Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/5267 E. 2023/1448 K. 16.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5267
KARAR NO : 2023/1448
KARAR TARİHİ : 16.05.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/868 E., 2022/596 K.
DAVA TARİHİ: 26.12.2013
KARAR: Davanın kısmen kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/443 E., 2020/302 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın davalılardan …, … ve … yönünden reddine, diğer davalılar yönünden kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, yeniden esas hakkında; davanın davalılardan …, … ve … yönünden reddine, diğer davalılar yönünden kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı … vekili tarafından temyiz, davacılar vekili ile davalılar …, … ve … vekilleri tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; 07.03.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde taraflardan bir kısmı gelmediğinden, Cumhurbaşkanlığının 11.02.2023 tarihli ve 32101 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 120 numaralı ” Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Kararnamesi ” kapsamında verilen 06.02.2023 tarihinden başlamak üzere 06.04.2023 tarihine kadar durma kararına istinaden Yargıtay Birinci Başkanlığının 13.02.2023 tarihli ve E-84632637/1786 sayılı yazısı ekinde sunulan Yargıtay Başkanlar Kurulunun 13.02.2023 tarih ve 4 sayılı kararının 4 üncü ve 5 inci maddeleri gereği duruşmanın 16.05.2023 tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.

Belirtilen tarihte gelen davacılar vekili Av. … ile davalı … vekili Av…. ve diğer davalı asıl …’in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00’te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar; bağımsız bölüm maliki oldukları davaya konu taşınmazda bulunan binanın depreme dayanıksız olması nedeniyle, kentsel dönüşüm kapsamında, kat maliklerinin ortak kararıyla yıktırıldığını, yeniden inşa edilmesi için dava dışı yüklenici şirket ile görüşmelere başlanıldığını, bu görüşmeler sırasında “dairelerin küçülmeyeceği, herkesin eski metrekare kullanımındaki arsa payları oranında yeni dairelere sahip olacağının ” karara bağlanmasına rağmen, hazırlanan projede kendilerine verilecek dairelerin öncekine oranla metrekarelerinin küçültüldüğünün, diğer daire malikleri olan davalılara verilecek dairelerin ise metrekarelerinin artırıldığının görüldüğünü, kullanım haklarının ağır şekilde ihlal edildiğini, bu nedenle projeyi kabul etmediklerini, ancak davalılar ile müteahhit arasında binanın yapımına dair sözleşmenin imzalandığını, müteahhit tarafından kendilerine çekilen ihtarname ile sözleşmenin akdedilmemesi halinde paylarının satışa çıkarılacağının bildirildiğini, projede belirtilen daire paylaşımının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, yıkılan binadaki daire metrekareleri tespit edilemediği takdirde, dairelerin eşit metrekarelerde olduğu kabul edilerek yeniden proje hazırlanması gerektiğini ileri sürerek; öncelikle arsa paylarına müdahalenin önlenmesini, projenin iptali ile yeni proje hazırlatılmasını, işbu taleplerinin kabul edilmemesi halinde arsa paylarının tespiti ile taksimini, dava devam ederken binanın yapılması durumunda ise haklarına tecavüz edilen kısmın tespiti ile yıkılmasını talep etmişler; 09.10.2020 tarihli ıslah dilekçeleri ile taleplerini 10.07.2019 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah etmişlerdir.

