YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4295
KARAR NO : 2023/966
KARAR TARİHİ : 04.04.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/667 E., 2022/652 K.
DAVA TARİHİ : 02.10.2017
KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 12. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/427 E., 2022/14 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli, davalı vekili tarafından duruşmasız temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.04.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat … ile davalı vekili Avukat …’nun sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00’te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalı şirket aleyhine Kayseri 1. İcra Müdürlüğünün 2015/7112 E., 2015/7184 E. ve 2015/7200 E. sayılı takip dosyaları ile akdedilen 06.04.2010 tarihli sözleşme gereği ödenmesi gereken ancak ödenmeyen avukatlık ücretinin tahsili amacıyla icra takipleri yapıldığını, takip dayanağı 06.04.2010 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin, tarafından Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/989 E., 2004/624 K. sayılı dosyası ile takip edilerek sonuçlandırılan tapu iptali ve tescil davası nedeniyle ödenmesi kararlaştırılan avukatlık ücretine ilişkin olduğunu, söz konusu davanın davalı şirket lehine kazanıldığını ve kararın Yargıtay tarafından onanmak suretiyle kesinleştiğini, sözleşmenin 2 nci maddesinde, işin karşılığı olarak avukatlara KDV ve stopaj hariç net taraflarca kabul edilen dava değeri olan 562.228.350.00 TL (Beş yüz altmış iki milyon iki yüz yirmi sekiz bin üç yüz elli Türk Lirası)’nin %3’ü karşılığı 16.866.850.00 TL (On altı milyon sekiz yüz altmışaltı bin sekiz yüz elli Türk Lirası) ödeneceğinin kararlaştırıldığını, sözleşme gereği kararlaştırılan ücret alacağının hissesine isabet eden kısmı için herhangi bir ödeme yapılmadığını, alacağın tahsili amacıyla yapılan takiplerin davalının itirazı üzerine durduğunu, davalı/borçlunun itirazlarının haksız ve yersiz olduğunu belirterek davalının Kayseri 1. İcra Müdürlüğünün 2015/7112 E., 2015/7184 E. ve 2015/7200 E. sayılı dosyalarına yaptığı itirazların iptali ile takiplerin devamına karar verilmesini, icra takiplerine konu alacakların %20’sinden az olmamak üzere davalı aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı; harç ikmalinin yerine getirilmesi gerektiğini, taleplerin zamanaşımına uğradığını, itirazın iptali davasının süresinde açılmadığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacı tarafından aynı sözleşmeye dayanarak 3 icra takibi yapıldığını, davanın hukuki yarar, dava şartı yokluğundan reddinin gerektiğini, davaya konu sözleşmede avukatlar olarak M. Olcayto Özhan ve Atilla Ersoylu’nun birlikte imza attıklarını, diğer taraf olarak avukatların gösterildiğini, avukatların iş bu icra takiplerini birlikte yapmaları ve bu davayı da birlikte açmalarının yasal zorunluluk olduğunu, davacının tek başına dava açma yetkisinin olmadığını, Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/66 E. sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından şirketleri üzerinde yapılan denetimler sonucunda hazırlanan 17.08.2010 günlü suç duyurusu raporunun savcılığa gönderildiğini ve suç duyurusunda bulunulduğunu belirterek davanın zamanaşımı, hukuki yarar nedeniyle esastan reddine, Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/66 E. sayılı dosyada devam eden davanın sonuçlanmasının beklenilmesine, haksız takip yapan ve kötü niyetli dava açan davacının %20 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/66 E. sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda davacı avukatın üzerine atılı suçlardan mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından bahisle CMK’nun 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar verilse de mahkemenin söz konusu beraat kararıyla ve raporla bağlı olmadığı değerlendirilerek, Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığının 02.06.2011 tarihli raporu doğrultusunda; sözleşmeye konu davada harca esas alınan değer ile tespit yaptırılması sonucu belirlenen taşınmaz bedeli arasında fahiş derecede fark bulunduğu, dava sonuçlandıktan sonra vekalet ücreti için ayrıca tespit yaptırılma işleminin de hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalı tarafça davacının kötü niyetle hareket ettiğine dair delil sunulmadığı gerekçesiyle kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraflarca istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı; davalı adına 2001 yılında başka avukatlar tarafından açılan Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/989 E. sayılı tapu iptal ve tescil davasının sonraki aşamalarda davacı tarafından takip edildiğini, mahkemenin 2004/624 K. sayılı 21.12.2004 tarihli kararı ile davanın Kayseri Şeker A.