Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/5527 E. 2023/1783 K. 06.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5527
KARAR NO : 2023/1783
KARAR TARİHİ : 06.06.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/790 E., 2022/888 K.
DAVA TARİHİ : 25.10.2018
KARAR : Davanın kısmen kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/623 E., 2021/112 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle ve davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 06.06.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat … ile davalı vekili Avukat … ‘ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00’te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 2013 yılı hesaplarının denetimi sonucu 2013 yılı Sayıştay Denetim ve Üst Kurulunun 22.10.2014 tarih ve 54 sayılı toplantısında alınan 14 nolu karar gereğince Maliye Bakanlığından talep edilen inceleme neticesinde düzenlenerek gönderilen 09.03.2016 tarih ve 2016-B-778/1 sayılı Vergi Tekniği Raporunda; davalı Ciner Medya TV Hizmetleri A.Ş.’nin 2012 yılı hesaplarının incelenmesi sonucunda miktar ıskontosunun matrahtan düşülerek noksan beyan edildiği ve buna bağlı olarak 2010 yılına ait %5 Üst Kurul Payının 140.955,14TL, 2011 yılı (1-2/2011%5 3-12 %3) 104.761,74 TL ve 2012 yılı 1.210,67TL’lik bölümünün kuruluştan tahsil edilmesi gerektiğinin tespit edildiğini, bu doğrultuda davalıdan 03.03.2011 tarihine kadar elde ettikleri brüt reklam gelirleri üzerinden %5 oranında; 03.03.2011 tarihinden itibaren ise %3 oranında RTÜK payı hesaplayarak ve bu tutarları beyan ederek ödeyeceklerinin belirtildiğini, hizmet satışında bulunduğu müşterilerin kendisine kesmiş olduğu faturalarda yer alan ciro primi tutarlarının, ıskonto olarak değerlendirildiğini ve bu tutarların da elde edilen reklam veya ticari iletişim gelirlerinden düşülmek suretiyle RTÜK payı matrahın eksik hesapladığını, hizmet alan müşterilerin yayıncı kuruluşa kesmiş olduğu ciro primi faturalarında yer alan tutarların, yayıncı kuruluş tarafından iskonto gibi değerlendirilmesinin doğru olmadığını belirterek davalının Ankara 17. İcra Müdürlüğünün 2017/18684 E. sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından 10.08.2016 tarihli ve 2016/42 sayılı toplatınsında almış olduğu ve şirkete tebliğ edilen 18 numaralı kararına karşı Ankara 17. İdare Mahkemesinde açılan davada, RTÜK kararının kesin ve yürütülebilir nitelik taşımadığından idari davaya konu olmayacağı gerekçesiyle incelenmesizin davanın reddine karar verildiğini, istinaf taleplerinin de reddedildiğini, ilgili Kanun’da bu takiplere itiraz edilmesi durumunda açılacak itirazın iptali davalarında da Ankara Mahkemelerinin yetkili olacağına dair bir düzenleme getirilmediğinden, ilgili Kanun’da icra dairesi için getirilen yetki kuralının, itirazın iptali davasını da kapsadığını kabul etme olanağı olmadığını, eksik ödendiği iddia edilen üst kurul payının “dönemsel edim” niteliğinde olup, Borçlar Kanunu’nun 147 maddesinin birinci fıkrası uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, İİK’nın 67 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca itirazın iptali davasının bir süreye tâbi olup, alacaklının bu davayı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde açmasının zorunlu olduğunu, İİK’nın 67 maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen 1 yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğunu ve 1 yıl içinde itirazın iptali davası açılmazsa, alacaklının itirazın iptali davası açma hakkı düşeceğini ve bu süre geçtikten sonra itirazın iptali davası açarak alacağını tahsil etme, icra inkar tazminatı isteme hakkı ortadan kalkacağını, itirazın iptaline konu olan takipin, 2010-2011 yıllarının tamamı ile 2012 yılının ilk 9 ayında müvekkili tarafından RTÜK’e yapılan bildirimlerde, ticari iletişim gelirlerine iskontoların dahil edilmemesi sebebiyle RTÜK Reklam Payı’nın eksik ödendiği iddiasıyla eksik ödendiği iddia edilen kısmın tahsiline yönelik olarak başlatıldığını, müvekkilinin faturaya bağlı iskontoları ticari iletişim gelirine dahil etmeyerek mahsup etmesinin doğru bir işlem olduğunu, ticari iletişim gelirleri hesaplanırken iskontoların dahil edilmemesinin yönetmelik gereği olup, iskontoların gider olarak kabul edilmesi gerektiğine yönelik gerekçelerin yanlış olduğunu, şirketin satış ve pazarlama yöntemi olarak müşterilerin kanala daha fazla reklam vermelerini teşvik etmek amacıyla, dönemsel işlem hacmi üzerinden ”hacim iskontosu” uyguladığını, bu şekilde hizmetin teslimi anında iskonto uygulamak yerine, iskontoyu belli bir tutarda alım yapma şartına bağladığını, buna göre reklam verenler belirli bir ciroya ulaştığında kademeli olarak %5 ila %10 aralığında bir iskonto uygulandığını ve hesaplanan iskonto tutarının müşteriden alınan fatura üzerinde ”hacim iskontosu, ciro prim bedeli, ciro primi, yayın hacmi primi, miktar iskontosu, risturn bedeli” açıklaması ile belgelendiğini, faturalarda gösterilen ticari teamüllere uygun iskontoların ticari iletişim gelir matrahına dahil olmadığını, Üst Kurul kararında ve Vergi Tekneği Raporunda şirketin uyguladığı iskontonun piyasa rayicini aşan ve teamüllere aykırı bir iskonto olduğuna dair kıyas, emsal değer araştırması, piyasa rayici gibi delille desteklenmiş hiçbir maddi tespit