Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2021/8434 E. 2022/5532 K. 07.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8434
KARAR NO : 2022/5532
KARAR TARİHİ : 07.06.2022

MAHKEMESİ :ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
DAVALILAR :

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı … ve … vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen karar, davalı … vekili tarafından duruşmalı, davalı … vekili tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 07/06/2022 tarihinde taraflardan kimsenin gelmediği anlaşılmakla işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, borçlu …’ın 15/01/2013 vade tarihinden önce 04/09/2011 tarihinde vefat ettiğini, geriye mirasçı olarak davalıları bıraktığını, müteveffa tarafından verilen ve vadesi gelen senedin ödenmemesi üzerine tarafından, Kumluca İcra Müdürlüğünün 2013/216 Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü yolla takibe konulduğunu, davalı tarafın senet altındaki imzanın murislerine ait olmadığı, senet metnindeki ödeme tarihi ile üst kısmında görülen ödeme tarihinin farklı olduğunu, tahrifat yapıldığını iddia ederek takibin iptalini talep ettiğini, Kumluca 1. İcra Hukuk Mahkemesince senet ve ekindeki protokol altındaki imzaların davalıların murisi …’ın eli ürünü olduğu, senet metnindeki ödeme tarihlerinin farklı olduğu, iki ayrı vade tarihi içerdiği gerekçesi ile takibin iptaline karar verildiğini, takibe konu senedin ise; muris tarafından kendisine satılan gayrimenkuller için toplam 250.000,00 TL değer biçtiklerini, aralarında 20/05/2003 tarihli belge düzenlediklerini, müteveffanın 2009 yılında rahatsızlandığını, oğlu ile arasının bozuk olması, tedavi için eşinin ve kızının taşınmazları satmasına müsaade etmemesi sebebi ile kendisinden tedavi için borç para istediğini, bunun üzerine para, senet ve sözleşme getirdiğini, sattığı taşınmazlar ve tedavi için istediği borç toplamını kapsayan 15/01/2013 tarihli 650.000,00 TL tutarlı olarak senedi doldurduklarını, murisin tedaviye müteakip 2011 yılında vefat ettiğini, tarafından ibraz edilen belgelerin alacaklı olduğunu kanıtladığını ileri sürerek; 650.000,00 TL alacağın reeskont faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar … ve …; 29/08/2010 tarihli borç-alacak ilişkisi kurulmasına yönelik protokol ve taahhütname başlıklı belgenin, adli tıp raporunda belirtildiği üzere varolan bir belgenin değiştirilmesi sureti ile oluşturulduğunu, bu hali ile yok hükmünde olduğunu, belge altındaki imzanın murisine ait olmadığını, Kumluca İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/31 esas sayılı dosyasında söz konusu belgenin kambiyo vasfında olmadığı yönünde karar verildiğini, 20/05/2003 tarihli belgenin davacı tarafından daha önceden öne sürülmemiş yeni bir delil olduğunu, talep edilen alacağı kabul etmemekle birlikte zaman aşımı itirazında bulunduklarını, murisin sağlık güvencesine sahip olduğunu, tedavi giderleri için yüklü miktarda borç alacak bir durumunun bulunmadığını, sözleşme tarihi ve tanzim tarihinde murisin yürüyemediğini, savunarak davanın reddini dilemişler, yargılama sırasında … vefat etmiş olup, mirasçıları … ve …’a yönelik davaya devam olunmuştur.
Davalı … süresi içinde cevap dilekçesini sunmamış, beyanında murisi …’ın ağır hastalığı sebebiyle davacıyla kendi imkanlarıyla görüşme imkanına sahip olmadığını, murisinin davacıdan borç para almasını gerektirecek maddi ihtiyacının bulunmadığını, davacının da iddia konusu parayı verebilecek ekonomik gücünün olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne, 650.000,00 TL’nin 15/01/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte Kumluca İcra Müdürlüğünün 2013/216 Esas sayılı dosyasında yapılacak tahsilatlarda tekerrür olmamak kaydıyla davalılar …, …, … terekesinden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, mirası reddeden … ve … yönünden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ilişkin karara karşı davalılar … ve … vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince davalılar … ve … vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm davalılar … ve … vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere, hukuki ilişkinin nitelendirmesine göre davalı …’ın tüm, davalı … …’ın aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Türk Medeni Kanunun 599/II. maddesi uyarınca; mirasçılar tereke borçlarından kişisel malvarlıklarıyla sınırsız olarak sorumludurlar. Mirasçıların kişisel sorumluluğu, ancak mirasın kabulü veya ret süresinin geçmesi, yani mirasçıların mirası kesin olarak kazanmaları ile başlar.
Somut olayda; davalılar; … ve … müteveffa …’ın mirasçıları olmaları nedeniyle haklarında dava açıldığı ve davaya dahil oldukları; …’ın Kumluca Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/301 E.,2017/35 K sayılı ilamı ile, davalı …’ın ise Kumluca Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/309 E, 2017/36 K sayılı ilamı ile müteveffa …’ın mirasını reddettikleri bu haliyle mirasın açıldığı andan geçerli olacak şekilde mirasçılık sıfatını kaybettikleri anlaşılmıştır.
Bu haliyle; davalılar … ve … bakımından mirasın reddinin etkisi üzerinde durulması gerekmekte olup, bu nedenle, taraf ve dava ehliyeti ile davada sıfat kavramlarının açıklanması yoluna gidilmiştir.
Taraf ve dava ehliyeti; davanın tarafları ile ilgili olduğu halde sıfat dava konusu hakka ilişkindir. Davada sıfat, tarafın dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgili olup; davanın tarafı ile dava konusu hak arasında “hak ilişkisine dayalı bir bağ” dır.
Mahkeme önünde, maddi hukuka dayalı hakkına dair uyuşmazlığın çözümünü ve himayesini isteyen kişi davacı, kendisine karşı hakkın himayesi istenen kişi ise davalıdır. Davacı, dava konusu hakkın sahibi, davalı ise hakka uymakla yükümlü olan ve bu hakkı ihlal ettiği düşüncesi ile kendisine karşı hakkın himayesi istenen kişidir. Bir davada, davacı ve davalı sıfatının kime ait olduğu tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler şeklen taraf ise de hakkın sahibi veya kendisine karşı hakkın himayesi istenmesi gereken kişiler olmadıkları belirlenir ise davanın sıfat yokluğundan (husumetten) reddi gerekir. Husumetten red kararı usule ilişkin bir karar olmayıp; davada taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını belirleyen esasa ilişkin bir karardır. Husumetten red kararı, davada taraf olarak gösterilenler arasında kesin hüküm teşkil eder.
Husumet dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken bir husustur.
Somut olayda, müteveffa …’ın 11/05/2016 tarihinde vefat ettiği, geride yasal mirasçı olarak davalı … ve …’ın kaldığı ve yasal mirasçı konumunda olan davalılar … ve …’ın mirası kayıtsız şartsız olarak reddettikleri anlaşılmaktadır. Bu kapsamda yasal mirasçı sıfatı ortadan kalkan davalıların iş bu dava yönünden pasif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı açıktır.
O halde mahkemece, mirası reddeden ve kararı temyiz eden davalı … yönünden pasif husumet ehliyeti bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, adı belirtilen davalı yönünden yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı …’ın tüm, davalı …’ın sair temyiz itirazının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davalı … yararına BOZULMASINA, 40.926,70 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalı …’a yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı …’a iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 07/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.