Ş. lehine karara bağlandığını, kararın Yargıtayca onaylanarak kesinleştiğini, böylece davalının, anılan karar neticesinde fabrika arsasının maliki sıfatına kavuştuğunu, tarafların böylece ihtilafı sona erdirmeleri üzerine anılan yönetim kurulu kararına uygun olarak 06.04.2010 tarihinde Kayseri Şeker A.Ş. ile davacı ve davayı birlikte takip ettikleri diğer meslektaşı Av. …. arasında avukatlık sözleşmesi düzenlendiğini, ancak söz konusu davaya ilişkin avukatlık ücretinin miktarı konusunda taraflar arasında ihtilaf doğduğunu, avukatlık ücreti ödemeleri başlamadan, sonradan tamamı kamu görevinden ihraç edilen savcı ve hakimler tarafından Kayseri Şeker A.Ş. yöneticilerinin avukatlar ile birlikte usulsüzlük yaptığı, şirketi zarara uğrattıkları gerekçesi ile soruşturma başlatıldığını, sözleşme konusu davanın harca esas alınan değeri ile tespit yaptırılması sonucu belirlenen değer arasında fahiş fark bulunduğuna ilişkin kabulün hatalı olduğunu, birincisi davayı açan avukatın davacı olmadığını, ikincisi tapu iptal ve tescil davasına bakan Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin keşif ve bilirkişi incelemesi yapmayarak dava konusu taşınmazların değerini tespit ettirmemesi ve buna bağlı olarak harcı tamamlattırmamış olmasının kusurunun davacıya değil, Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğunu, Kayseri gibi ülkemizin gelişmiş bir şehrinde bulunan yüzlerce dönüm miktarındaki arsanın değerinin 510.000 TL olamayacağında şüphe bulunmadığını, dolayısı ile tapu tescil kararında yapılan usul hatasının davacıya mal edilerek, sözleşmenin hukuka ve ahlaka aykırı olduğunun kabulünün hatalı olduğunu, üçüncüsü başka bir mahkemece yapılan 562.228.650,49 TL’lik değer tespitinin avukatlık ücretinin belirlenmesi amacı ile yapıldığının kabulünün de tümüyle hatalı olduğunu, gerekçeli kararda açıklandığı üzere söz konusu değer tespitinin tescil kararının verilmesinden sonra 2005 yılında yaptırıldığını, muhtemelen davalının söz konusu değer tespit raporunu mali işlemlerinde kullanmak üzere talep ettiğini, aradan 5 yıldan fazla zaman geçmesinden sonra tarafların ihtilaf çıkan avukatlık ücretinin belirlenmesinde, söz konusu raporu veri olarak kullanma konusunda mutabık kaldıklarını, dördüncüsü davalının bir anonim şirket olması nedeni ile dava konusu taşınmazların davanın lehe sonuçlanmasından sonra belli bir değer atfedilerek bilançosuna aktarıldığını, nitekim davalının SPK mevzuatına tabi olması nedeni ile finansal raporlarının kamuoyuna açık olduğunu, yine SPK mevzuatı gereği sahip olduğu taşınmazlara SPK standartlarına göre ekspertiz raporları yaptırdığını, davalının 2019 yılı bağımsız denetimden geçmiş finansal tablolarına göre; maddi duran varlıklar olarak 583.193.278 TL değerinde arsa ve 276.480.814 TL değerinde yatırım amaçlı gayrimenkuller olmak üzere toplam 859.674.092 TL tutarında arsaya sahip olduğunu, hukuk mahkemesinin ceza mahkemesinin bir vakıanın varlığı veya yokluğuna ilişkin tespiti ile bağlı olduğunu, ceza mahkemesinin dava konusu işlem açısından “hiçbir usulsüzlük bulunmadığına” karar verdiğini, yerel mahkeme gerekçesinde “mahkemenin beraat kararı ile bağlı olmadığı” açıklanarak davanın reddine karar verildiğinin açıklandığını, yerel mahkemenin bu kabulünün doğru olmadığını, yerel mahkemenin ceza davasında davacı aleyhine olan delillere neden üstünlük tanıdığını, davacı lehine olan delillere neden itibar etmediğini açıklamadığını, yargısal denetimin tam olarak yapılabilmesi açısından yerel mahkemenin MASAK raporunu hangi sebeplerle ceza davasındaki bilirkişi raporuna üstün tuttuğunu, neden davacı lehine olan bilirkişi raporuna değil de bu rapora itibar ettiğini tartışıp gerekçede açıklamaları gerektiğini, ancak ceza dosyasında davacı lehine olan bilirkişi raporunun aksini gösterir bir ispat vasıtası bulunmadığından, bilirkişi raporunu görmezden gelmeyi tercih ederek sırf ret kararı vermek adına MASAK raporuna itibar edildiğinin anlaşıldığını, bu açıdan denetime elverişli bir gerekçeyi içermeyen yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, MASAK raporunun ispat kabiliyeti bulunmadığını, karara esas alınmasının delillerin takdirinde hata olduğunu, yerel mahkemenin hükme esas aldığı Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığının 02.06.2011 tarihli raporunun ceza davasındaki maddi vakıayı ispatlamaktan uzak olduğunu, dolayısı ile söz konusu rapora dayanan davalı iddiasını da ispata elverişli olmadığını, bu durum karşısında MASAK görevlisinin kendi uzmanlık ve yetki alanında olmayan avukatlık hukuku açısından yaptığı açıklamaların hiçbir kıymetinin olmadığının ve delil niteliğinde bulunmadığının kabul