Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/5204 E. 2023/1685 K. 30.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5204
KARAR NO : 2023/1685
KARAR TARİHİ : 30.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/749 E., 2022/790 K.
DAVACI/ KARŞI DAVALI : … vekili Avukat …
DAVALI/ KARŞI DAVACI : Suat Altın İnşaat A.Ş. vekili Avukat …
DAVA TARİHİ : 20.12.2019 (asıl dava) – 13.01.2020 (karşı dava)
KARAR : Asıl davanın reddi, karşı davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 1. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2019/495 E., 2022/12 K.

Taraflar arasında görülen tazminat ve alacak davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların karşı davaya yönelik istinaf taleplerinin usulden reddine; davacı/karşı davalı vekilinin asıl davaya yönelik başvurusunun kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak asıl davanın kaldırılan kısmı yönünden davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı/karşı davalı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 30.05.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde davacı/karşı davalı asil … geldi. Sözlü açıklaması dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00’te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı; Kayseri 1. Tüketici Mahkemesinin 2017/861 E., 2019/187 K. sayılı kararı ile elinden zorla alınan kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptal edildiğini, takip dosyasından maaşından yapılan kesintilerin iadesinin sağlandığını, ancak kararda da belirtildiği üzere kendisinden fazla tahsil olunan 11.940 TL’nin iadesine dair karar verilmediğini, davalı şirkete yaptığı başvurunun hükümde geçmediğinden reddedildiğini, maaşındaki kesintiler sebebiyle iş yeri sandığından çektiği krediyi ödeyemediğinden hakkında idari soruşturma başlatıldığını, davalı ile arasında imzalanan 17.12.2016 tarihli sözleşme ile ev satın aldığını, tapu devri aşamasında kendisinden 13.840 TL senet istendiğini, sözleşmenin son maddesinde 25.000 TL sözleşmeden cayma bedeli hükmü karşısında ödeme yapması gerektiğini anladığını, bunun üzerine mahkemece iptaline karar verilen 13.840 TL’lik senedi imzaladığını, Ziraat Bankası’ndan kullandığı kredinin davalı şirket hesaplarına aktarıldığını, hesaba geçen 40.000 TL’nin 20.000 TL’sinin aralarında yapılan sözlü pazarlık ile anlaşıldığı üzere iade edilmesi gerekirken iade edilmediğini, 20.000 TL’nin iadesi için davalı şirkete gittiğinde evin 260.000 TL’ye satıldığını, ödenmesi gereken bir miktar olmadığını, davalı hesabına geçen 20.000 TL’den tapu harcı kesilerek 16.000 TL’nin iadesini talep ettiğini, alacağını alamadığından maddi zorluğa düştüğünü, üzerinde 5 adet icra dosyası bulunduğunu, sözleşmenin 4. maddesi kapsamında düzenlenen ancak eksik bırakılan teknik şartlara aykırı işlerin tespiti ile tahsil edilen fazla ödemenin iadesi ile sözleşme tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte tarafına ödenmesini beyanla, 11.940 TL’nin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte, davalının ödemesi gereken tapu harcı düşüldükten sonra kalan 16.000 TL’nin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte, haksız takip sebebiyle uğranılan zararların tespiti ile takip tarihinden başlamak üzere ticari reeskont faizi ile birlikte, sözleşmenin 4. maddesi kapsamında düzenlenen ancak eksik bırakılan teknik şartlara aykırı işlerin tespiti ile tahsil edilen fazla ödemenin iadesi ile sözleşme tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP VE KARŞI DAVA
