulardan dilediği birinden talep etmeye yetkili olduğu ve borçlulardan birinin ifası veya ifa yerini tutan fiiliyle diğerlerinin bu oranda alacaklıya karşı borçtan kurtulacakları bir birlikte borçluluk halidir.

13. 6098 sayılı Kanun’un 162 nci maddesinde düzenlenmiş olup;
” Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar.
Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde doğar.” hükmünü içermektedir.

14. Kanundan kaynaklanan müteselsil borçluluk hallerinden biri de 6098 sayılı Kanun’un 61 inci ve 62 nci maddelerinde düzenlenen müteselsil sorumluluk halidir.

15. 6098 sayılı Kanun’un 61 inci maddesi; “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” düzenlemesini içermektedir.

16. Müteselsil sorumlular arasındaki iç ilişkiyi düzenleyen 62 nci maddesi ise ; “Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur.
Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.
” hükmünü içermektedir.

3. Değerlendirme
1.Somut uyuşmazlıkta; elektrik çarpmasına bağlı gerçekleşen ölüm olayı nedeniyle destekten yoksun kalmaya dayalı tazminat istemiyle açılan eldeki davada, olayın meydana gelmesinde davalı elektrik dağıtım şirketinin tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğunun bulunduğu, EKAT Yönetmeliğinin ilgili maddesi uyarınca, davalının enerji nakil hatlarını belirli sürelerde denetlemesi gerekirken, bakım ve kontrol yükümlülüğünü yerine getirmeyerek aynı zamanda kusurlu olduğu, davacıların desteğine atfedilen kusur oranının somut olayın özelliklerine göre makul ve yerinde olduğu, desteğin kusurunun illiyet bağını ortadan kaldıracak şekilde ağır kusur olarak kabul edilemeyeceği, ancak tazminatta indirim sebebi teşkil ettiği, nitekim hesap raporu ile belirlenen destek tazminatından desteğin % 50 kusuru oranında indirim yapıldığı, ihtiyari dava arkadaşı olan davalılar arasında müteselsil sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı, her ne kadar dava dışı trafo sahibinin kusurunun hüküm kurulurken dikkate alınmadığı ileri sürülmüş ise de, bu hususun müteselsil sorumlular arasında açılacak olan rücu davasında dikkate alınacağı, öte taraftan tazminat hesaplamasının da denetime açık, hukuka uygun olduğu, olayın oluş şekli, olay tarihi, tarafların kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü gözetildiğinde, davacılardan her biri için takdir edilen manevi tazminatın da yerinde olduğu anlaşılmıştır.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, davalı Osmangazi EDAŞ vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalı Osmangazi EDAŞ’a yükletilmesine,

8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalı Osmangazi EDAŞ’tan alınıp davacılara verilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.