edilmesi gerektiğini, Avukatlık Kanunu hükümlerine aykırı karar verildiğini, yerel mahkeme taraflar arasındaki sözleşmenin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz olduğunu kabul etmekte ise bunun yerine Kanun’un 164 üncü maddesine göre davalının ödemesi gereken avukatlık ücretinin miktarını belirlemek ve davalıdan tahsiline karar vermekle yükümlü olduğunu, bekletici mesele talebinin kabul edilmediğini, kabul edilmemesine ilişkin gerekçeli kararda hiçbir açıklamaya yer verilmediğini, davalının iradesinin sadece avukatlık sözleşmesinde değil, yönetim kurulu ve genel kurul kararları ile de ortaya çıktığını, davalının iradesinin ortaya çıktığı bir başka hususun davalının mali kayıtları olduğunu, yerel mahkeme delilleri yanlış takdir etmek ve ispat kuvveti olmayan MASAK raporunu hükme esas almak, Avukatlık Kanunu hükümlerini yanlış uygulamak sureti ile davanın reddine karar vermiş ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektiren bir husus ta bulunmadığını, yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına, yargılama yapılmasını gerektiren bir hususun bulunmaması nedeni ile HMK’nın 353/b-2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkında karar verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı; davacının kötü niyetli olduğunu, kötü niyet tazminatı talebinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle kaldırılması gerektiğini, haksız takip yapan ve kötü niyetli dava açan davacının %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yerel mahkemece verilen kararda yazılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen kararda usul, yasa ve dosya kapsamı yönlerinden herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, kararın hukuka uygun olduğu gerekçesiyle taraflar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraflarca temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı; istinaf nedenlerini tekrar ederek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı; istinaf nedenlerini tekrar ederek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet sözleşmesine dayanan avukatlık ücretinin tahsili için başlatılan icra takiplerine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Hesap verme” kenar başlıklı 508 inci maddesi şöyledir:
“Vekil, vekalet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekaletle ilişkili olarak aldıklarını vekalet verene vermekle yükümlüdür.
Vekil, vekalet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür.”
2. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlık ücreti” kenar başlıklı 164 üncü maddesi şöyledir:
“Avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder.
Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.
Avukatlık asgari ücret tarifesi altında vekalet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir. Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.
Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.”
3. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İtirazın iptali” kenar başlıklı 67 nci maddesi şöyledir:
“Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.”
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararı; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Uyuşmazlığın çözümü açısından ücret sözleşmesinin bulunmadığı durumlarda hangi tarihteki düzenlemenin uygulanacağı açıklığa kavuşturulmalıdır. 5043 Sayılı Kanun ile değiştirilen 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun (1136 Sayılı Kanun) 164/4 üncü maddesine göre; “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde, değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir.” Yine 5043 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile geçici 21 inci madde eklenmiş olup, anılan maddede; “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, kesin hükme bağlanmamış bütün ihtilaflarda bu Kanunun değişik hükümleri uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir. Ne var ki, 1136 sayılı Kanun’a 5043 sayılı Kanun’la eklenen geçici 21 inci madde, Anayasa Mahkemesinin 07.02.2008 günlü kararı ile iptal edilmiştir. Öyle olunca, artık geçici 21 inci maddenin, dolayısıyla 5043 sayılı Kanun’un 164 üncü maddesinde yapılan değişikliklerin de uygulanması mümkün değildir. Bu durumda, hukuki yardımın başladığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu’nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir. Hukuki yardımın ne zaman başladığı konusu ise değişken olup, her işlemin özelliğine göre farklılık gösterebilmektedir. Örnek vermek gerekirse, dava açılmış ise davanın açıldığı ya da tespitin yapıldığı tarih, müvekkil aleyhine dava açılmış ise cevap verme tarihi ya da vekaletnamenin verilme tarihi hukuki yardımın başladığı tarih olarak esas alınmalıdır.
