Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2021/7766 E. 2022/311 K. 24.01.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7766
KARAR NO : 2022/311
KARAR TARİHİ : 24.01.2022

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı asıl davada, davalı avukat ile 27.05.2002 tarihinde avukatlık sözleşmesi imzaladıklarını, davalının işi özenle görme ve sadakatle yürütme borcunu tam ve zamanında yerine getirmediğini, davalının sözleşmenin feshinden önce vekalet ücreti ile ilgili olarak Baro Hakem Kuruluna başvurduğunu ve oradan aldığı kararla icra takibi yaptığını, icraen kendisine 11.03.2004 tarihinde 60.034.00 TL ödendiğini, ayrıca daha önceden 1.659.62 TL ödendiğini, davalının görevini yerine getirmemesi nedeniyle haksız olarak aldığı 53.968.87.TL alacak, 16.107.34 TL faiz ve %5 BSMV 805.36.TL olmak üzere toplam 70.881.57 TL’nin fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı birleşen davacı, görevini layıkıyla yaptığını, azlin haksız olduğunu ileri sürerek aleyhine açılan davanın reddine, Artova İcra Müdürlüğündeki 88 adet takip dosyası için 18.154.18 TL, Yeşilova İcra Müdürlüğündeki 54 adet dosya için 16.897.27 TL, Tokat Mahkemeleri ve İcra Müdürlüğündeki 14 adet dava ve takip dosyası için 9.854.76 TL akdi ve karşı yan vekalet ücreti ile Avukatlık Yasası’nın 35. maddesi gereğince 04.12.2001 tarihinden itibaren 18.000.00 TL zorunlu aylık ücret olmak üzere toplam 62.906.23 TL’nin davacı birleşen davalıdan tahsiline karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; “asıl dava kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, birleşen 2005/30 esas sayılı davasının kismen kabulü ile, 1.233,78 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine” karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) Davacı/Birleşen dosya davalısının birleşen dosyaya yönelik temyizi yönünden;
5219 ve 5236 sayılı yasalar ile HUMK’nun 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 01/01/2021 tarihinden itibaren 4.270 TL’ye çıkarılmıştır. Hüküm, karar tarihi itibariyle davacı/birleşen davalı açısından kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 Esas 1990/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden davacının temyiz isteminin reddi gerekir.
2-) Davalı/Birleşen dosya davacısının temyizi yönünden;
Mahkemece, her ne kadar bozmaya uyma kararı verilmiş ise de bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.). Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtayca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde hüküm, temyiz edenin aleyhine bozulamayacağı gibi Yargıtay’ın temyiz eden tarafın lehine verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme de temyiz eden tarafın bozulan karara oranla daha aleyhine bir hüküm veremez. Bu yasağa “aleyhe hüküm verme yasağı” denir. Aksi halde usul hükümleri ile hedef tutulan istikrar zedelenir ve mahkeme kararlarına karşı güven sarsılır
Bu açıklamalar ışığında somut olayda, Mahkemece uyulan bozma kararında; ‘..davalı/birleşen davacının sunmuş olduğu ve banka tarafından gönderilen 17.11.2004 tarihli sözleşmenin feshine ilişkin yazının ekinde gönderilen, avukatın sorumlu olduğu dosyalarda yapılan tahsilatlar nedeniyle şubece tahsil edildiği halde ihtilaf nedeniyle avukata ödenmeyip şubede bekletilen toplam tutarı da içeren hesap ekstresinin Mahkemece değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. O halde Mahkemece, söz konusu belge değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği ..‘ açıkça ifade edilmesine rağmen, bozma sonrası alınan bilirkişi heyeti raporunda; dosyada mevcut, banka tarafından gönderilen 17.11.2004 tarihli sözleşmenin feshine ilişkin yazı ekinde, avukatın sorumlu olduğu dosyalarda yapılan tahsilatlar nedeniyle şubece tahsil edildiği halde ihtilaf nedeniyle avukata ödenmeyip şubede bekletilen toplam tutarı da içeren hesap ekstresine ilişkin olarak herhangibir değerlendirme yapılmadığı gibi, bu hususa ek olarak, dava konusu edilen alacak kalemleri yönünden yeniden hesaplama yapılmış ancak nasıl hesaplama yapıldığı da anlaşılamayan rapor hükme esas alınacak nitelikte ve bu haliyle hüküm kurmaya ve denetime elverişli değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece sadece; davalı/birleşen davacının sunmuş olduğu ve banka tarafından gönderilen 17.11.2004 tarihli sözleşmenin feshine ilişkin yazının ekinde gönderilen, avukatın sorumlu olduğu dosyalarda yapılan tahsilatlar nedeniyle şubece tahsil edildiği halde ihtilaf nedeniyle avukata ödenmeyip şubede bekletilen toplam tutarı da içeren hesap ekstresinin değerlendirilmesi suretiyle, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli yeniden rapor alınarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle birleşen dosya davalısının temyizi yönünden temyiz isteminin REDDİNE, 2. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı/birleşen dava davacısı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.