Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/5363 E. 2022/6994 K. 26.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5363
KARAR NO : 2022/6994
KARAR TARİHİ : 26.09.2022

MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen itirazın iptali davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, ilk derece mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne, yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
6100 sayılı HMK’nın “Bozmaya uyma veya direnme” başlıklı 373. maddesinin birinci fıkrası; “Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.” hükmünü,
Aynı maddenin dördüncü fıkrası ise; “Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.” hükmünü içermektedir.
Açıklanan madde hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesi tarafından, Yargıtay’ın bozma kararı doğrultusunda karar verilmesi halinde, davanın taraflarına, karara karşı sadece temyiz yoluna başvuru olanağı tanındığı anlaşılmaktadır.
Bu halde ise; ilk derece mahkemesince verilen kararın, HMK’nın 362. maddesinde bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen kararlar için öngörülen temyiz kesinlik sınırına tabi olacağı tartışmasızdır.
6763 sayılı kanun ile 6100 sayılı HMK’ya eklenen ek 1. madde uyarınca; aynı Kanunun 362. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 01.01.2021 tarihinden itibaren 78.630,00-TL’ye çıkartılmıştır.
Bozmaya uyularak verilen karar, karar tarihi itibariyle kesin niteliktedir. HMK’nın 366. maddesi atfıyla aynı Kanunun 352. maddesi uyarınca, kesin olan karar hakkında Yargıtay tarafından temyiz isteminin reddine karar verilebilir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz dilekçesinin miktar itibariyle REDDİNE, 26.09.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Daire çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın verildiği tarih itibariyle miktar yönünden temyizen incelenmesinin mümkün olup olmadığı; kesinlik sınırının tespitinde HMK’nın 341/2. maddesinin mi yoksa HMK’nın 362/1-a maddesinin mi uygulanması gerektiği hususudur.
Hukuk Genel Kurulunun 24.6.2021 tarih 2021/4-307 E. 2021/833 sayılı Kararında da belirtildiği gibi, Bölge Adliye Mahkemeleri 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçmiş olup, bu tarihten itibaren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) istinaf ve temyiz hükümleri uygulanmaya başlanmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun istinaf yoluna başvurulabilen kararları düzenleyen 341. maddesi;
“(1) İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.). Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir…” düzenlemesini içermektedir.
İlk derece mahkemeleri tarafından verilen ve miktar veya değeri 3.000 (yeniden değerleme oranlarına göre hesaplandığında 2021 yılı için 5.880 TL) Türk Lirasını geçmeyen mal varlığına ilişkin davalardaki kararlar kesindir. Kesinlik sınırı bakımından manevi tazminat istemleri için bir istisna getirilmiş ve miktarı ne olursa olsun manevi tazminata ilişkin kararlara karşı istinaf yoluna başvurunun mümkün olduğu belirtilmiştir.
Aynı Kanun’un temyiz edilemeyen kararları düzenleyen 362. maddesinde;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:
a) Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar…” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir. (Yeniden değerleme oranlarına göre hesaplandığında 2021 yılı için 78.630 TL)
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır.
Kanunda ilk derece mahkemesince verilen kararların temyiz edilmesi hâlinde kesinlik sınırının tespitine dair açık bir hüküm bulunmamaktadır. HMK’nın sistematiğine bakıldığında “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ve bölge adliye mahkemelerinin kararları” şeklinde bir ayrıma gidildiği yani kanun yoluna göre değil mahkemeye göre bir kesinlik sınırı belirlendiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda hüküm, daha önce Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmesi ve Yargıtay bozma kararı sonrası yeniden ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu verilmiştir. Bu nedenle temyiz olunan miktar hiçbir zaman istinaf kesinlik sınırının altına da düşmeyecektir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karar temyiz edildiğinde HMK’nın 341/2. maddesindeki düzenlemenin dikkate alınması gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.