3. 1136 sayılı Kanunu’nun ücrete ilişkin 163 ve 164 üncü maddeleri, vekil ile müvekkil arasındaki ücrete ilişkin düzenlemeleri getirmiştir. 1136 sayılı Kanun’un bazı hükümlerini değiştiren 4667 sayılı Kanun 10.05.2001 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bu kanun yürürlüğe girmeden önceki uyuşmazlıklarda; sözleşme var ise sözleşme hükümleri, yok ise ya da sözleşme geçerli değil ise 163 üncü maddenin son fıkrası hükümleri uygulanmaktaydı. 163 üncü maddenin son fıkrasında ise “Yazılı ücret sözleşmesi yapılmamış olan hallerde asgari ücret tarifesi uygulanır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Böylelikle, sözleşmenin yapılmamış olması ya da geçersiz olması hallerinde hukuki yardımın başladığı tarihteki asgari ücret tarifesinin uygulanacağı açıktır. Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamaları da bu yöndedir. Yine 4667 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih olan 10.05.2001 tarihinden itibaren ise Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin dördüncü fıkrası uygulanacaktır. Madde sözleşmenin yapılmamış olması halinde “…Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu hallerde, değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır. Değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde ise asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın sonucuna ve avukatın emeğine göre değişmek üzere ücret anlaşmazlığı tarihindeki dava değerinin yüzde beşi ile yüzde onbeşi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir…” düzenlemesini getirmiştir.
4. Bu düzenlemeye göre 10.05.2001 tarihinden sonra hukuki yardıma başlayan avukat emeğine göre yüzde beş ile yüzde on arasındaki bir miktarı ücret olarak hak edecektir. Yine 1136 sayılı Kanun’da 20.01.2004 tarihinde 5043 sayılı Kanunla değişiklikler yapılmış ve Avukatlık Kanunu’nun 164 üncü maddesinin dördüncü fıkrası değişikliğe uğramış ve “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde, değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarının incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir. Böylece 20.01.2004 tarihinden sonra başlayan hukuki yardımlarda sözleşme bulunmaması halinde ya da sözleşmenin belirgin olmaması, tartışmalı bulunması ya da sözleşmenin geçersiz sayıldığı hallerde ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yirmisi arasındaki bir miktar avukatın emeğine göre verilmelidir. Halen de yürürlükte olan düzenleme bu şekildedir. Geçici 21 inci madde Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden, bu madde ancak 20.01.2004 tarihinden sonra başlayan hukuki yardımlarda uygulanabilecektir.
5. Özetlemek gerekirse değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde hukuki yardımın başladığı tarihteki yürürlükte olan kanun hükümleri uygulanarak, hukuki yardımın yapıldığı tarih 10.05.2001 tarihinden önce ise asgari ücret tarifeleri, 10.05.2001 ile 20.01.2004 tarihleri arasında hukuki yardım başlamışsa yüzde beş ile on beş, bu tarihten sonra ise yüzde onu ile yüzde yirmi arasındaki bir oran tatbik edilecek, değeri para ile ölçülemeyen davalarda ise avukatlık asgari ücret tarifeleri uygulanacaktır.
6. Mahkemece, vekalet ücretine ilişkin kararlaştırmanın geçersiz ya da belirsiz sayıldığı hallerde, hukuki yardımın başladığı tarihteki Avukatlık Kanunu hükümleri değerlendirilip, buna göre ücret tespit edilerek ve tespit edilen ücretten 06.04.2010 tarihli sözleşmede davacı tarafa ödendiği belirtilen miktarda düşülerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, İlk Derece Mahkemesinin kararının bu sebeple bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
Davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda V(C)-3/6 ncı bentte yazılı gerekçeyle BOZULMASINA,
8.400,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.