II. CEVAP
Davalılar; bağımsız bölüm maliki oldukları binanın kentsel dönüşüm kapsamında kat maliklerince alınan ortak kararla yıktırıldığını, hali hazırda taşınmazda arsa payı ortaklığının söz konusu olduğunu, davaya konu projeye göre tüm dairelerin metrekarelerinde önceki kullanımlarına oranla küçülme olduğunu, nitekim eski projeye uygun bina yapılmasına belediyenin onay vermediğini, davacıların talebinin yasal prosedür çerçevesinde kabul edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 10.07.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporu hükme esas alınarak, davacıların 09.10.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile davayı tamamen ıslah ettiği, davaya konu ilgili parsel sayılı taşınmazda bulunan eski binanın riskli yapı olması nedeniyle kentsel dönüşüm kapsamında bağımsız bölüm maliklerinin ortak kararıyla yıktırıldığı, akabinde yapılan toplantılarda yeni binanın yapılması hususunda dava dışı yüklenici şirket ile anlaşmaya varıldığı, her bir bağımsız bölüm malikinin yüklenici şirkete ödeyeceği tutarın da belirlendiği, ancak davacıların toplantı tutanaklarını imzalamadıkları, kararların oy çokluğuyla alındığı, mimari projeye uygun olarak yapılan yeni binanın bağımsız bölüm maliklerine 2015 yılının sonuna doğru teslim edildiği, dairelerin kiraya verilmesi suretiyle kira geliri elde edildiği; davacıların eldeki davayı açmakta hukuki yararlarının bulunduğu, nitekim yeni projeye uygun olarak yapılan binada çatı piyeslerinin eklenmesi suretiyle özellikle 13, 14 ve 15 nolu bağımsız bölümlerin metrekarelerinin arttığı, buna karşın davacıların kullanımına bırakılan dairelerin küçüldüğü, davacıların gerçekleşen zararından davalıların hisseleri oranında sorumlu oldukları, ödeyecekleri tazminat miktarının bilirkişi raporu ile hukuka uygun olarak hesaplandığı gerekçesiyle; davanın davalı …, … ve … yönünden reddine, diğer davalılar yönünden kabulü ile davacı … yönünden; 9.673,80 TL’nin 7 nolu bağımsız bölüm maliki …’den , 8.200,46 TL’nin 8 nolu bağımsız bölüm maliki … ve …’den, 2.913,21 TL’nin 9 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 9.673,80 TL’nin 10 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 1.826,45TL’nin 11 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 2.913,21 TL’nin 12 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 59.406,32 TL’nin 13 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 68.067,20 TL’nin 14 nolu bağımsız bölüm maliki … ve …’den, 53.216,14 TL’nin 15 nolu bağımsız bölüm maliki …’den , davacı … yönünden; 10.067,73 TL’nin 7 nolu bağımsız bölüm maliki …’den , 8.534,39 TL’nin 8 nolu bağımsız bölüm maliki … ve …’den, 3.031,84 TL’nin 9 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 10.067,73 TL’nin 10 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 1.900,82 TL’nin 11 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 3.031,84 TL’nin 12 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 61.825,39 TL’nin 13 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 70.838,96 TL’nin 14 nolu bağımsız bölüm maliki … ve …’den, 55.383,14 TL’nin 15 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, davacı … yönünden; 10.024,40 TL’nin 7 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 8.497,66 TL’nin 8 nolu bağımsız bölüm maliki … ve …’den, 3.018,79 TL’nin 9 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 10.024,40 TL’nin 10 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 1.892,64 TL’nin 11 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 3.018,79 TL’nin 12 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 61.559,30 TL’nin 13 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 70.534,07 TL’nin 14 nolu bağımsız bölüm maliki … ve …’den, 55.144,78 TL’nin 15 nolu bağımsız bölüm maliki …’den ıslah tarihi olan 09.10.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı … vekili; davacının davasını kısmen ıslah ettiğini, ıslah dilekçesiyle alacak talebinde bulunulamayacağını, talebin genişletilip değiştirilemeyeceğini, Mahkemenin görevsiz olduğunu, dava dilekçesindeki bir kısım talepler hakkında karar verilmemesinin hatalı olduğunu, dosya kapsamındaki bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağını, ıslah tarihi dikkate alındığında alacağın zamanaşımına uğradığını, davacıların dairelerini 2015 yılının Eylül ayında teslim alıp kiraya verdiklerini, dürüstlük kuralına aykırı olacak şekilde eldeki davanın açıldığını, dava tarihi itibariyle sebepsiz zenginleşmeden bahsedilemeyeceği gibi sebepsiz zenginleşme davasının da ileriye yönelik açılamayacağını, imar planına uyulmasının yasal zorunluluk olduğunu, sorumluluklarına gidilemeyeceğini, kararın kendi içinde çelişkili olduğunu, bir yandan ıslah tam ıslah olarak kabul edilip, öte yandan yargılama giderlerinin tamamından sorumlu tutulduğunu, oysa tam ıslah halinde ıslah tarihine kadar yapılan yargılama giderlerinin davalılara yükletilemeyeceğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalılar …,, …, …, …, , …, , …, …, … vekili; davanın kısmen ıslah edildiğini, dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığını, davacının diğer talepleri yönünden karar verilmemesinin de hukuka aykırı olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını, dosya kapsamındaki bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağını, dava tarihi itibariyle sebepsiz zenginleşmeden bahsedilemeyeceği gibi sebepsiz zenginleşme davasının da ileriye yönelik açılamayacağını, imar planına uyulmasının yasal zorunluluk olduğunu, sorumluluklarına gidilemeyeceğini, davalılardan …, … ve…’in dairelerindeki küçülmelerin hesaplama yapılırken davacılar lehine değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, kararın kendi içinde çelişkili olduğunu, bir yandan ıslah tam ıslah olarak kabul edilip, öte yandan yargılama giderlerinin tamamından sorumlu tutulduğunu, oysa tam ıslah halinde ıslah tarihine kadar yapılan yargılama giderlerinin davalılara yükletilemeyeceğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin hükmün usule aykırı olduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Davalı … ve … vekili; eldeki davanın kısmen ıslah edildiğini, tam ıslahtan bahsedilemeyeceğini, nitekim ıslah dilekçesinin HMK’nın 180 inci maddesinde belirtilen bir haftalık yasal süre içerisinde ibraz edilmediğini, süresinde ibraz edilmeyen dava dilekçesinin kabulünün mümkün olmadığını, kaldı ki Mahkemenin dava dilekçesinde ileri sürülen talepler yönünden görevsiz olması nedeniyle, görevsiz mahkemede yapılan ıslaha da geçerlilik tanınamayacağını, tam ıslahın kabulü halinde ise ıslah tarihine kadar yapılan yargılama giderlerinin davalılara yükletilemeyeceğini, yargılama gideri ve vekalet ücreti ve harç yönünden kurulan hükmün infaza elverişli olmadığını, her bir davalı açısından ayrı ayrı hüküm tesis edilmesi gerektiğini, davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluklarına gidilemeyeceğini, davacılara ait yıkılan binadaki daire yüzölçümlerinin yeni binadakinden küçük olduğunu, ancak davacıların daha öncesinde imar mevzuatına aykırı olarak balkonları kapattıklarını, kaçak yapıların hak bahşetmeyeceğini, dürüstlük kuralına aykırı olacak şekilde eldeki davanın açıldığını, sebepsiz zenginleşmeden ya da haksız fiilden bahsedilemeyeceğini, davacıların arsa payları üzerinde de değişikliğe gidilmesi gerektiğini, dosya kapsamındaki bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağını, imar planına uyulmasının yasal zorunluluk olduğunu, sorumluluklarına gidilemeyeceğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

