YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5146
KARAR NO : 2022/7867
KARAR TARİHİ : 18.10.2022
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıların ortak olarak işlettikleri … Gıda isimli işletmeye emeği ile ortak olduğunu, aralarında yazılı bir sözleşme olmadığını, ortaklığa katıldıktan sonra işletmenin satış pazarlarını genişlettiğini ve satış rakamlarını arttırdığını, belli bir süre sonra davalıların kendisine maaş alarak çalışmaya devam etmesi gerektiğini söylediklerini, davalıların iyiniyetli olmadıklarını ileri sürerek; … Gıda’ya %25 pay ile ortak olduğunun tespitini, davalılar ile çalışma imkanı olmadığından adi ortaklığın tasfiyesi ve ortaklık payının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar; taze makarna ve ravioli üretimi üzerine olan işletmeyi 2010 yılında kurduklarını, davacının ortak olmadığını, maaşlı çalışan olduğunu, yaklaşık 35 gün çalıştığını ve iş akdinin feshinden sonra davacıya bir kısım ödeme yaptıklarını, davacının çalıştığı dönemde ciddi bir satış artışı olmadığını aksine ürünlere ilişkin uygunsuzluk raporlarının geldiğini savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 2.000 TL’lik davacı ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline dair verilen 28/04/2015 tarihli karar, davacı tarafın temyizi üzerine, Dairemizin 03/04/2017 tarihli ve 2015/18299 E. ve 2017/4423 K. sayılı ilamıyla; taraflar arasındaki ortaklığın fiilen son bulduğu, tasfiyenin mahkemece bizzat yapılması gerektiği, ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesinin ayrı ayrı hukuki işlemler olduğu ve mahkemece Türk Borçlar Kanunu’nun 642. ve devamı maddelerinde yer alan hükümleri uyarınca tasfiye işleminin gerçekleştirilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda tasfiye memurundan rapor alınıp davacının işletme ile ilişkisinin sonlandığı dönem öncesine ait işletmedeki değerleme öncesi net aktif değerinin 46.124,52 TL olduğu, yapılan hesaplamada 11.531,13 TL’nin davacı payına isabet ettiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, davacının … Gıda adi ortaklığına ortak olduğunun tespitine, taraflar arasındaki adi ortaklığın feshine ve tasfiyesine, davacının tasfiye alacağı olarak 11.531,13 TL’nin davalılardan tahsiline dair verilen 25/06/2020 tarihli karar; davalıların temyizi üzerine, Dairece verilen 03/02/2021 tarihli ve 2020/10576 E. 2021/887 K. sayılı ilamla; sair temyiz itirazları reddedilerek, davacının sermaye borcunu nakden ödemeyi taahhüt ederek ortak olduğu kabul edilip, davacının sermaye koyma taahhüdünün tasfiye hesabında dikkate alınarak davacının tasfiye alacağının belirlenmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozma kararına uyan mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davacının … Gıda Adi ortaklığına ortak olduğunun tespitine, taraflar arasındaki adi ortaklığın feshine ve tasfiyesine, tasfiye alacağı olarak 985,47 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde hüküm, temyiz edenin aleyhine bozulamayacağı gibi Yargıtayın temyiz eden tarafın lehine verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme de temyiz eden tarafın bozulan karara oranla daha aleyhine bir hüküm veremez. Bu yasağa “aleyhe hüküm verme yasağı” denir. Bu ilke, usule ilişkin kazanılmış hak ilişkin kazanılmış hak müessesi ile de yakından ilgilidir.
Mahkemece verilen 28/04/2015 tarihli ilk kararla; 2.000 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmiş, bu karar sadece davacı tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizce karar davacı yararına bozulmuştur. Bir başka deyişle mahkemece ilk olarak hüküm altına alınan tutar miktarı yönünden davacı yararına usule ilişkin kazanılmış hak oluşturmuştur.
Şu durumda mahkemece; 28/04/2015 tarihli ilk kararın davacı yararına bozulduğu ve davacı lehine usule ilişkin kazanılmış hak oluştuğu göz önünde bulundurularak 2.000 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken, aleyhe hüküm verme yasağı ihlal edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.