Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2021/8203 E. 2022/1364 K. 22.02.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8203
KARAR NO : 2022/1364
KARAR TARİHİ : 22.02.2022

MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen menfi tespit ve istirdat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi üzerine, bölge adliye mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; işletmekte olduğu otele ait elektrik sayacının arızalı olduğundan bahisle davalı şirket çalışanlarınca sökülerek muayeneye gönderildiğini, sayaç muayene raporuna göre “gövde kapak açılma ikaz anahtarı yapıştırılarak sayacın devre dışı bırakıldığı, sayaç içerisinden … fazlarına ait akım ölçüm uçlarının elektronik uzaktan kumanda devresiyle şönt yapıldığı” gerekçesiyle hakkında kaçak işlemi yapılarak kaçak tespit tutanağının düzenlendiğini, elektriğin kesileceği tehdidiyle 30.180 TL tutarındaki kaçak tahakkuk fatura bedelini ödediğini, ardından 25/09/2014 tarihli 254.647,70 TL bedelli kaçak ek tahakkuku yapıldığını; kaçak elektrik kullanımının söz konusu olmadığını, davalı tarafından tek taraflı ve gerçeğe aykırı düzenlenen tutanaklar ile işlem yapılamayacağını ileri sürerek; ödenmek zorunda kaldığı 30.210,80 TL’nin istirdadı ile 284.858,50 TL bedelli faturadan dolayı davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; sayaç muayene raporu ile davacının kaçak elektrik kullandığının tespit edildiğini, kaçak tahakkuku yapılarak 30.188,20 TL bedelli faturanın düzenlendiğini, tahakkuk işleminin sehven yanlış tarife üzerinden yapıldığının sonradan farkına varıldığını, kaçak tahakkukunun 72.451,59 TL olması gerektiğini, bakiye miktarın ek tahakkuk fatura bedeline yansıtıldığını, 254.647,70 TL üzerinden de ek tahakkuk fatura bedelinin düzenlendiğini savunarak; davanın reddini istemiştir
İlk derece mahkemesince; yargılama sırasında alınan 01/10/2017 havale tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, davaya konu kaçak ve ek tahakkuk fatura bedellerinin davacı tarafından ödendiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 199.975,20 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karara karşı, taraflar istinaf yoluna başvurmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; alınan 17/06/2019 havale tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, kaçak tahakkuk ve ek tahakkuk toplamının 250.421,35 TL olması gerektiği, davacı tarafından davalı şirkete toplam 284.657,00 TL tutarında ödeme yapıldığı, bu sebeple 34.235,65 TL fazla ödemede bulunulduğu; davacı tarafından istirdadına karar verilecek bedel için faiz talep edilmediği, bu nedenle kamu düzenine ilişkin olan “talepten fazlasına hükmedilemez” ilkesi gereği, istirdadına karar verilen kısım için faiz işletilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle, tarafların istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden; davanın kısmen kabulüne, fazladan ödenen 34.235,65 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair verilen karar, davacının temyizi üzerine, Dairece verilen 29/06/2020 tarihli ve 2020/1703 E. 2020/3655 K. sayılı kararla; davacının kaçak elektrik kullandığı dikkate alınarak, dosyanın önceki bilirkişi dışında seçilecek konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetine tevdi ile, davalı kurumun davacı taraftan isteyebileceği kaçak ve ek tahakkuk bedelinin tespiti noktasında, Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği çerçevesinde hesaplamayı içerir, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru görülmediği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde; tarafların istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına; davanın kısmen kabulü ile 55.525,82 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, koşulları oluşmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve özellikle kararda yazılı gerekçelere göre; tarafların tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373 üncü maddesinin ilgili bölümü şöyledir: “….Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.
Bölge adliye mahkemesi, 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir…”
Zira, artık burada ilk derece mahkemesinin bir kararı mevcut değildir; bozulan karar bölge adliye mahkemesinin kararıdır, bu nedenle dosya kararı bozulan mahkemeye gönderilmektedir. Bölge adliye mahkemesi, yaptığı değerlendirmede bozma kararının doğru olduğu kanaatine varırsa bozmaya uyma kararı verecektir. Bu kararın anlamı, bölge adliye mahkemesinin vermiş olduğu önceki kararının hatalı olduğu ve Yargıtayın bozma kararı doğrultusunda yeniden inceleme yaparak bir karar vereceğidir. Bozmaya uyma kararı ile bozma kararı lehine olan taraf için bir usuli müktesep hak doğar (… Usul-Medeni Usul Hukuku, 15. Bası, İstanbul 2017 III.Cilt, Sh.2302 vd.).
Somut olayda; bölge adliye mahkemesi tarafından, bozma kararına uyulduğuna göre, bundan sonra yapılacak iş; bozmaya uygun olarak, yeniden esas hakkında karar vermekten ibarettir. Buna rağmen, bölge adliye mahkemesince Yargıtay bozma kararı yanlış yorumlanarak, daha öncesinde kaldırılmasına karar verdiği, dolayısıyla hükümsüz hale gelen ilk derece mahkemesi kararına karşı tarafların yaptığı istinaf başvurusunun tekrardan incelenerek kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının yeniden kaldırılmasına karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının düzeltilerek onanması, HMK’nın 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının hüküm fıkrasındaki “Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kabulü ile, … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 31/05/2018 tarih, 2014/390 Esas, 2018/158 Karar sayılı kararının kaldırılarak aşağıdaki şekilde yeniden esas hakkında karar verilmesine” ifadelerinin çıkarılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 21,40 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya, 2.844,73 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 22/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.