YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/387
KARAR NO : 2022/1575
KARAR TARİHİ : 28.02.2022
MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması neticesinde davanın kabulüne dair kesin olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının Açıköğretim Kursu için kayıt olduğunu, kayıt esnasında kayıt şartları, ödeme planı ve taahhütnameyi de içeren kayıt formunun davalı tarafından imzalandığını, davalının kursa kaydının yapıldığını, eğitim ücreti olarak toplam 990,00-TL kararlaştırıldığını, 990,00-TL. tutarlı bono düzenlendiğini ancak davalının borcunu ödemediğini, kayıt formunun taahhütname kısmında “Yukarıda belirtilen ders veya derslere kayıt yaptırdıktan sonra kendi isteğim veya herhangi bir nedenle derse veya derslere devam edemediğim takdirde ödemiş olduğum peşinat ve taksitleri geri istemeyeceğimi, geri kalan senet ve taksitlerimi ödeyeceğimi beyan ve taahhüt ederim. Aksi takdirde bu sözleşmeden doğan tüm borçlarımı (faiz, vekalet ücreti, icra masrafı) ödeyeceğimi kabul ve taahhüt ederim.” denildiği, davalının 990,00-TL’lik borcu olduğunun kendi imzasını taşıyan bono ve kayıt formu ile sâbit olduğunu, Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 27/06/2019 tarih ve 2019/130 E., 2019/7922 K. Sayılı kararında da görüleceği üzere alacak ilişkisi borçlu davalı ile arasındaki sözleşmeye dayandığından uyuşmazlığa uygulanacak zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu, davalı borçludan alacağının tahsili amacıyla Ankara 7. İcra Müdürlüğü’nün 2017/4896 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, başlatılan icra takibine davalının herhangi bir borcu bulunmadığı ve borç olsa bile alacağın zamanaşımına uğramış olduğu gerekçesiyle itiraz ettiğini, haksız olan bu itiraz nedeniyle icra takibinin durduğunu, yapılan itirazın haksız olduğunu belirterek başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, uyuşmazlığın hakem heyeti sınırında kaldığını, arabuluculuğa başvuru zorunluluğu olduğunu, alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, sözleşmeden de açıkça görüleceği üzere Cumartesi günleri 13:30 ile 18:30 arası ve Pazar günleri 12:00 ile 13:30 arasında eğitim alması yönünde tarafların mutabık kaldığını, yeterli sayıda kayıt olmadığından hafta içi akşam saatlerinde derslere devam edebileceğinin söylendiğini, çalıştığı için derslere katılamayacağını bildirdiğini ve kaydının iptal edilmesini talep ettiğini, iptal talebine ilişkin işlem yapılacağının bildirildiğini, davacı kurumdan hiçbir zaman eğitim almadığını, bir saat bile olsa derslere katılmadığını, alınmayan eğitim bedelinin zorla tahsil edilmeye çalışıldığını, kursa katılamamasında kusuru bulunmadığını savunarak davanın usulden ve esastan reddini dilemiştir.
Mahkemece, dava ve takip konusu senet metninde “bono” kelimesi yer almakla birlikte menfi emre kaydı bulunmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E.2014/12.403 K.2014/682 21.05.2014 tarihli ; “… Bazı kıymetli evrak vardır ki, Kanun bunları, aksine bir kayıt taşımadıkları takdirde, emre yazılı saymıştır. Bunlar, belli bir şahıs namına yazılı olsa ve emre kaydı ihtiva etmese bile, kanun hükmü gereği emre yazılı kıymetli evrak sayılır. Böyle senetleri, ancak emre yazılı olmadıklarını “açıkça” belirtmek suretiyle nama yazılı olarak düzenlemek mümkündür. Bu belirtme, senede “menfi emre kaydı” konarak yapılır…” kararı gereğince takibe dayanak bononun emre yazılı olarak ve sözleşmede belirlenen her bir taksit için ayrı ayrı düzenlenmesi gerekirken açık yasa hükmüne aykırı olarak toplam bedel üzerinden düzenlendiği, bu senedin 4077 sayılı Kanun gereğince davacı tüketici yönünden geçersiz olduğu ve davalı aleyhine başlatılan takibin haksız olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 03/01/2022 tarihli yazısında; her ne kadar anılan kanun maddesi uyarınca yapılan değerlendirmeyle tüketiciden sadır olan senedin geçersiz olduğuna isabetli şekilde karar verilmişse de, başlatılan takibin senetle birlikte kayıt formuna da dayandığı gözetilip, mezkur formda yer alan, davalı tarafından imzalanmış taahhütname ve kayıt şartları başlıklı hükümler de dikkate alınarak yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
Dava; eğitim ücretinin ödenmesi için başlatılan genel haciz yoluyla yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinde; davacı ile davalı arasında 15.01.2009 tarihli açıköğretim kurs sözleşmesi düzenlendiği ve yine aynı tarihli 990,00-TL bedelli emre yazılı bononun da davalı tarafından verildiği, davacının ise, söz konusu kurs bedelinin ödenmesi için 04.03.2017 tarihli ilamsız takip talebiyle hem bono hem de sözleşmeye dayanarak alacak isteminde bulunduğu, davalının itirazı üzerinde takibin durduğu, davacı tarafından itirazın iptalinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Davacının takip talebinde ve dava dilekçesinde, bono ile birlikte sözleşmeye dayandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, sözleşme hükümlerine göre davalının davacıya bir borcu olup olmadığı değerlendirilmeden bononun emre yazılı düzenlenmesi nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. O halde davacı bonoya dayalı kambiyo takibi değil sözleşmeye dayalı ilamsız takip yaptığı gözetildiğinde mahkemece, taraflar arasında imzalanan 15.01.2009 tarihli sözleşme hükümlerine göre davacının alacağının bulunup bulunmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma talebinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 28.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.