YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8643
KARAR NO : 2022/343
KARAR TARİHİ : 24.01.2022
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılardan … vekili ile … ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; dairelerini 01/10/2011 tarihli kira sözleşmesi ile davalıya kiraya verdiklerini, sözleşmede kiracının kiralanana yaptığı tadilatların bedelini kiraya verenden talep edemeyeceğine dair düzenleme olduğunu, davalının kiralananda tadilat yaptıktan sonra burayı sözleşmeye aykırı olarak başkalarına devretmek ve kiralananın bulunduğu gayrimenkulün 1/4’ün kendisine verilmesi gibi tekliflerle kendilerine baskı yaptığını, tadilat masrafı adı altında yüksek miktarda para talep ettiğini, yaşlı olduklarını, baskıların zaman içinde artarak dayanılmaz hale geldiğini, endişeye kapıldıklarını, davalının masrafları ödemedikleri takdirde evlerinde rahat edemeyecekleri yönünde kendilerini rahatsız etmeye devam ettiğini, baskılar neticesinde 30/10/2012 tarihli 10.000 TL, 30/10/2013 tarihli 10.000 TL, 30/10/2014 tarihli 10.000 TL, 30/10/2015 tarihli 22.500 TL, 30/10/2016 tarihli 22.500 TL tutarlı olmak üzere toplamda 75.000 TL değerinde senet imzaladıklarını, davalının evdeki eşyalarını alarak evi terk ettiğini ve anahtarları da teslim ettiğini, olayın etkisini atlattıktan sonra Akçakoca Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını ileri sürerek; davalıya vermiş oldukları senetler dolayısıyla borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı; kiralananı beş yıllık işletme hakkı ile kiraladığını ve yaptığı tadilatlarla kira öncesi haline nazaran kiralananın kapasitesini dört kat arttırdığını, ancak işletmeyi kendileri işletmek isteyen davacıların sözleşme hükümlerine uymadığını ve bahçe giriş kapısını kilitlemek, hiçbir sebep yokken kavga çıkartmak, işletmenin su vanasını sık sık kapatmak, bahçe kısmındaki kuyu suyunun ve deposunun kullanımını engelleyerek işletmeyi susuz bırakmak, işletmenin denizle bağlantısını sağlayan merdiveni kırmak ve ilgili yolu kesmek, işletmeye ait olması gereken bahçeyi tel ile çevirerek kullanılamaz hale getirmek gibi eylemlerle işletme hakkından vazgeçmesini sağladığını, davacıların teklifine uygun olarak zararına karşılık olmak üzere bonoların davacı tarafın ödeyebileceğini belirttiği borç tutarı ve ödeme şartları dahilinde şahitler huzurunda düzenlendiğini, işletmeyi terk ettikten bir müddet sonra davacı tarafça haksız olarak suç duyurusunda bulunulduğunu ancak takipsizlik kararı verildiğini, dava konusu bonoların sözleşmenin feshi sonucu alacak-borç ilişkisinin sonlandırılması için tarafların serbest iradeleri ile düzenlendiğini, sözleşmenin sona ermesi sebebiyle zararının vadeli bir şekilde ödenecek 75.000 TL’den fazla olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Bozma sonrasında verilen görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine dava dosyasının gönderildiği mahkemece; uyuşmazlığa konu senetlerin kambiyo senedi vasfında olup sebepten mücerret olduğu, senetlerdeki imzaların inkar edilmediği, davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılardan …, … ve … tarafından temyiz edilmiştir.
1)6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 55. maddesine göre; taraflardan birinin ölümü halinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Davacının ölümü hâlinde mahkemece, davacının mirasçılarının tamamı tespit edilerek bu mirasçıların davadan haberdar edilmeleri gerekir. Davacının birden fazla mirasçısının bulunması hâlinde; mirasçılar terekeye elbirliğiyle malik olduklarından aralarında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğu gözetilerek mirasçıların murisleri tarafından açılan davaya devam etme iradesinde olup olmadıklarının belirlenmesi, üç aylık mirasın reddine dair süre beklenerek mirasçıların tamamının davaya katılımı ile taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerekir.
Somut olayda; davacı …, yargılama sırasında vefat etmiştir. Mahkemece mirasçılara davaya devam edip etmedikleri yönünde irade beyanında bulunmalarına yönelik herhangi bir bilgilendirme yapılmamış, veraset ilamı getirtilmemiş, nüfus kaydından hareket edilerek murisin çocukları bakımından da hüküm kurulmuştur. Murisin çocukları … ve …, temyiz dilekçelerinde kendilerinin ve gerekçeli kararda davacı olarak gösterilen kardeşleri …’ın yasal süresi içinde mirası reddettiklerini, mahkemece kendilerine davayı takip edip etmedikleri yönünde bildirimde bulunulmaksızın karar verildiğini belirtmişlerdir.
Buna göre mahkemece; öncelikle murisin veraset ilamı ile mirasçısı olan çocuklarının mirası reddine dair mahkeme kararları getirtilmesi, mirası reddetmeyen mirasçıların davaya devam etme iradelerinin olup olmadığı belirlenmesi ve taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkiline yönelik işlemler tamamlanmaksızın müteveffanın mirasını reddettiğini belirten çocukları yönünden de hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2)Bozma nedenine göre, davacı …’in temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı …’in temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/01/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.