Davalı; konkordato başvurusunda bulunduğunu ve Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/584 E. sayılı müteferrik kararı ile hakkında verilen geçici mühlet kararı olduğunu, geçici mühlet içerisinde aleyhine dava ikame edilmesinin mümkün olmadığını, bu sebeple davanın reddi gerektiğini, davacının belli olmayan taleplerinin reddini talep ettiğini, taleplerin zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı itirazında bulunduğunu, davacının talep ettiği 11.940 TL ve 16.000 TL’nin aynı sebeplerle ileri sürülen iddialar olup mükerrer talepler olduğunu, davaya konu dairenin davacıya 260.000 TL’ye satıldığını, zira 17.12.2016 tarihli sözleşmenin 5. ve 6. maddelerinde aynı rakamın yazılmasının daire bedelinin 260.000 TL olduğunu gösterdiğini, davacı da 260.000 TL olduğunu iddia ettiğinden daire satış bedelinin 260.000 TL olduğunun tartışmasız olduğunu, 23.12.2019 tarihli tapu devir talimat evrakında görüleceği üzere davacının takasa verdiği daireden kalan borcunun 47.500,00 TL olduğunu kabul ederek söz konusu evrakı imzaladığını, sözleşme uyarınca daireyi eksiksiz teslim ettiğini, dolayısıyla sözleşmenin 4. maddesine aykırılık olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte süresi içerisinde ayıp ihbarı yapılmadığından davanın reddi gerektiğini, sözleşme ve teslimin üzerinden 3 yıldan fazla bir süre geçmesine karşın tarafına yapılan bir ihbarın olmadığını, davacının şirketi ibra ettikten sonra dava açmasının yasalara aykırı olduğunu, gerek 17.12.2016 tarihli daire satış sözleşmesi gerekse 31.01.2017 vade tarihli ve 13.840 TL tutarlı bono gereğince davacının şirkete borcu bulunduğunu, Kayseri 5. İcra Müdürlüğünün 2017/14355 sayılı dosyasına konu 31.01.2017 vade tarihli 13.840 TL bononun Kayseri 1. Tüketici Mahkemesinin 2017/861 E. 2019/187 E. sayılı kararı ile senedin nama yazılı olmadığı gerekçesiyle iptal edildiğini, bono sebebiyle 13.840 TL alacaklı olduğunu, alacağın hüküm altına alınmasını talep ettiğini, sözleşmenin 3/i-j maddeleri gereğince tapu masrafları ve diğer masraflarla birlikte mesken masraflarının davacı tarafından ödenmesi gerektiğini, davacı tarafından ödenmesi gereken elektrik, su ve doğalgaz abonmanlıkları, çevre düzenlemesi ve ferdi iskan masrafları, tapu harç/masrafları ve mesken masraflarının halen ödenmediğini beyanla; asıl davanın reddine karar verilmesini, karşı davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik; 100,00 TL’nin 31.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının herhangi bir hak ve talebinin kalmadığına ilişkin imzaladığı teslim tutanağının mevcut olduğu, tapu kaydının yapıldığının belli olduğu, mahkemece 2017/861 E. 2019/187 E. sayılı dosyada verilen karar gereğince davacının kambiyo senedinin geçersizliği nedeniyle alınan senetten dolayı davalıya borçlu olmadığına ilişkin hüküm kurulduğu, bu kararın kesinleştiği, bundan dolayı davacı-karşı davalının maaşından 3.500 TL kesinti olduğu, bunun haricinde davacı-karşı davalının fazladan ödeme yaptığına ilişkin belge olmadığı, ayrıca 3.500 TL’nin davacı-karşı davalıya teslim edildiğinin tüm dosya kapsamından anlaşıldığı, davacı-karşı davalının 20.000 TL alacağı olduğuna ilişkin soyut beyanından başka delil olmadığı, mahkemece 2017/861 E. 2019/187 K. sayılı dosyada verilen senet geçersizliğine ilişkin kararın sonrasında düşen takip dolayısıyla davacı-karşı davalı haksız takibe uğradığını beyan etse de 2017/861 E. 2019/187 K. sayılı dosyada verilen kararın yalnızca senedin şekil şartları sebebiyle olduğu ve bundan dolayı esasa ilişkin inceleme yapılmadığı, tüm bu sebeplerle dosya kapsamı göz önüne alınarak takibin haksız olduğuna kanaat getirilemediği, yine her ne kadar davacı-karşı davalı eksik işlere ilişkin fazla ödemenin iadesini talep etmişse de davalı-karşı davacı firmayı ibra ettiği göz önüne alınarak, asıl davanın reddine; karşı davanın kabulü ile 6.340,00 TL’nin 31.