4. Davacılar vekili; taraflar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğunu, davaların birbirinden bağımsız olduğunu, bu nedenle her bir davalı aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, toplam tazminat miktarı üzerinden tek bir vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, davacılar aleyhine yargılama giderine hükmedilemeyeceğini, hesaplanan tazminat miktarının davacıların gerçek zararını karşılamadığını, hüküm altına alınan alacağa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davaya konu ana taşınmaz üzerinde bulunan önceki binanın kentsel dönüşüm kapsamında yıktırıldığı, binanın yeniden inşa edilmesi hususunda davalı bağımsız bölüm malikleri ile dava dışı yüklenici şirket arasında noterde düzenleme şeklinde 30.10.2013 tarihli inşaat yapım sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmeye göre toplam 15 daire yapılacağı, dairelerin tamamının daire sahiplerine verileceği, inşaat yapım bedeli olarak bahçe katındaki 1,2, ve 3 nolu daireler için 78.000 ‘er TL, giriş kattaki 4, 5 ve 6 nolu daireler için 123.000 ‘er TL, normal katlardaki 7,8,9,10,11, ve 12 nolu daireler için 123.000 ‘er TL ve çatı arası piyesli 13, 14 ve 15 nolu dubleks daireler için ise 209.000 ‘er TL’nin yüklenici firmaya ödeneceğinin kararlaştırıldığı, sözleşmenin tarafı olmayan davacıların sözleşmede belirtilen yapım bedelini ödedikleri anlaşıldığından sözleşmeyi zımnen benimsemiş sayılacakları; davacıların, binanın yıkılarak yeniden inşa edilmesiyle birlikte bağımsız bölümler arasında sebepsiz zenginleşme neticesi doğuracak şekilde açık bir eşitsizlik meydana geldiği, dairelerin kullanım alanı (metrekare) yönünden birbirinden farklı olduğu, bunun sonucunda dairelerin orantısız olarak değerlendirildiği, davalıların sebepsiz zenginleştikleri iddiasında bulundukları, İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporu ile davacılara ait 4,5 ve 6 nolu bağımsız bölümlerin alanlarının yeni proje ile küçüldüğünün, buna karşılık 7,8,9,10,11,12,13,14 ve 15 nolu dairelerin yüzölçümlerinin arttığının tespit edilip, bu durumda her bir davalının davacılardan her birine ödemesi gereken tutarın belirlendiği, proje üzerinden ve yerinde yapılan inceleme sonucu, ibraz olunan emsaller dahilinde hesaplamanın yapıldığı, raporun hukuka uygun olup, taraf ve Yargıtaya denetimine elverişli olduğu; davacıların kentsel dönüşüm kapsamında binanın yıktırılıp yeniden yapılmasına müsaade etmiş olmalarının eldeki davayı açmalarına engel teşkil etmeyeceği, terditli olarak açılan davanın usulüne uygun olarak tamamen ıslah edildiği, nitekim ıslah dilekçesinde önceki taleplerin ileri sürülmediği, taleple bağlı kalınarak hüküm kurulmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, davalıların ıslah tarihi itibariyle temerrüde düşürüldükleri, bu itibarla dava tarihinden itibaren faize hükmedilemeyeceği, sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemiyle açılan eldeki davada Mahkemenin görevli olduğu, sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkının, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhalde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı, eldeki davada davacıların geri isteme hakkı olduğunu ve iade yükümlüsünü tam olarak 09.06.2020 tarihli bilirkişi raporu ile öğrenmiş olup yasal süre içinde talepte bulundukları, davanın zamanaşımına uğradığından bahsedilemeyeceği; davacılar vekili her ne kadar yargılama giderinin ve vekalet ücretinin davalılar bazında bireyselleştirilmediğini beyan etmiş ve davacı tarafın talebi üzerine Mahkemece verilen ek kararlar ile hüküm fıkralarında değişiklik yapılarak; harç, vekalet ücreti ve yargılama giderinin davalıların payları oranında tahsiline karar verilmiş ise de; hükümde tavzihle değişiklik yapılamayacağı, bu nedenle ek kararların hukuken yok hükmünde olduğu, HMK’nın 326 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında; “Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.” şeklinde düzenlemeye yer verildiği, işbu hüküm gereğince yargılama giderleri ile vekalet ücretinin tüm davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmiş olmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, yeni inşa edilen binada dairelerinin yüzölçümlerinde herhangi bir