Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/426 E. 2022/4079 K. 26.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/426
KARAR NO : 2022/4079
KARAR TARİHİ : 26.04.2022

MAHKEMESİ :ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
VEK. AV. …

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen menfi tespit davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda; Dairemizce bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, bölge adliye mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, kurum müfettişi tarafından düzenlenen soruşturma raporu dayanak gösterilerek, fatura ettiği bir kısım reçetelerin sahte olması nedeniyle bedelleri toplamı 108.878,08-TL’nin kamu zararlarının tahsiline ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmelik hükümlerine göre ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte Burdur Defterdarlığı Muhasebe Müdürlüğü veznesine ödemesinin bildirildiğini, ancak söz konusu reçetelerin usulüne uygun düzenlendiğini ve ilaçların da hastaya ya da yakınına teslim edildiğini ileri sürerek, borçlu olmadığının tespitine, geri ödeme yazısına ilişkin işlemin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davaya konu müfettiş raporunın … başmüfettişi tarafından hazırlandığını, bu raporda fazla dozda ve hak sahibi olmayanların ilaç aldığının tespit edildiğini, kurumun zarara uğratıldığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince, … Müslügüme, … ve … … isimli hastalara ait reçetelerin hastaların bilgisi dahilinde doktorlar tarafından usulüne ve ilaç kullanım raporlarına, … ilkelerine uygun olarak yazıldığı, ilaç kullanım raporlarındaki dozajlara ve …’a uygun olan reçeteleri eczacının denetleme görevi bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, dava konusu işleme esas teşkil eden reçetelerin içerik olarak sahte olduğu ancak davacı eczanenin sahte reçete düzenlenmesine iştirakinin tespit edilemediği, kurum sorumluluğunda olmayan reçetelerle ilgili davacının, davalı kurumdan reçete bedellerini tahsil etmesinin mümkün olamayacağı, davacının reçete bedellerini ancak sahtecilik yapan kişilerden isteyebileceği, üçüncü kişilerin suç teşkil eden eylem ve fiillerinden davalı kurumun sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine dair verilen karar, davacının temyizi üzerine Dairemizce verilen 03/11/2020 tarihli ve 2020/541 E. 2020/6147 K. sayılı ilamla; “… Protokole aykırı bir eylemi olmayan eczaneden, … … adına düzenlenen reçete bedellerinin davalı tarafından istenilmesi yerinde değildir. Ancak davacı eczane tarafından diğer hastalar … ve …’a ait reçete muhteviyatlarının bizzat kendilerine verildiği reçete üzerine yazılmışsa da reçetelerin arkasındaki yazı ve imzaların … …’a ait olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca hastalar, davalı tarafından yapılan incelemeler sırasında alınan beyanlarında da bu ilaçları almadıklarını, …’in aldığını beyan etmişlerdir. Bu durumda HMK md. 31 uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında olmak üzere uyuşmazlığın konusunu oluşturan reçetelerde adı geçen hastalar … ve …’ın tanık sıfatıyla mahkemece dinlenilmeleri ve ilaçları alıp almadıkları sorularak, bu tanıkların davalının bildirdiği Denizli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki beyanları kendilerine okunarak çelişkiler giderildikten sonra ve dava dışı … hakkında dava konusu uyuşmazlığa ilişkin ceza yargılaması yapılmış ise bu dosyanın getirtilerek söz konusu sahteciliğe … ve …’ın da dahil olup olmadıkları belirlenerek … ve …’a ait dava konusu reçetelerde yazılı ilaçların kendileri tarafından teslim alındığının anlaşılması halinde davacının protokol hükümlerine aykırı davranmadığı anlaşılacağından bu hastalar yönünden de davalının reçete bedellerini davacıdan isteyemeyeceği, hastaların ilaçları almadıklarının tespiti halinde davalı tarafından sadece … ve …’a ait 6 adet reçete bedelinin davacıdan istenebileceğine dair davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesi’nce ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozma nedeni yapılmıştır.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373 üncü maddesinin ilgili bölümü şöyledir: “….Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.
Bölge adliye mahkemesi, 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir…”
Zira, artık burada ilk derece mahkemesinin bir kararı mevcut değildir; bozulan karar bölge adliye mahkemesinin kararıdır, bu nedenle dosya kararı bozulan mahkemeye gönderilmektedir. Bölge adliye mahkemesi, yaptığı değerlendirmede bozma kararının doğru olduğu kanaatine varırsa bozmaya uyma kararı verecektir. Bu kararın anlamı, bölge adliye mahkemesinin vermiş olduğu önceki kararının hatalı olduğu ve Yargıtay’ın bozma kararı doğrultusunda yeniden inceleme yaparak bir karar vereceğidir. Bozmaya uyma kararı ile bozma kararı lehine olan taraf için bir usuli müktesep hak doğar (… Usul-Medeni Usul Hukuku, 15. Bası, İstanbul 2017 III.Cilt, Sh.2302 vd.).
Somut olayda; bölge adliye mahkemesi tarafından bozma kararına uyulduğuna göre, bundan sonra yapılacak iş; bozmaya uygun olarak yeniden esas hakkında karar vermekten ibarettir. Buna rağmen, bölge adliye mahkemesince Yargıtay bozma ilamı yanlış yorumlanarak, daha önce kaldırılmasına karar verdiği dolayısıyla hükümsüz hale gelen ilk derece mahkemesi kararına karşı davalının yaptığı istinaf başvurusunun tekrar incelenerek esastan reddine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davalının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 371 inci maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, HMK’nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yeniden esas hakkında karar verilmek üzere dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 26/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.