Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2022/1941 E. 2022/8741 K. 15.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1941
KARAR NO : 2022/8741
KARAR TARİHİ : 15.11.2022

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, davalı vekilinin temyize cevap dilekçesinde duruşmalı olarak değerlendirilmesi istenilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 15/11/2022 tarihinde gelen davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … Yavuztürk’ün sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; sahibi olduğu şirkete ait hesap üzerinden sehven davalının hesabına 115.000 USD gönderdiğini, havalenin iadesini banka aracılığıyla istediği davalının geri dönüş yapmadığını, çekmiş olduğu ihtarnameye de cevap vermediğini, sebepsiz zenginleşen, davalı ile arasında ticari veya hukuki herhangi bir ilişkinin bulunmadığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 115.000 USD’nin ihtarnamenin tebliğ edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davacının, rızasıyla ve iradesine uygun olarak tarafına borç ödemesinde bulunduğunu, iddialarının gerçeği yansıtmadığını, karine olarak havalenin borç ödeme aracı olduğunu, aksinin yazılı delille ispat edilmesi gerektiğini, kaldı ki tacir olan davacının basiretli davranma yükümlülüğünün bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; her ne kadar davacı davaya konu para havalesini davalının hesabına sehven yapmış olduğunu iddia etmiş ise de; havaleye konu dekont incelendiğinde; açıklama kısmında “…’dan …’na havale” ifadesinin yer aldığı, dolayısıyla havalenin davalıya iradi bir şekilde yapıldığı, üstelik havale edilen 115.000 USD’nin azımsanmayacak miktarda olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; karine olarak havalenin borç ödeme aracı olduğu, davaya konu paranın da borç ödeme amacıyla davalıya gönderildiği, havalenin sehven yapıldığından bahsedilemeyeceği, ilk derece mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Kural olarak belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini, tarafların ispat etmesi gerekir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) ‘‘ D.İspat Kuralları/1.İspat yükü ” başlıklı 6 ncı maddesi uyarınca; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Aynı yöndeki düzenleme HMK’nın 190 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre ispat yükü, ispatı gereken vakıalara dayanan tarafa ait olup, herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
İspat için başvurulan araçları (vasıtaları) ifade eden deliller, ‘‘kesin deliller’’ ve ‘‘takdiri deliller’’ olmak üzere iki grupta toplanmaktadır. Kesin deliller başka bir ifadeyle kanuni deliller hâkimi bağlayıcı nitelikte olduğundan, hâkimin bu delilleri takdir yetkisi bulunmamaktadır. Kesin delillerden biri ile ispat edilen olay doğru olarak kabul edilmektedir. Takdiri deliller ise hâkimi bağlamaz, hâkim bu delilleri serbestçe tayin ve takdir eder, değerlendirir ve kararını buna göre verir.
Yazılı delille (senetle) ispatı gereken hususlar, istisnalar dışında takdiri delillerle ve bu kapsamdaki tanık delili ile ispatlanamaz ise de, bu hususların senet dışındaki yemin, ikrar ve ticari defterler gibi diğer kesin delillerle kanıtlanması mümkündür.
Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK). Bir ispat vasıtası olan yeminin konusu HMK’nın 225 inci maddesine göre davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Yemini, kendisine ispat yükü düşen taraf teklif edebilir. Mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması için, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılmış olması yeterlidir. Hangi maddi vakıanın çekişmeli olacağı başlangıçta belli olmadığından, davacının dayandığı yemin deliliyle hangi maddi vakıayı ispat edeceğini ayrıca mahkemeye bildirmesi gerekmemektedir. Mahkeme, ispat yükü üzerine düşen tarafın, iddiasını yazılı delillerle ispat edemediği kanaatine vardığı takdirde, ispat yükü üzerine düşen tarafa, yemin teklif etme hakkı bulunduğunu hatırlatmakla yükümlü olup, mahkemece tüm deliller toplanıp değerlendirilmeden karar verilemez.
Somut olayda; davacı 115.000 USD’yi davalının banka hesabına sehven havale ettiğini iddia etmiş; davalı ise paranın kendisine borç ödemesi olarak gönderildiği savunmasında bulunmuştur. Havale edilen 115.000 USD karşılığında davalının sebepsiz zenginleştiğinden bahisle, işbu bedelin davalıdan tahsili istemiyle açılan eldeki davada; ispat yükünün davacıda olduğu, davacının iddiasını yazılı delille ispat edemediği, ancak dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı, buna rağmen mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, davacının davaya konu parayı “ sehven” davalının hesabına gönderdiğine dair iddiası üzerinde durularak, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı göz önünde bulundurulup, hâkimin davayı aydınlatma ödevi ile yargılamanın sevk ve idaresi çerçevesinde, davacı tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun’un 371 inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, 8.400’er TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin yekdiğerinden alınıp yekdiğerine verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 15/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.