Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/5210 E. 2023/1686 K. 30.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5210
KARAR NO : 2023/1686
KARAR TARİHİ : 30.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/2308 E., 2022/1039 K.
DAVA TARİHİ : 08.12.2017
KARAR : Davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/533 E., 2019/222 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin başvurusunun kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 30.05.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde davacı vekili Avukat … ile davalı vekili Avukat … geldiler. Sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00’te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde; babası muris …’ın 2004 yılında 85 yaşında iken Darüşşafaka Yakacık Rezidans bakımevine yerleştiğini, 02.10.2015 tarihinde 96 yaşında vefat edene dek bu bakımevinde kaldığını, murisin bakımevine girerken kendisiyle Kadıköy 8. Noterliğinin 26.10.2004 tarih 034313 yevmiye nolu düzenlenme şeklinde bağış vaadi sözleşmesi yapıldığını, sözleşme ekine Darüşşafaka Bağışçıları Siteleri Yönetmeliği’nin de eklendiğini, sözleşmenin özünde bağışçının 300.000 USD +100.000 USD bedelleri ödemesi karşılığında yaşamı boyunca bütün sağlık, barınma, beslenme ve her türlü sosyal giderlerinin bakım borçlusu davalı tarafından ücretsiz karşılanması olduğunu, ancak murisin bunun dışında parça parça bağışlarına devam ettiğini, davalı tarafa 10.000.000 USD’ye yakın bağış yaptığını, murisin sağlık sorunları gereği sık sık tedavi gördüğünü, ancak davalının tedavi süreçleriyle ilgilenmediğini, sözleşmeyi açıkca ihlal ettiğini, murisin vefatından sonra davalıya icra takibi başlatıldığını, davalının haksız şekilde itiraz ettiğini, davalının ilgisizliği ve denetimsizliği nedeniyle murisin hemşiresi ve bakıcısı tarafından dolandırıldığını belirterek davalının İstanbul 22. İcra Müdürlüğünün 2016/37072 sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline, alacak sözleşme hükmüne ve faturaya dayanan belirlenebilir ve muaccel olduğundan alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davacı vekili 06.09.2018 tarihli dilekçesiyle davasını ıslahla alacak davasına çevirmiş, muris adına ödenmesi gereken 275.944,43 TL hastane giderinin davalıdan tahsilini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde; davacının elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet durumundaki bir alacağın kendi payına düşen kısmını icra takibine ve davaya konu ettiğini, bu şekilde bir alacak talep hakkının bulunmadığını, davanın öncelikle dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, müteveffa … tarafından çeşitli tarihlerde Özel Amerikan Hastanesinden ve Anadolu Sağlık Kurumundan tedavi ve diğer hizmetler alındığını, bu hizmetlerin karşılığı bedellerin de yine müteveffa bağışçı tarafından ödendiğini, dava dilekçesi ekinde sunulan mirasçılık belgesine göre müteveffa bağışçı …’ın yasal mirasçılarının davacı ile kız kardeşi … olduğu ve her bir mirasçının miras üzerinde 1/2 payı olduğunu, ancak davacı tarafın dayanak yapılan alacak hakkının tamamı için değil, kendi adına ve kendi miras payı ile ilgili olarak icra takibi yaptığını ve bu takibe yapılan itirazın iptali için dava ikame edildiğini, davacının terekeye ait bir alacağın varlığı iddiasıyla bu alacağın yalnızca kendi miras hissesine düşen kısmını ise hiçbir şekilde talep ve dava ehliyeti bulunmadığını, davacının zamanaşımı ve hak düşürücü süreleri geçirmiş olduğunu, icra takibine ve davaya konu alacak kalemlerini ifa borcu bulunmadığından ve davacının davası esas yönünden de tamamen usul ve yasaya aykırı, haksız ve dayanaksız olduğundan davacının davasının esas yönünden de reddi gerektiğini, murisin kaldığı rezidansta mevzuat gereğince sadece sağlıklı yaşlıların kaldığını, yapacakları işlemlerde tasarruf yetkileri bulunduğundan rezidansta kaldıkları süre içinde her türlü hizmet sağlandığını, normal yaşamlarını sürdürmeleri