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı-karşı davalı …’dan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı/karşı davalı vekili; sözleşmede bedelin 260.000 TL olduğu hususunda ısrarlı iddialar mevcut ise de dosyada mevcut sözleşme metninde yazı ile bedelin 248.060 TL olarak belirlenmiş olup mahkemece bu bedelin dikkate alınmadığını, taşınmazın tapu devir bedelinin 203.000 TL olarak gösterildiğini, tapu harç ve giderlerinin de 8.340 TL olarak ödendiğini, mahkemece bu talepleri değerlendirilmediği gibi bilirkişilerce de bu hususlarda bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, davacının dosyada mevcut taraflarca imzalanan sözleşmenin 3/f ve i bentlerinde ödeyeceği mesken ve tapu masraflarının açıkça belirlendiğini, davalı şirketin bir alacağı olsaydı menfi tespit davasından sonra alacaklarının tahsili amacı ile dava açması gerektiğini, davaya konu taşınmaz için yapılan sözleşme metninde de geçtiği üzere davacının Esenyurt Mahallesinde kâin bir taşınmazının mevcut olup, davalı şirketin bu taşınmazı 220.000 TL bedel karşılığı olarak davalı şirket ile anlaşıldığını, belirtilen taşınmazın Aslan Emlak isimli bir işletme sahibi adına devredildiğini ve bu devirde tüm tapu masraflarının da alan kişi tarafından karşılandığını, davalı şirketin bu devirde tapu masrafı olarak bir ödeme yapmadığını, davacının bundan sonra T.C. Ziraat Bankasından 203.000 TL bedelli bir kredi çektiğini ve 3.000 TL kısmının banka masrafları için kullanıldığını, kalanın 160.000 TL’sinin taşınmazın kalan kredi borcu için İşbankası Kayseri Şubesi’ne gönderildiğini, bu işlemlerin tamamının Ziraat Bankası tarafından çekilen kredi miktarının davacının eline geçmeksizin gerçekleştirildiğini, davacının çektiği kredinin kalan 40.000 TL kısmının da yine davacıya ödenmeyerek banka tarafından doğrudan davalı şirket hesaplarına aktarıldığını, her ne kadar taraflar arasındaki anlaşma gereği 20.000 TL’nin davacıya iade edilmek üzere haricen konuşulmuş ise de davalı şirketin bu iade işlemini gerçekleştirmediğini, dahası mahkemece bilirkişi raporuna istinaden kabul edilen alacak için menfi tespit davası ile iptal edilen 13.840 TL bedelli kambiyo senedi düzenlenerek davacının haksız ve dayanaksız şekilde borçlandırıldığını, mahkemece bu husus dikkate alınmadığı gibi dosyadan alınan rapor dikkate alınarak davalı şirket lehine de alacağa hükmedildiğini, davacıdan alınan 40.000 TL’den davacıya anlaşılan miktarda iade yapılmadığı gibi tapu ve mesken masrafı adı altında 13.840 TL daha borçlandırılmak suretiyle ve bu bononun imzalanmaması durumunda tapu devrinin yapılmayacağının da söylendiğini, davacının bu aşamada dahi işlemlerden vazgeçmeyi düşünmüş ise de sözleşmenin 15. maddesi hükmünce 25.000 TL daha cezai manada kesinti yapılacağı hususunda hüküm bulunduğu belirtildiğinden işlemlere devam etmek zorunda kaldığını, bu husustaki beyanlarının da mahkemece dikkate alınmadığını, davacının davalından alması gereken ve sözleşme bedeline bağlı kalınarak 11.940 TL alacağının bulunduğu hususunun değerlendirilmediğini, davacının sadece satın aldığı daire yönünden bir ibra yaptığını, binada taahhüt edilen diğer dairenin değerini artırıcı eklentiler hususunda bir ibranın söz konusu edilmediğini, davaya konu sözleşmenin 4. maddesinde ve teknik şartlar başlığı altında düzenlenen daire dışında ancak bina içerisinde sözleşme ve proje ile yapılması taahhüt edilen bir kısım alanlar yapılmadığı gibi binada bu alanlar için yer dahi ayrılmadığını, mahkemeye ve bilirkişilere defalarca yazılı olarak itiraz edilmesine karşın beyan ve itirazlarının dikkate alınmadığını, mahkemece bu iddialarının değerlendirilerek keşif kararı verilmediğini, bilirkişiler tarafından taşınmazda fiilen inceleme ve resimleme yapılmadığını, bu iddialarının ısrarlı olarak değerlendirilmediğini, davalı şirket tarafından düzenlenen sözleşme ile “bina içerisinde fitness salonu ve sauna yapılacaktır” hükmüne istinaden davacı ve ailesinin dışarıda bir masrafa girmeksizin kendi binası içerisinde kullanıma sunulması