olmadığını, bilakis şirketin uyguladığı iskontonun %5 civarında olup bu iskonto oranının ticari teamüllere uygun olduğunu belirterek hem zamanaşımı sebebiyle hem de esastan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ”…dava konusu alacağın dönemsel edim olması sebebiyle 818 sayılı BK’nun 126/1 maddesi ve TBK’nın 147 maddesinin birinci fıkrası ile 90 ıncı maddeleri gereğince 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, zamanaşımı süresinin eksik beyan sebebiyle eksikliğin tespiti ile başlayacağının anlaşıldığı, söz konusu eksiklik tespitinin ise Maliye Bakanlığı’nın 09.03.2016 tarih 2016-B-778/1 sayılı Vergi Tekniği Raporu ile yapıldığı, icra takip tarihinin 2017 ve dava tarihinin 2018 yılı olduğu, dava konusu alacağın bu tarihler itibariyle zamanaşımına uğramadığının anlaşıldığı ve davalının bu meyandaki itirazlarının yerinde olmadığı ve davanın sübut bulduğu, alacağın likit olup icra inkar tazminatına ilişkin şartların mevcut olduğu anlaşılmakla dava konusu icra takibindeki alacak miktarları ve bilirkişi raporundaki 0,01-TL’lik basit hesap hatası dikkate alınarak ve bu hususta resen hesaplama yapılarak” gerekçesiyle davanın kabulü ile, davalının Ankara 17. İcra Müdürlüğünün 2017/18684 E. sayılı dosyasından başlatılan takibe yaptığı itirazın iptali ile, takibin 246.927,54 TL asıl alacak ve 269.919,04 TL işlemiş faiz ve gecikme zammı olmak üzere 516.846,58 TL alacak miktarı üzerinden takip talebindeki koşullar ile birlikte aynen devamına, davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile, asıl alacağın %20’si oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin itirazlarını yanlış gerekçelerle reddettiğini, iddia konusu alacakların belirli vadeli borç niteliğinde olduğunu ve zamanaşımının vade/muacceliyet tarihinde işlemeye başladığının mahkemece dikkate alınmamasının yanlış olduğunu, Borçlar Kanunu’ndaki düzenlemenin yanı sıra RTÜK mevzuatındaki düzenlemelerin de mahkemenin kabulünün yanlış olduğunu gösterdiğini, yerel mahkemenin hacim iskontosu/ciro priminin ticari iletişim gelirinden düşülemeyeceği yorumunun, yönetmelikteki düzenlemeye aykırı olduğunu, 03.03.2011 tarihinden sonraki alacak iddiasına yönelik gecikme zammının başlangıç tarihinin yanlış olduğunu, icra inkar tazminatına karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, öngörülen zamanaşımı süresinin dolduğu kabul edilerek mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ”Takibe konu alacağın 6112 sayılı Kanunun 41/ç maddesi kapsamındaki ticari iletişim gelirlerinden ayrılacak payın eksik ödenmesi iddiasından kaynaklandığı, aynı Kanun’un 42 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince bu gelirlerin elde edildikleri ayı takip eden üçüncü ayın en geç yirmisinde ilgili medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar tarafından ödenmesi gerektiği, bu durumda takibe konu alacaklardan 2010 yılına ait alacağın nisan-aralık dönemine ait aylardan dolayı olduğu, bu aylardan ekim, kasım ve aralık aylarına ait gelirlerle ilgili alacakların vadesinin sırasıyla 20 Ocak 2011, 20 Şubat 2011 ve 20 Mart 2011 olduğu, 2011 yılına ait alacağın ocak, şubat, mart, nisan, ekim, kasım, aralık aylarına ait olduğu, bu aylardan ekim-kasım ve aralık aylarına ait gelirlerle ilgili alacakların vadesinin sırasıyla 20 Ocak 2012, 20 Şubat 2012 ve 20 Mart 2012 olduğu, 2012 yılına ait alacağın ise ocak-ağustos dönemine ait olduğu, bu aylardan temmuz ve ağustos aylarına ait gelirlerle ilgili alacakların vadesinin sırasıyla 20 Ekim 2012 ve 20 Kasım 2012 olduğu anlaşılmıştır. İcra takibinin ise, 06 Ekim 2017 tarihinde başlatıldığı, işbu itirazın iptali davasının yasal bir yıllık süre içinde açıldığı, 18/05/2003 tarihli … Bütçe, Muhasebe ve İdari İşler Yönetmeliği’nin “Reklam Gelirlerinin Denetimi” başlıklı 8 inci maddesinde “Üst Kurul, ödenmesi gereken reklam gelirleri Üst Kurul payının doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak bakımından, kuruluşların defter ve belgelerini kendi denetim elemanlarına veya vergi incelemesine yetkili olanlara incelettirebilir….” şeklindeki düzenleme nazara alındığında davacı kurumun 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan yetkisi dahilinde bu gelirlerin eksik beyan edilip edilmediğini denetleme yetkisinin bulunduğu, o halde, takibe konu 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ait alacakların dönemsel alacak olup vade tarihleri itibarıyla, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125 ve devamı maddeleri ile 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 147, 149 ve 150 nci maddeleri ve 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5. maddesi kapsamında kapsamında 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, RTÜK Kanunu ve yönetmeliklerinde zamanaşımı ve başlangıç tarihi ile ilgili özel bir hüküm bulunmadığı, vergi tekniği raporu düzenlenmesinin zamanaşımını kesen veya durduran sebeplerden biri olmadığı, zira rapora yönelik açılan davada verilen idare mahkemesi kararından da anlaşıldığı üzere, bu raporun kesin ve uygulanması zorunlu bir karar niteliğinde olmadığı, bu durumda Türk Borçlar Kanunu’daki zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, zamanaşımı süresinin alacağın muaccel olduğu tarihte ( her bir ay için, takip eden üçüncü ayın en geç