YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4795
KARAR NO : 2022/6721
KARAR TARİHİ : 20.09.2022
KAYSERİ 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasında verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacının istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, Kayseri ilinde faaliyette bulunan … Medikal ve … Özel Sağlık Hizmetleri firmalarının ortağı ve yöneticisi olduğunu, faaliyet alanı gereği davalı mensuplarına bütçe talimatlarına uygun olarak sağlık cihaz ve botlarını verdiğini, bunun karşılığında sigortalılardan ve yakınlarından alınan vekaletnamelerle kurumdan ürün bedellerini aldığını, bu yöntemin yasal olduğunu ve 14 yıldan bu yana aynı yöntemle çalıştığını, kurum tarafından yürütülen birtakım soruşturmalar nedeniyle alacaklarını alamadığını, kurumun ödememe kararına hiçbir gerekçe göstermediğini, daha önceki dönemlerde tahakkuk ettirilmiş ve incelemeden geçmiş alacaklarından 52.000,50-TL kısmi, haksız ve yersiz ödeme yapıldığı gerekçesiyle faizi ile birlikte iade alındığını, davalıya fatura edilen ve incelemeden geçen 19.717,36-TL’nin de ödenmediğini, kuruma fatura edilip incelenmek ve tahakkuk ettirilmek üzere teslim edilen 9.590,40-TL bedelli jel soketli idrar sondalarının bedellerinin de ödenmediğini, davalının ödememe gerekçesi olarak Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/58 esas sayılı dosyasını gösterdiğini, bu davanın direkt olarak satılan ürünlerle ilgisi olmadığını, ancak kurumun keyfi olarak ödeme yapmadığını, hekimler tarafından hazırlanan reçetelere uygun olarak hastalara ürünleri verdiğini, hastalar tarafından kabul gören ürünlerin bedelinin kurum tarafından ödenmediğini ileri sürerek, 23/03/2008 tarihi itibari ile işleyecek yasal faizleri ile birlikte toplam 81.308,26-TL’nin tarafına ödenmesini istemiştir
Davalı, hastalar için 1 çift polietilen Mold (Pafo veya Kafo) ithal, 1 çift ortopedik bot, bir çift T bandı kullanmaları için reçete düzenlendiğini, davacı firma tarafından verilen 3 malzemenin fonksiyonlarını yerine getiremeyeceğinin bilirkişi raporunda belirtildiğini, 2006 BUT’nın EK: 5/C listesinde yer almayan, afolu bot olarak isimlendirilen ithal botun verilmesine ya da hiç bot verilmemesine karşın, malzeme verilmiş gibi rapor düzenlendiğinin ve ilgililerden alınan vekaletname karşılığında bedelinin tahsil edilmesi nedeniyle kurum zararı oluştuğu gerekçesi ile davacı ve eşi hakkında suç duyurusunda bulunulmasının rapor edildiğini, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 2008/58 esas ile kamu davası açıldığını, davanın halen derdest olduğunu beyanla davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince; bilirkişi raporunda kuruma fatura edilen 3 kalem ortopetik malzemenin birlikte kullanılamayacağı, malzemelerden sadece alfo veya kafo veya ortopetik botun verildiği, diğer malzemelerin kullanımının gereksiz olduğu, bu suret ile kuruma fatura edilen ortopetik malzemelerin kurumu zarara uğrattığı, bu üç kalem malzemenin birlikteliği ve bağımsız kullanımının hastalara göre farklılık oluşturabileceği, bu çerçevede SGK müfettişinin hazırlamış olduğu rapordaki tespitlerin yerinde olduğu, kurum tarafından yapılan mahsup işleminin de tıbbi ve idari yönden uygun bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; dosyada mevcut raporun denetlenebilir, bilimsel verilere uygun ve gerekçeli olduğu, bu haliyle hüküm kurmaya elverişli olduğu, davalı kurum zararının oluşturulması nedeniyle davanın reddine ilişkin kararda yazılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen istinaf edilen kararda usul, yasa ve dosya kapsamı yönlerinden bir aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu reçetelere ilişkin ceza yargılamasında alınan bila tarihli ortopedi ve travmatoloji uzmanının da yer aldığı bilirkişi
heyeti raporunda, tedarik edilen botların sağlık mevzuatına dizayn ediliş şekli bakımından uygun ve reçete ile uyumlu olduğunun belirtildiği, yine ceza yargılamasında alınan 05/05/2010 tarihli ortopedi uzmanının da yer aldığı bilirkişi heyeti raporunda, botların dosya içerisinde bulunan reçete ve sağlık kurulu raporlarına birebir uyum gösterdiği, Pafo Mold, T bandı ve ortopedik bot özelliklerinin içinde bulunduğu, botların bu özelliğinin ve dizaynının hastaya kullanım kolaylığı sağladığı tespitlerine yer verildiği görülmüş; davacının, kurum mensubu hastalara verdiği hizmet bedellerine ilişkin sunduğu faturalardan yapılan 81.308,26-TL kesintinin yerinde olup olmadığının tespiti için mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmışsa da, bilirkişi heyetinde sadece bir uzman doktorun yer aldığı, heyette ortopedi uzmanı doktorun bulunmadığı, raporda sadece SGK müfettiş raporunda da tanımlandığı gibi raporlanan, tanımlanan ve alınan tıbbi malzemelerle ilgili uyumsuzluk olduğunun beyan edildiği, her ne kadar hukuk hakimi TBK’nun 53. maddesi uyarınca ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile bağlı değilse de mahkumiyet ve tespit edilen maddi olgularla bağlı olduğundan ceza dosyasında alınan bilirkişi raporlarının hükme esas alınan raporda incelenmediği ve mevcut durumda raporlar arasında çelişki oluştuğu, davacının rapora karşı itirazlarının da değerlendirilmediği, incelemenin eksik yapıldığı anlaşılmıştır.
Bu itibarla, mahkemece ortopedi ve travmatoloji uzmanı doktorun da yer aldığı bilirkişi heyetinden, tarafların iddia ve savunmalarına göre kesintinin yerinde olup olmadığının tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlendiği, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/58 esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporları da değerlendirilerek, ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun, davacının itirazlarını da karşılayacak şekilde rapor alınarak sonucuna uygun hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA,peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 20/09/2022 tarihinde oybirliği ile karar verild