Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/5582 E. 2022/7419 K. 06.10.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5582
KARAR NO : 2022/7419
KARAR TARİHİ : 06.10.2022

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalının … plakalı ticari aracında 01/08/2008 – 01/04/2012 tarihleri arasında şoför olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini belirterek 3.500 TL kıdem tazminatı, 1.500 TL ihbar tazminatı ile 600 TL milli ve dini bayram ücreti, 600 TL fazla mesai ücreti, 800 TL yıllık izin ücreti alacağının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı; taraflar arasında hizmet ilişkisi bulunmadığını, aralarındaki ilişkinin, mülga Borçlar Kanunu’nun 270 ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 357. maddesi’nde düzenlendiği şekilde hasılat (ürün) kirasına dayalı olduğunu beyanla davanın reddini dilemiştir.
Davanın açıldığı iş mahkemesince; davacı ile davalı arasındaki anlaşmada iş kanununun 8. maddesi gereğince bağımlılık unsurunun bulunmadığı, davacının günlük olarak aracı davalı taksi sahibinden kiralayarak kendi adına çalıştırdığı, her ne kadar davacı 2010 yılından beri davalının yanında sigortalı olarak görünmekte ise de, bunun yasal zorunluluktan kaynaklandığı kanaatine varılarak mahkemenin görevsizliğine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 15/05/2014 tarihli, 2014/13107 esas, 2014/15855 karar sayılı ilamıyla “…İşçi ile işveren arasında ücretin ödeme şekli birçok şekilde kararlaştırılabilir. Davacı dört yıla yakın bir süre sadece davalının aracını kullanmış başka bir şahsın taksisinde çalışmamıştır. Bu sebeple taraflar arasında bağımlılık ilişkisi de mevcuttur. mahkemece yapılacak iş taraflar arasındaki hizmet ilişkisinin Borçlar Kanunu’na mı yoksa İş Kanunu’na mı dayalı olduğu, davalının esnaf olup olmadığını belirlemek, buna göre görev hususunu hallederek karar vermektir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
İş mahkemesince bozmaya uyulduğu belirtilerek, davacının taksi şoförü olarak hizmet akdi ile davalı yanında 15/08/2008-31/03/2012 tarihleri arasında çalıştığı kabul edilerek, tanık beyanlarına göre davanın kısmen kabulüne; 3.500 TL kıdem tazminatı, 1.500 TL ihbar tazminatı, 800 TL yıllık izin ücreti alacağının faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, sair taleplerin reddine dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 24/12/2015 tarihli, 2015/32756 esas, 2015/36816 karar sayılı ilamıyla “…taraflar arasındaki hizmet akdinin İş Kanunu kapsamında bulunmayıp Borçlar Kanunu’na tabi olduğu anlaşıldığından, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken Mahkemece gerekçesi dahi açıklanmadan görevli olduğu kabul edilerek esasa ilişkin karar verilmesi hatalı…” gerekçesi ile bozulmuştur.
İş mahkemesince bozmaya uyularak verilen görevsizlik kararı neticesinde görevli mahkemece; davacının çalıştığı dönemlerde yürürlükte bulunan 818 saylı TBK hükümlerine göre sadece ihbar tazminatı talep edebileceğinden, davacının davalı işveren tarafından aracın başka bir kişiye kiralanması nedeniyle haksız olarak işten çıkarıldığı sonucuna varılarak 505,93 TL ihbar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, sair taleplerin reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine; Yargıtay 13. (kapatılan) Hukuk Dairesi’nin 30/05/2019 tarihli, 2019/1851 esas, 2019/6979 karar sayılı ilamıyla “…Dosya kapsamından davalının haklı bir neden olmadan hizmet akdini feshettiği kanaatine varılması yerinde ise de bu fesih nedeniyle davacı lehine BK’nun 344 ve 345. maddelerinde yer alan fesih tazminatına hükmedilmemiş olması hatalıdır. Ayrıca 818 Sayılı TBK’na göre sadece ihbar tazminatına hükmedilebileceği kanaati de yerinde değildir. Zira 818 Sayılı TBK’nun yukarıda belirtilen ilgili maddeleri gereğince tüm tanık beyanları değerlendirilerek, gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle davacının fazla mesai, UBGT ve yıllık izin ücreti alacaklarının bulunup bulunmadığı da belirlenmelidir….” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyulduğu belirtilerek, tanık beyanları ve dosya kapsamında toplanan delillere göre davanın kısmen kabulüne; brüt 3.500 TL haksız fesih tazminatının, net 505,93 TL ihbar tazminatının, net 1.288,32 TL yıllık izin ücretinin, net 8.188,98 TL fazla mesai ücretinin, net 917,49 TL ulusal bayram ve genel tatil ücretinin faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve özellikle temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre; davalının aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Yargıtay’ın bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK). Ayrıca, mahkemece verilen kararın Yargıtay bozma ilamının kapsamı dışında kalarak kesinleşmesi durumunda da usuli kazanılmış hak doğmuş olur. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Yani kesinleşmiş bu kısımlar o kısımlar lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak teşkil eder. Bu husus kamu düzenine ilişkindir.
Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; iş mahkemesince 09/09/2015 tarihinde verilen kararda davacının ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile fazla mesai ücreti alacağına ilişkin talebi reddedilmiş ve davacı tarafından bu karar temyiz edilmemiş olduğundan davalı lehine usuli kazanılmış hak doğmuştur. Her ne kadar Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 30/05/2019 tarihli, 2019/1851 esas, 2019/6979 karar sayılı ilamında fazla mesai ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağına ilişkin davacının talebinin değerlendirilmesi gerektiği yönünde kararın bozulmasına hükmedilmişse de, bu taleplerin kabul edilmesi gerektiğine dair kesin bir kanaat bildirilmediğinden usuli kazanılmış hakkın bertaraf edilmediği anlaşıldığından davacının fazla mesai ücreti ile ulusal bayram, genel tatil ücreti alacağına ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle, kararın HUMK’nın 428’inci maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının talep halinde davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK’nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.