YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4253
KARAR NO : 2022/5977
KARAR TARİHİ : 20.06.2022
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
DAVALILAR : 1-…, 2-…
VEK. AV. …
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, ilk derece mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 03/09/2012 tarihli kira sözleşmesi ile davalıların maliki oldukları arsa üzerine kullanım amacına uygun olarak bina inşa etmesi ve sonrasında kiracı sıfatı ile kullanımına tahsisinen taahhüt edildiğini, davalıların inşaatı sözleşmeye uygun olarak tamamlanmadığını, ruhsata esas elektrik projelerinin binanın kullanım amacına uygun hazırlanmadığını, revize proje giderinin ise haksız ve hukuka aykırı olarak kendilerinden talep edildiğini, davalıların gönderdiği ihtarnamelere rağmen teslimden kaçındığını, bu sebeple sözleşmede düzenlenen 750.000TL cezai şartın muaccel hale geldiğini iddia ederek; 750.000 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalılar; revize elektrik projesinin 220.000 TL’lik ek maliyeti bulunduğunu, bu bedelin karşılanması halinde revize projenin yapılacağını davacı tarafa ihtaren bildirdiklerini ancak davacı tarafın ek maliyeti ödemediğini, bu nedenle revize projenin yapılmadığını, mahkeme aracılığıyla revize proje bedelinin 343.587,29 TL olarak tespit edildiğini, hali hazırdaki elektrik proje bedelinin 32.667 TL olduğunu ve aradaki farkın 310.920 TL olduğunun ispatlandığını, revize elektrik proje bedelini davacı tarafın ödenmesi gerekirken ödenmemesi nedeni ile inşaatın tamamlanamadığını, cezai şart koşulunun gerçekleşmesi için tamamlanmış inşaatı teslim etmekten vazgeçmesi gerektiğini, cezai şart koşullarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; sözleşme hükümleri, borçlunun yüklendiği edimin niteliği ve alacaklıyı uğrattığı zarar, tarafların kusur durumları dikkate alınarak cezai şartın indirilmesine yer olmadığı, cezai şartta yapılacak bir indirimin hakkaniyete aykırı olacağı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 750.000TL cezai şartın temerrüt tarihi 03/05/2014’ten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline dair verilen karara karşı davalı tarafça istinaf yoluna başvurulması üzerine, bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı yerinde görülerek davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak karar verilmiş ise, kararın davalılarca temyizi üzerine Dairece verilen 04/03/2020 tarihli ve 2019/6040 E. – 2020/2033 K. sayılı kararla; davalıların tacir olup olmadığı araştırılarak tacir olmaları halinde cezai şartın davalıların iktisaden çöküntüye uğramasına yol açıp açmayacağı, tacir olmadıklarının tespiti halinde ise; TBK’nın 182. maddesi gereğince cezai şart bedelinden indirim yapılabileceği gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozmaya uyan ilk derece mahkemesince; davalıların tacir olduğu, taraflar arasında yapılan sözleşme sonrasında davalıların ticari hayatının devam ettiği ve sözleşmede belirlenen cezai şarttan çok daha yüksek bedelle ve nakit sermaye ile şirket kurdukları, bu şirketlerde sermaye artırımına gittikleri, davalıların ekonomik ve ticari hayatları değerlendirildiğinde cezai şartın fahiş olmadığı cezai şartın indirilmesini gerektirecek bir durumun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 750.000 TL cezai şartın temerrüt tarihi olan 03/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; karar, davalılarca temyiz edilmiştir.
Mahkemece her ne kadar bozmaya uyma kararı verilmiş ise de bozma gerekleri tam olarak yerine getirilememiştir. Şöyle ki, kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz.
Mahkemece uyulan bozma kararında da açıklandığı üzere, davalıların tacir sıfatının bulunup bulunmadığı araştırılırken esas tutulacak an, cezai şartın muacceliyet anı değil de taahhüt edildiği an yani sözleşmesinin imzalandığı andır. Buna göre davalıların sözleşme tarihi itibariyle tacir yahut tacir gibi sorumlu kişilerden olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Bunun yanı sıra davalıların sözleşme tarihind tacir oldukları anlaşılır ise cezai şartın davalıların ticari hayatının mahvına sebep olup olmayacağı hususunda da alanında uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir zira bu husus çözümü teknik bilgi gerektiren bir konudur.
Hal böyle olunca mahkemece, bozmaya uygun şekilde davalıların sözleşme tarihi itibariyle yani cezai şart taahhüt anında tacir olup olmadıklarının araştırılması, gerekirse bu hususta da bilirkişi raporu aldırılması, davalıların tacir olduklarının tespiti halinde; cezai şartın davalıların iktisaden çöküntüye uğramasına yol açıp açmayacağı hususunda alanında uzman bilirkişilerden rapor değerlendirme yapılması, tacir olmadıklarının tespiti halinde ise; TBK’nın 182. maddesi gereğince cezai şart bedelinden indirim yapılabileceği gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bozma gerekleri tamamlanarak yerine getirilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 371 inci maddesi uyarınca temyiz olunan ilk derece mahkemesi kararının davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, gönderilmesine, 20/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.