artış gerçekleşmeyen davalılar…, … ve … yönünden davanın reddine karar verilmesi ve dava tarihi itibariyle haklılık durumuna göre adı geçen davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı; öte yandan davacıların her birinin davasının birbirinden bağımsız olduğu dikkate alınarak, davacılardan her biri için hüküm altına alınan miktar üzerinden ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, toplam tazminat miktarı üzerinden tek vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, hükmün bu yönüyle düzeltilmesi gerektiği gerekçesiyle; davalıların istinaf başvurularının esastan reddine, davacıların istinaf başvurularının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında; davanın davalı …, … ve … yönünden reddine, diğer davalılar yönünden kabulü ile davacı … yönünden; 9.673,80 TL’nin 7 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 8.200,46 TL’nin 8 nolu bağımsız bölüm maliki … ve …’den, 2.913,21 TL’nin 9 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 9.673,80 TL’nin 10 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 1.826,45TL’nin 11 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 2.913,21 TL’nin 12 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 59.406,32 TL’nin 13 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 68.067,20 TL’nin 14 nolu bağımsız bölüm maliki … ve …’den, 53.216,14 TL’nin 15 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, davacı … yönünden; 10.067,73 TL’nin 7 nolu bağımsız bölüm maliki …’den , 8.534,39 TL’nin 8 nolu bağımsız bölüm maliki … ve …’den, 3.031,84 TL’nin 9 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 10.067,73 TL’nin 10 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 1.900,82 TL’nin 11 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 3.031,84 TL’nin 12 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 61.825,39 TL’nin 13 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 70.838,96 TL’nin 14 nolu bağımsız bölüm maliki … ve …’den, 55.383,14 TL’nin 15 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, davacı … yönünden; 10.024,40 TL’nin 7 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 8.497,66 TL’nin 8 nolu bağımsız bölüm maliki … ve …’den, 3.018,79 TL’nin 9 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 10.024,40 TL’nin 10 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 1.892,64 TL’nin 11 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 3.018,79 TL’nin 12 nolu bağımsız bölüm maliki …’dan, 61.559,30 TL’nin 13 nolu bağımsız bölüm maliki …’den, 70.534,07 TL’nin 14 nolu bağımsız bölüm maliki … ve …’den, 55.144,78 TL’nin 15 nolu bağımsız bölüm maliki …’den ıslah tarihi olan 09.10.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili ile davalılar …, …, …, … vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili; davalılardan…, … ve … lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, davanın açılmasına adı geçen davalıların sebebiyet verdiğini, hüküm altına alınan alacağa haksız fiil tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken, ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek; kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı … vekili; istinaf karar harcının hatalı hesaplandığını, neredeyse hükmedilen miktar kadar harç tahsiline karar verildiğini, Harçlar Yasası gereği sorumlu olduğu harç miktarının 11.185,35 TL olup, bunun 4.493,00 TL’sini peşin harç olarak yatırdığını, bunun mahsubu ile bakiye 6.692,35 TL harcın tahsiline karar verilmesi gerektiğini, bu yöndeki tavzih talebinin reddedildiğini, her bir davacı yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Davalı … ve … vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepler yanında, davalıların tamamının istinaf başvurusunda bulunmalarına ve başvurularının esastan reddine karar verilmiş olmasına rağmen, sadece kendileri ve davalılardan … ve … aleyhine ayrı ayrı istinaf karar harcına hükmedilmiş olmasının hukuka aykırı olduğu gibi hesaplamanın da hatalı yapıldığını, davacılar lehine hüküm altına alınan toplam miktar üzerinden tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davacılardan her biri lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek; kararının bozulmasını talep etmiştir.