yirmisinde) başladığı, bu vade ve mucceliyet tarihlerinin bir önceki paragrafta ayrıntılı olarak gösterildiği, davalı/borçlu tarafından süresinde verilen cevap dilekçesi ile usulüne uygun zamanaşımı def’inde bulunulduğu, icra takip tarihi olan 06.10.2017 itibariyle takibe konu alacaklardan 2010 ve 2011 yılına ait tüm alacaklar yönünden ve 2012 yılına ait ocak-haziran(haziran dahil) alacaklar yönünden 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, takibe konu bu alacaklarla ilgili icra takibine yönelik itirazın iptali davasının kısmen zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile alacağın tamamı yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği, İlk derece mahkemesi tarafından hükme esas alınan bilirkişi heyeti ek raporu, vergi tekniği raporunun esasını ve alacağın varlığını irdeleyen usul ve yasaya uygun denetime elverişli olduğundan hükme esas alınmasında bir isabetsizlik görülmediği, davacının takibe konu 2012 yılı Temmuz ayına ait eksik ödenen 30 TL asıl alacak ile 25,63 TL işlemiş faiz ve ağustos ayına ilişkin eksik ödenen 44,08 TL asıl alacak 37,03 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 74,08 TL asıl alacak ve 62,66 TL işlemiş faiz alacağını talep edebileceği, alacağın varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı ödetilmesi koşulunun oluşmadığı” gerekçesiyle; davalı tarafın istinaf başvurusunun duruşma yapılmadan kabulü ile, Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.01.2021 gün ve 2018/623 E., 2021/112 K. sayılı kararının kaldırılmasına, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 üncü maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 3.maddesi uyarınca yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla; davanın kısmen kabulü ile, Ankara 17. İcra Dairesinin 2017/18684 E. sayılı dosyasında davalı/borçlunun 74,08 TL asıl alacak ve 62,66 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 136,74 TL alacak yönünden itirazının iptali ile takip tarihinden itibaren asıl alacağın 6183 sayılı Kanun’un 51 inci maddesi gereğince işleyecek gecikme zammı oranında faizi ile birlikte icra takibinin devamına, fazlaya ilişkin talebin zamanaşımı nedeniyle reddine, alacağın varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirdiğinden şartları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; Üst Kurul alacaklarının Borçlar Kanunu’nun 146 ncı maddesine göre 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, Borçlar Kanunu’nun 147 maddesinin birinci fıkrası tüm dönemsel edimlere yönelik olmayıp tahdidi olarak sayılan dönemsel edim ve benzerlerini kapsadığını, maddede verilen örnekler incelendiğinde her biri önceden belirli ve sabit ödemeler şeklinde olduğunu, bu kapsamda değerlendirildiğinde Üst kurul alacaklarından ticari iletişim gelirlerindeki üst kurul payının her ay elde edilen ticari iletişim gelirine göre ortaya çıktığını, gelir elde edilmediğinde alacak oluşmaması nedeniyle ilgili madde hükmüne tabi olmayacağını ve genel zamanaşımına tabi olacağını, yayıncı kuruluşun basiretli bir tacir gibi davranmayarak üst kurul alacağını gizlediği için zamanaşımının, alacaktan haberdar olunan tarihten itibaren işlemeye başlayacağını, Üst kuruluşun yayıncı kuruluşların defterlerini Maliye Bakanlığı aracılığıyla denetleyebildiğini yoksa yayıncı kuruluşun defterlerinin üst kurulca denetlenmesinin mümkün olmadığını beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesinin (BAM), zamanaşımı nedeniyle davanın reddine dair kararı doğru olmakla birlikte, 2012 yılı Temmuz-Ağustos ayları için verdiği kısmen kabul kararının doğru olmadığını, Reklam Geliri/Ticari İletişim Geliri’ni açıklayan ve dava konusu dönemlerde yürürlükte bulunan 18.05.2003 (madde 5/2) ve 26.08.2011 (madde 4/2) tarihli Yönetmeliklerde yer alan düzenlemeye göre müvekkilinin hacim iskontosu uygulamasının önünde bir engel olmadığı gibi, dönem sonunda müşterilerinden iskonto faturası alarak bu iskontoları mahsup etmesinin önünde de bir engel olmadığını, yine Yönetmelik’te, iskontonun ilgili mal veya hizmete ilişkin faturada gösterilmesinin şart koşulmadığını, dolayısıyla müvekkilinin dönem sonunda müşterilerinden iskonto faturası alarak mahsup etmesinin önünde bir engel olmadığını, Yönetmeliğin koyduğu tek şartın iskontonun bir fatura veya benzeri belgede gösterilmesi olduğunu ve müvekkilinin de mahsubunu yaptığı tüm iskontoların da faturaya dayandığını beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, RTÜK gelirlerinin (ticari iletişim gelirlerinden/reklam gelirlerinden alınan üst kurul payının) tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Dava konusu alacakların ortaya çıktığı dönemde yürürlükte bulunan … Bütçe, Muhasebe ve İdari İşler Yönetmeliği’nin ” Reklam Gelirleri Üst Kurul Payının Beyanı ve Ödenmesi” başlıklı 4 üncü maddesi; ”Kuruluşlar, her takvim ayı içinde yayınladıkları reklamlar nedeniyle tahakkuk ettirdikleri brüt reklam gelirlerinin, % 5’ini, Reklam Gelirleri Üst Kurul Payı olarak, bu gelirlerin tahakkuk ettiği ayı izleyen ayın 20 sine kadar bir beyanname ile beyan ederek, hesaplanan Üst Kurul paylarını aynı sürede Üst Kurul hesabına ödemekle yükümlüdürler. Reklam gelirlerinin ve reklam gelirleri Üst Kurul Payının beyanında kullanılacak “Reklam Gelirleri Üst Kurul Payı