taahhüt edilmiş ise de davalı şirketin bu taahhüdünü yerine getirmeyerek sözleşmeye aykırı hareket ettiğini, bu alanların binanın ve dairenin değerini ve bedelini artıran, satışa arz halinde talebi artıran ve dolayısı ile de değerde artış sağlayan nitelikte yerler olduğunu, davalı şirketin sözleşme ile taahhüt ettikleri bu alanları eksik bıraktığı gibi sözleşmede bu alanların da dikkate alınarak bedel tespiti yapıldığını, ancak sonrasında binada bu alanlara yer dahi ayırmayarak binanın ve giderek dairenin değerinin düşmesine sebebiyet verdiğini belirterek istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı/karşı davacı vekili; 246.000 TL maddi tazminat talebi yönünden lehine 25.670 TL, 200.000 TL manevi tazminat yönünden ise lehine 2.550 TL vekalet ücretine hükmolunması gerektiğini, karşı dava yönünden de 2.550 TL vekalet ücretine hükmolunması gerektiğini belirterek istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı tarafından sunulan belgenin mesken ödemeleri yönünden ibra mahiyetinde olduğu, bu durumda davacının, davalıdan fazla ödediğini belirtiği 11.940 TL ve tapu masrafları yönünden talepte bulunamayacağı, takibe konu senedin davacı tarafından ödenmeyen mesken masrafı ve tapu masrafları karşılığı alındığı, senedin geçersiz olmasının senedin ispat fonksiyonuna ilişkin bir durum olup hakkın esasına ilişkin bir durum olmadığı, davalının takip yaparken açıkça haksız ve kötü niyetli olduğunun kabule imkan bulunmadığı, koşulları oluşmadığından davacının manevi tazminat talebinin reddi yönündeki mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu; davacı, davalının aralarında imzalanan sözleşmenin 4. maddesinde belirtilen teknik şartlara aykırı şekilde teslim ettiğini, bu durumun da dairenin değerini düşürdüğünü iddia etmiş olup, mahkemece bu hususta herhangi bir araştırma ve mahallinde konusunda uzman teknik bilirkişi ya da bilirkişiler vasıtasıyla keşif yapılmadan ve rapor alınmadan hüküm kurulduğu belirtilerek, taraf vekillerinin karşı davaya yönelik istinaf başvuru dilekçelerine konu edilen alacağın/dava değerinin/kabul edilen karar miktarının 6.340 TL’ye ilişkin olması sebebiyle kesinlik sınırı içinde kaldığından, istinaf başvurularının usulden reddine; davacı-karşı davalı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun belirtilen gerekçeler doğrultusunda kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının belirtilen gerekçeler doğrultusunda ve asıl davadaki belirtilen karar kısmı yönünden kaldırılmasına, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere, asıl davanın kaldırılan kısmı yönünden davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine, davacının fazla ödediğini beyan ettiği meblağa yönelik yapmış olduğu istinaf talebinin reddine, davacının manevi tazminat talebinin reddine yönelik karar kısmıyla ilgili istinaf talebinin reddine; reddedilen manevi tazminat talebine yönelik vekalet ücretiyle ilgili davalı tarafın istinaf talebinin kabulü ile manevi tazminat talebi yönünden kurulan hüküm kısmının kaldırılmasına, düzeltilerek bu yönden yeniden bir karar verilmesine; davalı tarafın asıl davadaki reddedilen maddi tazminat kararına yönelik istinaf talebinin, dairemizce bu kısımla ilgili kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesine dair kararının niteliğine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı/karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı-karşı davalı vekili; istinaf nedenlerini tekrar ederek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada taşınmaz satışına dayalı maddi ve manevi tazminat; karşı davada ise aynı taşınmaz satışından kaynaklı alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353 üncü maddesi;
(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a)Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması.