bakımından hiçbir kısıtlama bulunmadığını, hatta çoğu bağışçılarının hayatlarının istedikleri zamanını bu rezidanslarda geçirmekte olduğunu, ancak istedikleri zamanda kendi evlerinde yaşadıklarını, müteveffanın 2004 yılında rezidansa girdikten sonra da gerek kendisi ve gerekse eşi için yapılan hizmetlerden çok memnun kaldığını, ayrıca eğitime yaptığı hizmetleri ve …’te okuyan yetim çocukları gördüğünü ve tamamen bu çocuklara ve eğitime katkı olabilmesi için büyük kısmı 2007 yılında olmak üzere vefatına kadar değişik tarihlerde ve değişik miktarlarda olmak üzere bağışlarını sürdürdüğünü, muris bağışçının nema talebinde bulunduğu her durumda kendisine nema ödemeleri yapıldığını, davacının murisi müteveffa bağışçının … doktorlarından sevk yapılacak hastanelerde karşılıksız bakımı mümkün iken bunu dahi istemediğini, çoğu sefer … doktorlarından herhangi bir sevk yaptırmayıp kendi isteğiyle tedavi olacağı hastanelerin faturalarını dahi kendi adına düzenletip, okumakta olan öğrencilere katkı sağlanması amacıyla bunların bedellerini dahi ödediğini belirterek davanın reddini, takibe esas asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; terekeyle ilgili davalarda mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğu, tereke henüz paylaşılmadığından bir mirasçının payı nispetinde dava açmasının mümkün olmadığı, şayet açılır ise davacının dava ehliyetinin bulunmadığı gözetilerek yargılamanın sonuçlandırılacağı, ne var ki davalı vekilinin bu doğrultudaki itirazının ardından diğer mirasçı …’nun rıza beyanı sunularak itirazın iptali isteminden vazgeçildiği ve davanın ıslah yolu ile fatura bedellerinin tamamının tazminine hasredildiği, 26.10.2004 tarihli Kadıköy 8. Noterliğinde tanzim edilen bağışlama sözleşmesinde, bağışlayanın hasta olması ve sitede mevcut sağlık olanaklarının yetersiz kalması durumunda ülke dahilindeki belirlenmiş resmi veya özel hastanelerde tedavi sürecinin devam ettirileceği ve her çeşit ameliyat, bakım ve ek hizmetlerin talep olunmaksızın karşılıksız olarak davalı tarafından yerine getirileceğinin kararlaştırıldığı, davacının ise 400.000 USD bağışladığı, ödeme isteğinin muris tarafından reddedildiği iddiasına yönelik tanık beyanları mevcut ise de sözleşme metninde talep olunmaksızın masrafların davalı tarafından karşılanacağı vurgulandığından bu anlatımların davalıyı sorumluluktan kurtarmadığı, davalının ödeme isteyip istemediğine dair murise soru yöneltmeden ilgili masrafları resen karşılamak zorunda olduğu, anılan yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığından yükümlülüğün ortadan kalkması için ilave sözleşme gerekeceği, ek protokollerde de tedavi tarihlerinde muris 96 yaşında olup tam anlamıyla sağlıklı bir iradenin varlığından söz edilemeyeceği, dolayısıyla sözleşmenin açık düzenlemesi karşısında ödeme hususunun murisin sözlü beyana yansıyan iradesine terk edilmesinin sözleşmenin ihlali anlamına geleceği gerekçesiyle davanın kabulüne, 75.944,43 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, alacağa 15.12.2016 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı; davacı tarafından … yöneltilen davanın zorunlu dava arkadaşlığına ilişkin kurallara aykırı olarak açıldığını, davanın bu nedenle reddi gerekirken ilk derece mahkemesince usul ve yasaya aykırı işlemler ile davanın açıldığı anda mevcut olması gereken dava şartlarının yargılama sırasında ikmal edilmesinin usul kurallarına aykırı olduğunu, davacının, terekeye ait bir alacağın varlığı iddiasıyla bu alacağın yalnızca kendi miras hissesine düşen kısmını ise hiçbir şekilde talep ve dava ehliyeti bulunmadığını, davacı tarafından verilen ıslah dilekçesinin yeni bir dava dilekçesi olarak sayılabilmesi için 6100 sayılı kanunun 119 uncu maddesinde sayılan unsurların tamamını taşıması gerektiği, bu kapsamda, davacı tarafından verilen dilekçenin aynı hükmün (b) ve (ç) bendi gereğince taşıması zorunlu unsurları taşımadığını, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek üzere, iş bu davada davacının tam ıslahının dikkate alınmaması gerektiği yönündeki itirazlar yerinde görülmez ve davacının tam ıslahı ile yeni dilekçesinin usul ve esas yönünden yapılan işlemlere esas alınmasının uygun görülmesi halinde ise, öncelikle hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazları hakkında ilk derece mahkemesince bildirilen değerlendirmelerin hatalı ve çelişkili olduğunu, müteveffanın vefatı üzerine, tereke alacakları yönünden iştirak halinde yasal mirasçılarına geçen dava ve talep hakkının Türk Medeni Kanunu’nun 639 uncu maddesi gereğince 1 yıllık zamanaşımı süresi içerinde kullanılması gerektiğini, bu halde müteveffanın vefatından ve davacının davaya konu faturaları öğrenmesinden 2 yılı aşkın süre sonra açılan davanın reddi gerektiğini, ilk derece mahkemesince verilen karar esas yönünden incelendiğinde, verilen kararın cevap dilekçesindeki açıklamalar ile sözleşmenin amir hükümleri dikkate alınmaksızın verildiğini, salt dava dilekçesindeki ifadeler gözetilerek sözleşme hükümlerinin değerlendirildiğini, tanık anlatımlarının kapsamlı olarak değerlendirilmediğini ve dikkate alındığı noktalarda da anlatımlarda davalı …’in iyiniyetle müteveffaya sağlık hizmetlerini gereği gibi sunma girişimlerine yönelik ifadelerin sözleşme kapsamında hukuken hatalı yorumlandığını ve davanın reddi gerekirken kabulüne karar verildiğini, davalının bağışlama sözleşmesi ve yönetmeliğin kendi üzerine düşen şartlarını eksiksiz olarak yerine getirdiğini, bağışçı ve eşine Yakacık Bağışçılar Sitesi’nde tahsis edilmiş dairelerinde kaldıkları süre boyunca barınma, sağlık, yeme-içme ve sosyal hizmetlerini eksiksiz olarak sunduğunu, müteveffanın vefatı tarihine kadar akli melekeleri yerinde olan, sağlığında iş bu davanın davacısı tarafından hakkında açılan vasi tayini davası dahi esastan reddedilen sağlıklı bir bağışçı olduğunu, müteveffanın yasal mirasçısı olan davacının dava ve talep konusu yaptığı faturaların da müteveffanın … tarafından karşılanmaması için rezidanstaki doktorlarından sevk almaksızın bilerek ve isteyerek özel olarak aldığı sağlık hizmetlerine ilişkin olduğunu, müteveffanın rezidans doktorlarından sevk almaksızın, aldığı bu sağlık hizmeti alımlarından ve müteveffanın işbu sağlık hizmetlerine ilişkin ödemelerinden davalı …’in Rezidans Bağış Sözleşmesi gereğince bir borcu bulunmadığını, müteveffanın vefatına kadar devamlı olarak …’ten, hizmetlerinden, eğitime yaptığı katkıdan ve anasız/babasız çocukların okutulup topluma yararlı fertler olarak yetişmelerinden büyük mutluluk duyduğunu belirtip, bağışlarını bu çocukların eğitimine katkı için yaptığını çevresindeki herkese söylediğini, hatta çevresindeki herkesi bu amaçla bağış yapmaya teşvik ettiğini, ayrıca müteveffanın 2004 yılında Rezidansa girdikten sonra da Darüşşafaka’nın gerek kendisi ve gerekse eşi için yaptığı hizmetlerden çok memnun kalıp, ayrıca Darüşşafaka’nın eğitime yaptığı hizmetleri ve …’te okuyan yetim çocukları görüp ve tamamen bu çocuklara ve eğitime katkı olabilmesi için büyük kısmı 2007 yılında olmak üzere vefatına kadar değişik tarihlerde ve değişik miktarlarda olmak üzere …’e bağışlarını sürdürdüğünü, müteveffanın kaldığı rezidanslarda mevzuat gereğince sadece sağlıklı yaşlıların kaldığı, bu bağışçıların sağlıklı yaşlılar olması nedeniyle yapacakları işlemlerde tasarruf yetkileri bulunduğundan kendilerine Rezidansta kaldıkları süre içinde her türlü hizmetin sağlandığı, kendilerinin normal yaşamlarını sürdürmeleri bakımından hiçbir kısıtlama bulunmadığı, hatta çoğu bağışçıların hayatlarının istedikleri zamanını bu Rezidanslarda geçirmekte, ancak istedikleri zamanda kendi evlerinde yaşadıklarını, müteveffanın da bazen Rezidansta, bazen Beşiktaş Etiler’deki Sarıkonaklar Sitesi’ndeki evinde, bazen de Monaco’da yaşadığını, müteveffanın Rezidans dışında olduğu zamanlarda ne şekilde hareket ettiğinin, nerede hangi tedavileri olduğunun takip edilmesi olanağı