Beyannamesi” nin şekli ve bu beyannameye eklenecek diğer bilgi ve belgeler Üst Kurul tarafından belirlenir. Reklam gelirleri Üst Kurul paylarının Üst Kurul hesabına yatırıldığına dair banka dekontunun veya makbuzunun bir örneği beyannameye eklenir veya taahhütlü mektupla Üst Kurula gönderilir. Çekle yapılan ödemelerle sair suretle yapılan ödemelerde vergi ve diğer kamu alacakları için Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun uyarınca yapılan düzenlemelere uyulur. Reklam gelirleri Üst Kurul payı, brüt reklam gelirlerine Kanunda öngörülen oranın uygulanması ile hesaplanır.” şeklindedir.

Aynı Yönetmelik’in 5 inci maddesinin 1 ve 2 nci fıkrası; ”Reklam gelirleri, yayınlanan reklamlar karşılığında alınan reklam bedellerinden oluşur. Reklam bedeli, verilen reklam hizmeti karşılığında, reklam verenlerden her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlar tarafından borçlanılan para, mal ve diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade eder. Verilen reklam hizmetine ilişkin olarak tahakkuk ettirilen vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim ve benzeri adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler bu bedele dahildir, fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen ticari teamüllere uygun miktarda yapılan ıskontolar ve katma değer vergisi bu bedele dahil değildir.” şeklindedir.