4. Davalı … vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepler yanında, davalıların tamamının istinaf başvurusunda bulunmalarına ve başvurularının esastan reddine karar verilmiş olmasına rağmen, sadece kendileri ve davalılardan … ve … aleyhine istinaf karar harcına hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu, diğer davalıların her birinden ayrı ayrı harç tahsili yönünde hüküm tesis edilmesi gerektiğini, nitekim davalılar arasında müteselsil borçluluktan bahsedilemeyeceğini, davacılar lehine hüküm altına alınan toplam miktar üzerinden tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davacılardan her biri lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek; kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ( 6098 sayılı Kanun) 77 nci maddesinin birinci fıkrasına göre; “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.”

2. 6098 sayılı Kanun’un 82 nci maddesi uyarınca; ” Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın her halde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.”

3. Davacının geri isteme hakkı olduğunu öğrenebilmesi için zenginleşenin kimliğini, zenginleşmenin kendisine ait olduğunu ve nihayet zenginleşmenin miktarını fiilen bilmesi gerekir. Bu şartlar davacı tarafından tahmini olarak değil, kesin olarak veya en azından davanın açılmasına imkan verecek ölçüde yeter derecede bilmesi gerekir.

4. Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş (kesin vade bulunması) veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak, sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır (6098 sayılı Kanun mad. 117)

5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ( 6100 sayılı Kanun) 176 ncı maddesine göre ıslah tamamen veya kısmen olmak üzere iki şekilde yapılabilmektedir.

6. Tamamen ıslahta davacı, davasını baştan (dava dilekçesinden) itibaren ıslah eder ve bir hafta içerisinde yeni bir dava dilekçesi verir (6100 sayılı Kanun m. 180). Davanın tamamen ıslahı yoluna, dava dilekçesinden (dava dilekçesi dahil) itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur (HMK m. 179/1). Bu hâlde dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan usul işlemlerinin tamamının yapılmamış sayılması (ıslah edilmesi, düzeltilmesi) söz konusu olduğu için buna davanın tamamen ıslahı denir (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ankara 2019, s. 424). Başka bir anlatımla davacı tamamen ıslah ile yeni bir dilekçe vererek davasını baştan itibaren usule müteallik bütün işlemlerini değiştirebilir. Yani davacı bu yolla dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceği gibi, davalı da tam ıslah ile savunmasını tamamen değiştirip genişletebilecektir. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekecektir.