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına karar verilmiş olması.
6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.

b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

3. Değerlendirme
1. İstinaf, bir işe yeniden başlamak, yeniden ele almak anlamına gelir. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tabi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hallerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkan veren hükümler bulunmaktadır. Böylece geniş istinaf sistemi doğru karar verilmesi amacına öncelik verirken, dar istinafın usul ekonomisini daha fazla gözettiğini söylemek mümkündür. Hukuk Muhakemeleri Kanunumuz dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak resen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi ve yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin İlk Derece Mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir (Budak, A.C; İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri, Ekim 2020, s. 25-26).

2. İstinaf, aslında dar da olsa ikinci derecede yapılan bir yargılamadır. İstinaf yargılamasında duruşma yapılmadan karar verilebilen haller sınırlıdır. Diğer bir ifadeyle duruşmasız inceleme yapılabilecek haller dışında kural, istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasıdır.

3. HMK’nın 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde altı alt bent halinde sayılmış olan usule ilişkin hukuka aykırılık durumlarında, bölge adliye mahkemesi esas hakkında inceleme ve duruşma yapmadan (dosya üzerinden), ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir. Davanın esası hakkında istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesi ise; aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca duruşma yapmadan istinaf başvurusunun esastan reddine, ilk derece mahkemesi kararını düzelterek veya yargılamadaki eksiklikleri tamamlayarak yeniden esas hakkında karar tesis edebileceği gibi bu maddede belirtilen haller dışında, aynı Kanun’un 356. maddesi uyarınca, incelemeyi duruşmalı olarak yapmak suretiyle, istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dahil gerekli kararları verebilir.

4. “…İstinaf mahkemesince, HMK’nın 353. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen durumlarda, usule ilişkin hukuka aykırılık tespit edildikten sonra, sadece ilk derece mahkemesine ait kararın kaldırılmasına ve dosyanın mahalline (ya da uygun görülen ilk derece mahkemesine) geri gönderilmesine karar verilmekle yetinilir. Bunun dışında bir müdahale söz konusu değildir. Bölge adliye mahkemesi böyle bir durumda kararı esas yönünden inceleyemez. Bu kararlara neden olan usule ilişkin hukuka aykırılıkların, istinaf aşamasında telafi edilemeyeceği düşünülmüş olduğundan, ilk derece mahkemesine ait kararın tümüyle kaldırılması ve (dosyanın gönderileceği ilk derecede) yeniden bir yargılama yapılması öngörülmüştür…” (Kurtoğlu, T; Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması, Ankara 2017, s. 188).

5. Yukarıda yapılan açıklamalar ve yer verilen yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; bölge adliye mahkemesince davacı/karşı davalı …’ın fazla ödediğini beyan ettiği meblağa ve manevi tazminat talebinin reddine yönelik istinaf talebinin yerinde olmadığı belirtilerek istinaf talebinin reddine, davacı/karşı davalının eksik ve ayıplı teslime ilişkin iddiası ve ortak alanlarla ilgili eksik ve ayıplı teslim iddiası talebine ilişkin esaslı delillerin toplanması ve değerlendirilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Diğer bir anlatımla; fazla ödenen miktarın iadesi ve manevi tazminat istemleri yönünden toplanan delilleri maddi vakıa ve hukuki denetim yapmak suretiyle değerlendiren bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılamada hukukun ve delillerin doğru uygulandığı yönünde belirleme yapılmış olmasına rağmen, olayda uygulama yeri bulunmayan HMK’nın 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) numaralı alt bendi gereğince, usul ekonomisi ilkesine de aykırı olacak şekilde dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

6. Bölge adliye mahkemesince, asıl davadaki talepler bölünerek karar verilemeyeceğinden, bir kısım taleplerin esastan incelenip bir kısım talepler yönünde ise gönderme kararı verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre davacı/karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.