Aynı Yönetmelik’in ”Reklam Gelirleri ve Üst Kurul Payının Eksik Beyanı ve Ödenmesi” başlıklı 7 nci maddesi; ”Reklam gelirlerinin ve Reklam Gelirleri Üst Kurul payı tutarlarına ilişkin yapılan beyan ve ödemelerin, yapılacak incelemeler sonunda gerçek durumu yansıtmadığının ve eksik ödendiğinin anlaşılması halinde, eksik ödenen reklam gelirleri pay tutarlarının, ödeme tarihi itibariyle hesaplanacak gecikme zammı ile birlikte 7 gün içinde ödenmesini sağlamak üzere ilgili kuruluşa ihtarda bulunulur. İhtar yazısının tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde borcun tamamı ödenmez ise ödeme yapılıncaya kadar kuruluşun yayınları durdurulur. İhtar yazısının tebliğinden itibaren iki ay içerisinde ödenmemesi halinde, Üst Kurulca kuruluşun yayın izni ve lisansı iptal edilir. Üst Kurula ödenmesi gereken kurum gelirleri icra yoluyla tahsil olunur. Geciken ödemeler için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

Eksik beyan ve ödeme ile ilgili ihtar yazısının dava konusu yapılması halinde, durumun yargı kararı ile kesinleşip ilgili kuruluşa tebliğ tarihine kadar yayın durdurma işlemi uygulanmaz, yargı kararının tebliğ tarihinden itibaren yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.

Aynı Yönetmelik’in ”Reklam Gelirlerinin Denetimi” başlıklı 8 inci maddesi; ”Üst Kurul, ödenmesi gereken reklam gelirleri Üst Kurul payının doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak bakımından, kuruluşların defter ve belgelerini kendi denetim elemanlarına veya vergi incelemesine yetkili olanlara incelettirebilir.

Vergi Usul Kanununa göre vergi inceleme yetkisine haiz olanlar, Üst Kurulun talebi olmaksızın reklam gelirleri Üst Kurul paylarının ödenmesine ilişkin yükümlülüğün Kanuna ve bu Yönetmeliğe uygun olarak yerine getirilip getirilmediğini de inceleyebilirler.

Üst Kurul, kuruluşların reklam gelirlerinin ve buna isabet eden Üst Kurul paylarının Kanun ve bu Yönetmelik hükümlerine uygun ve doğru bir şekilde beyan edilip edilmediğini 01/06/1989 tarihli ve 3568 sayılı “Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci, Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu” hükümleri çerçevesinde yeminli mali müşavirlerin tasdikine tabi tutabilir. Yeminli mali müşavir tasdik raporlarında göz önünde tutulacak usul ve esaslar Resmi Gazetede yayımlanır.” şeklindedir.

2. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 102 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenleme gereği amme alacağı, vadesinin rasladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar.