7. Davanın tamamen (kâmilen) ıslah edilmesi hâlinde dava dilekçesi dahil, yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır (6100 sayılı Kanun m. 179). Ancak, ıslahın ikrara, keşfe, bilirkişi raporlarına, şahit sözlerine bir etkisi olmaz. Yani ıslah ile bunlar geçersiz sayılamaz. Taraflar ancak kendi usul işlemlerini ıslah ile düzeltebilirler. Mahkemenin ve karşı tarafın işlemleri ıslahın konusu dışındadır. Aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2007 tarihli ve 2007/2-99 E., 2007/141 K. sayılı kararında da değinilmiştir.

8. Gerek öğretide gerekse uygulamada, davanın tamamen ıslahında yeni bir dava açılmamış sayılacak, tamamen ıslah edilen dava ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan, bunun doğal sonucu olarak, zamanaşımı ilk davanın açıldığı tarihteki duruma göre dikkate alınacaktır. Onun için davanın tamamen ıslahında ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır. (Hukuk Genel Kurulunun 26.05.2022 tarihli ve 2019/3-178 E., 2022/738 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.)

9. 6100 sayılı Kanun’un 178 inci maddesinin birinci fıkrasında; ” Islah eden taraf, ıslah sebebiyle geçersiz hâle gelen işlemler için yapılan yargılama giderleri ile karşı tarafın uğradığı ve uğrayabileceği zararları karşılamak üzere hâkimin takdir edeceği teminatı, bir hafta içinde, mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Aksi hâlde, ıslah yapılmamış sayılır. ” hükmü getirilmiştir.

10. 6100 sayılı Kanun’un “ İhtiyari dava arkadaşlarının davadaki durumu” başlığı altında düzenlenen 58 inci maddesinde ise; “İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

11. Diğer yandan, 6100 sayılı Kanun’un “Yargılama giderlerinden sorumluluk” başlıklı 326 ncı maddesinde; “(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
(3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.” hükmüne yer verilmiştir.

12. Bundan başka, mahkeme, haksız çıkan dava arkadaşlarının yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olduklarına açık biçimde karar vermemişse, her dava arkadaşı yargılama giderlerinin kendi payına düşen miktarından sorumludur. Davada haksız çıkan ihtiyarî dava arkadaşları da davada kendisini vekil ile temsil ettirmiş olan karşı tarafa ayrı ayrı vekâlet ücreti ödemeye mahkûm edilirler. (Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2019 tarihli ve 2017-11/415 E., 2019/989 K. sayılı kararı da aynı yöndedir).

3. Değerlendirme
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına, dava şartlarına, davanın tamamen ıslah edilerek alacak davasına dönüştürülmesinin ve alacak davası olarak karara bağlanmasının mümkün olmasına, alacak isteminin sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanıyor olmasına ve uyuşmazlığa uygulanması gereken zamanaşımı süresinin 2 yıl olmasına, bu sürenin yeni binanın bağımsız bölüm maliklerine teslim edildiği tarihten itibaren başlayacak olmasına ( 2015 yılı ), bu durumda davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmış olmasına, ıslah tarihi itibariyle davalıların temerrüde düşürülmüş sayılmalarına, davanın tamamen ıslahı sonucunda geçersiz hale gelen bir işlem söz konusu olmadığı gibi karşı tarafça ıslah sonucunda zarara uğranıldığı da ileri sürülmediğinden, davalılar aleyhine yargılama giderine hükmedilmiş olmasında hukuka aykırılık bulunmamasına, yargılama giderlerinden davalıların müteselsilen sorumluluklarına gidilebilecek olmasına, bu hususta açıkça hüküm tesis edilmiş olmasına, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunan her bir davacı lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmiş olmasının hukuka uygun olmasına, istinaf karar harcına yönelik hatalı olarak tesis edilen hükmün 13.04.2022 tarihli tavzih kararı ile düzeltilmiş olmasına, hükme esas alınan bilirkişi raporunun taraf ve Yargıtay denetimine elverişli, hukuka uygun olmasına, imar affından faydalanılarak üzerinde mülkiyet hakkı kurulan alanların kaçak olduğundan bahsedilemeyecek olmasına, bağımsız bölüm maliki olan davalılardan…, … ve … yönünden davanın reddi ile davalılar lehine vekalet ücreti hükmedilmiş olmasında usul ve kanuna aykırılık bulunmamasına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davacılar vekili ile davalılar …, …, …, … vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz karar harçlarının temyiz eden davalılara yükletilmesine, fazla alınan temyiz karar harcının ise istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalı …’e; davalı …’den alınıp davacılara verilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.