bulunmadığını, ayrıca hiçbir halde kabul anlamı taşımamak kaydıyla, ilk derece mahkemesinin müteveffa ile … arasındaki sözleşme, ilgili Yönetmelik ve dosyadaki tüm deliller karşısında; alınan sağlık hizmetleri ve tedavinin bizzat … sağlık birimlerince veya …’in anlaşmalı sağlık kuruluşları nezdinde gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğini belirlemeden, yine bu hizmetin alındığı tarihler itibariyle müteveffanın Rezidans’da mı yoksa kendi evinde mi bulunduğunu tetkik etmeden, yine müteveffanın işbu tedavilerini özel doktorlarına mı yaptırdığı hususunu araştırmadan ve gerektiğinde bu hususlarda keşif ve uzman bilirkişilerden rapor almaksızın yapılan sözleşme hükümlerinin uygulanmasına elverişliliği ve sözleşme muhteviyatına uyumluluğu bulunmayan hatalı hukuki yorum ile karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kararın faiz başlangıç tarihi yönünden de hatalı olduğunu, …’nin kamu yararına hadim cemiyetlerden olup 28.11.1990 tarih ve 3685 sayılı kanun hükümleri uyarınca bütün vergi, harç, hisse ve fonlardan … tutulduğunu, … aleyhine harca hükmedilmesinin kanuna aykırı olduğunu belirterek istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; muris ile imzalanan 26.10.2004 tarihli sözleşmenin 42 nci maddesi uyarınca sağlık harcamalarından davalının sorumlu olacağının açık bir şekilde kabul edilmesi karşısında muris tarafından yapılan sağlık harcama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesinin usul ve yasaya uygun bulunduğu, ancak davalı kurum 05.12.1990 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3685 sayılı kanun gereğince harçlardan … olduğu halde mahkemece davalı aleyhine harca hükmedilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davalı aleyhine hükmedilen harç haricindeki istinaf nedenleri yerinde olmadığından, davalının istinaf başvurularının yalnızca bu nedenle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı; istinaf nedenlerini tekrar ederek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, murisin davalıya ait bakım evinde kaldığı sürede davalı ile imzaladığı sözleşme uyarınca yaptığı sağlık giderlerden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Miras ortaklığı
” başlıklı 640 ıncı maddesi şöyledir:
“Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir. Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır. Bir mirasçı ödemeden aciz halinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler.”

2. Kadıköy 8. Noterliği 26.10.2004 tarih ve 34313 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesinin eki Darüşşafaka Bağışçıları Siteleri Yönetmeliğinin 42/b maddesinde; “b) Bağışçılar Sitesi’nde teşhis ve tedavisi mümkün bulunmayan hastalık hallerinde Site dışındaki teşhis ve tedavi merkezlerinde Devlet Hastanesi, Üniversite Hastanesi ve anlaşmalı özel hastaneler gibi sağlık merkezlerinde tıp hizmetlerinden yarlandırılırlar. Ameliyat dahil bu hizmetler karşılığında herhangi bir ek ödeme talebinde bulunulmaz. Tedavi merkezlerinin izin vermesi kaydıyla ameliyat sonrası bakım ve tedavi hizmetleri site sağlık birimi bünyesinde bedelsiz olarak gerçekleştirilir.” düzenlemesi yer almaktadır.

3.Değerlendirme
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararı; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Dava, muris tarafından yapılan hastane masraflarının tahsili talebine ilişkin olup davacı mirasçının açtığı davaya diğer mirasçı … muvafakat etmiştir. Kabul edilen alacak miktarının murisin terekesi adına davacıya verilmesine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılması ve ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanması HMK’nın 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğidir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 2 nci bendinin hükümden çıkarılarak yerine “275.944,43 TL alacağın davalıdan alınarak muris … terekesi adına davacıya verilmesine,” cümlesinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.