3. 15.02.2011 tarihli ve 6112 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 41 inci maddesinin “ç” bendinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun gelirleri arasında “Medya hizmet sağlayıcılarının, program destekleme gelirleri hariç aylık brüt ticarî iletişim gelirlerinden ayrılacak yüzde birbuçuk paylar. ” da sayılmış olup maddedeki pay oranı 20.08.2016 tarihli ve 6745 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile getirilmiş olup, bu tarihten önceki dönem için “yüzde üç” oranının uygulanması gerektiği anlaşılmıştır.

4. 6112 sayılı Kanun’un “Gelirlerin Tahsili” başlıklı 42 nci maddesinin ikinci bendi “ 41 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre ödenecek televizyon kanal, multipleks kapasitesi ve radyo frekans yıllık kullanım ücreti, her yılın ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında olmak üzere dört eşit taksitte, (ç) bendinde öngörülen ticarî iletişim gelirlerinden ayrılacak paylar, elde edildikleri ayı takip eden üçüncü ayın en geç yirmisinde ilgili medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar tarafından ödenir.”, 3. bendi “Medya hizmet sağlayıcıları, her takvim ayı içinde elde ettikleri ticari iletişim gelirlerini, takip eden ayın son gününe kadar şekil ve içeriğiyle verilme usul ve esasları Üst Kurul tarafından belirlenen beyanname ile beyan ederler. İlgili dönemde gelir elde edilmemiş olsa dahi beyanname verilmesi zorunludur.”, 6. bendi “Bu Kanunun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde yer alan Üst Kurul gelirlerinin süresinde ödenmemesi halinde bu gelirlere 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında faiz uygulanır.”, 8. bendi ise “Süresinde ödenmeyen Üst Kurul gelirleri genel hükümlere göre tahsil edilir. Bu madde hükümlerine göre Üst Kurulca yapılacak icra takiplerinde Ankara icra daireleri yetkilidir.” şeklindedir.

5. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 147/1 inci bendi gereği; ”Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler” 5 yıllık zamanaşımına tabidir.

6. 6098 sayılı Kanun’un ”davanın reddinde ek süre” başlıklı 158 inci maddesi; ”Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.” şeklindedir.

7. 26.08.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan Medya Hizmet Sağlayıcı Kuruluşlarının Elde Ettiği Ticari İletişim Gelirlerinin Denetimi ve Bu Gelirler Üzerinden Alınacak Üst Kurul Paylarının Beyan ve Ödenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik
‘in ”Ticari İletişim Geliri” başlıklı 4 üncü maddesinin 2 nci fıkrası (02.02.2013 tarihli değişiklik); ” Ticari iletişim bedeli, verilen ticari iletişim hizmeti karşılığında, gerçek ve tüzel kişilerden her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlar tarafından borçlanılan para, mal ve diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsiledilebilen menfaat, hizmet ve değerlerin brüt toplamını ifade eder. Verilen ticari iletişim hizmetine ilişkin olarak tahakkuk ettirilen vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim, iskonto, komisyon ve benzeri adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler (katma değer vergisi hariç) bu bedele dâhildir.
”,

Aynı Yönetmelik’in ”Ticari iletişim gelirleri üst kurul payının ödenmesi” başlıklı 6 ncı maddesi; ”Program destekleme gelirleri hariç aylık brüt ticari iletişim gelirlerinin, % 3’ü, Üst Kurul payı olarak, elde edildikleri ayı takip eden üçüncü ayın en geç 20 sine kadar aşağıdaki tabloya göre Üst Kurul tarafından duyurulan banka hesabına ödenir. Ödeme yapılırken banka dekontuna ödemenin hangi aya ait olduğu açıkça yazdırılacaktır. Dekontun bir örneği Üst Kurula gönderilir. Çekle yapılan ödemelerle sair suretle yapılan ödemelerde vergi ve diğer kamu alacakları için yapılan düzenlemelere uyulur.”

Aynı Yönetmelik’in ”Beyanname verilmemesi ve/veya üst kurul payının ödenmemesi hali” başlıklı 7 nci maddesi; ”(1) Ticari iletişim gelirleri ile bu gelirler üzerinden Üst Kurula ödenecek pay tutarlarının zamanında beyan edilmemesi veya beyan edilmiş olsa bile eksiksiz olarak zamanında ödenmemesi halinde, ilgili kuruluşlar yukarıda belirtilen sürelerden itibaren bir ay içerisinde uyarılır. Bu uyarıda, ihlâl edilen yükümlülüğün niteliği ve sonuçları belirtilerek, beyannamenin gönderilmesi ve/veya üst kurul payının kanuni faizi ile birlikte ödenmesi ihtar edilir. (2) İhtar yazısının tebliğ tarihinden itibaren iki ay içerisinde beyanname gönderilmez ve/veya ödeme yapılmaz ise Üst Kurul tarafından medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayın lisansının iptaline karar verilir, ödenmeyen Üst Kurul payı genel hükümlere göre tahsil edilir. Vadesinde ödenmeyen Üst Kurul payı için ihtar yapılması tahsil için takip yapılmasına engel değildir.” şeklindedir.

3. Değerlendirme
1. Davacının temyiz taleplerinin incelenmesinde; takibe konu alacaklardan 15.02.2011 tarihinden önce ( bu tarihte 6112 Sayılı Kanun yürürlüğe girmiş olup) ortaya çıkanlar yönünden o dönem yürürlükte bulunan … Bütçe, Muhasebe ve İdari İşler Yönetmeliği’nin ” Reklam Gelirleri Üst Kurul Payının Beyanı ve Ödenmesi” başlıklı 4 üncü maddesinde ; ”Kuruluşlar, her takvim ayı içinde yayınladıkları reklamlar nedeniyle tahakkuk ettirdikleri brüt reklam gelirlerinin, % 5’ini, Reklam Gelirleri Üst Kurul Payı olarak, bu gelirlerin tahakkuk ettiği ayı izleyen ayın 20 sine kadar bir beyanname ile beyan ederek, hesaplanan Üst Kurul paylarını aynı sürede Üst Kurul hesabına ödemekle yükümlüdürler.” şeklinde düzenleme bulunduğu ve reklam gelirlerinin ödenme zamanının belirlendiği, 15.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6112 sayılı Kanun’un 41/ç maddesinde medya hizmet sağlayıcılarının, program destekleme gelirleri hariç aylık brüt ticarî iletişim gelirlerinden ayrılacak yüzde bir buçuk payın da Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun gelirleri arasında sayıldığı, maddedeki yüzde bir buçuk pay oranının 20.08.2016 tarihli ve 6745 Sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile getirildiği, bu tarihten önceki dönem için “yüzde üç” oranının uygulanması gerektiği anlaşılmış olup, aynı Kanun’un 42/2 nci maddesi gereğince bu gelirlerin elde edildikleri ayı takip eden üçüncü ayın en geç yirmisinde ilgili medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar tarafından ödenmesi gerektiği düzenlenmiştir.

Dava konusu alacakların bir kısmının ortaya çıktığı dönemde yürürlükte bulunan … Bütçe, Muhasebe ve İdari İşler Yönetmeliği’nin yukarıda yer verilen 7 nci maddesinde geciken ödemeler için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği, ancak 15.02.2011 tarih ve 6112 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’a 04.07.2012 tarihinde eklenen 42/8 nci maddesine göre süresinde ödenmeyen üst kurul gelirlerinin genel hükümlere göre tahsil edileceğinin belirtildiği, bu durumda dava konusu alacaklar için uygulanacak zamanaşımı konusunda ikili bir ayrım yapılması gerektiği, 04.07.2012 tarihinde önce doğmuş alacaklar için 5 yıllık zamanaşımı uygulanırken 6183 Sayılı Kanun’un 102/1 inci maddesinin, 04.07.2012 tarihinden sonra ortaya çıkan alacaklar bakımından genel hükümlere göre tahsil olunacağı belirtildiğinden 6098 Sayılı Kanun’un 147/1 inci maddesinin uygulanması gerektiği, 01.01.2012-04.07.2012 tarihleri arasında doğmuş alacaklar yönünden 6183 Sayılı Kanun gereği vade, takip eden yılın başından itibaren başlayacağından, bu alacaklar yönünden vadenin 01.01.2013 tarihinden itibaren başlayacağı ve takip tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığının kabulü gerektiği anlaşılmıştır.

Davalı tarafça, dava konusu 2010, 2011 ve 2012 yılı alacaklarına yönelik tahsiline yönelik idari işlemin iptali istemiyle İdare Mahkemelerinde davalar açıldığı ve RTÜK kararının kesin ve yürütülebilir nitelik taşımadığı gerekçesiyle reddine karar verildiğinin beyan edildiği, bu durumda zamanaşımı konusunda inceleme yaparken 6098 Sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen 158 inci maddesinin de dikkate alınması gerektiği anlaşılmakla, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

2. Davalının temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

2.Bozma sebebine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

8.400,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.