Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2021/6079 E. 2022/5530 K. 07.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6079
KARAR NO : 2022/5530
KARAR TARİHİ : 07.06.2022

MAHKEMESİ :İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 46. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen itirazın iptali davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen karar, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 07/06/2022 tarihinde davalı vekili Av. … geldi. Davacı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklaması dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalının vermiş olduğu vekaletname uyarınca davalının taraf olduğu dava ve icra dosyalarını takip ettiğini, vekaletten kaynaklanan tüm görevlerini eksiksiz yerine getirdiğini, dava ve takip dosyaları sonuçlanmaya başlamış iken davalının alacaklı olduğu … … firmasının ortağı olduğu dava dışı … San. ve Tic. Aş.nin iş yerinde yapılan hacizler dolayısıyla kendisinin haberi olmadan Geziyeri şirketi ile bu şirketin ortağı ve yetkilisinin sahibi olduğu… … A.Ş. ile görüşerek anlaştığını ve… şirketine alacaklarını 10.05.2016 tarihinde temlik ettiğini, temlikten önce kendisini azlettiğini, vekalet ücretinin ödenmemesi üzerine davalı aleyhine Bakırköy 5. İcra Müdürlüğünün 2016/9437 Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız takibe girişildiğini, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı ile takibin durduğunu ileri sürerek; itirazın iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, davacının azlinin haklı sebebe dayandığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, davalının Bakırköy 5. İcra Müdürlüğünün 2016/9437 E. sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali, ile takibin; 70.942,98 TL akti vekalet ücreti, 349,86 TL işlemiş faiz, 71.627,43 TL kanuni vekalet ücreti, 353,23 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 143.273,5 TL üzerinden devamına, şartları oluşmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; davacı ve davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı avukat, davalı tarafından haksız yere azledildiğini ileri sürerek ödenmeyen vekalet ücretinin tahsili amacıyla eldeki davayı açmıştır. Davalı, davacı avukatın … … firmasından olan alacağının sulh yoluyla çözülmesine yönelik açık talimatına rağmen sulh görüşmelerini şirketlerinin zararına olacak şekilde kasten sonlandırdığını, davacı avukatın Bakırköy 3. İcra Müdürlüğünün 2015/10319 Esas sayılı dosyasında 179.972,96 TL bedelli, Bakırköy 10. İcra Müdürlüğünün 2015/15227 Esas sayılı dosyasında 22.155,07 TL bedelli, İstanbul 33. İcra Müdürlüğünün 2015/26719 Esas sayılı dosyasında 51.116,30 TL bedelli, İstanbul 33. İcra Müdürlüğünün 2015/26720 Esas sayılı dosyasında 51.340,41 TL bedelli 4 ayrı icra takibi başlattığını, dava dışı … … firmasından tek bir alacağı olmasına rağmen 4 ayrı takip başlatılamayacağını, takiplerden 3 tanesinin mükerrer takip olduğunu, davacı avukatın bilgi verme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacıdan e-mail ile bilgi talep edilmesine rağmen bu taleplerine dahi cevap verilmediğini, davacı avukatın dava konusu dosyalar haricinde tahsil ettiği dosyalardan kaynaklanan vekalet ücretlerini mahsup yolu ile vekil edenden tahsil ettiği halde bunlara ilişkin serbest meslek makbuzları düzenleyerek vekil edene teslim etmediğini belirterek davacıyı haklı nedenle azlettiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, alınan bilirkişi raporu doğrultunda davacının azlinin haksız olduğu kabul edilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de davacı ve davalının istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.
Avukatın, vekil olarak borçları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 502 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 506/2. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.
“Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanununun 506/2. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.
Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde, 17.12.2014 tarihinde kurulan vekalet ilişkisinin 09.05.2016 tarihli azilname ile sona erdiği sabittir. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlık azlin haklı nedene dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporu doğrultusunda azlin haksız olduğu kabul edilerek sonuca gidilmiş olup, bilirkişi raporunda; azlin haklı olup olmadığı hususunun mahkemenin takdirinde olduğu tespitine yer verilmiş, davalının savunmalarına ilişkin takip edilen dosyalarda inceleme yapılmamıştır. Bu haliyle bilirkişi raporu yetersiz olup, hükme dayanak yapılamaz. Her ne kadar mahkemece davacı avukatın icra takipleri ve takip ettiği dava dosyalarında üzerine düşen özen ve dikkat yükümlülüğünü yerine getirdiği, sulh görüşmeleri sırasında davalının haricen 3.şahısla görüşerek anlaştığı, bu nedenle azlin haklı olmadığı belirtilmiş ise de, davalının azlin haklılığı yönündeki savunmalarına yönelik herhangi bir değerlendirmeye gerekçede yer verilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesince de dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verilmiştir. O halde azlin haklı olup olmadığı hususunu açıklığa kavuşturmak için konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalı tarafça ileri sürülen tüm azil nedenleri üzerinde durularak, vekalet ilişkisinin bir bütün olduğu, azlin taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceği hususu da göz önünde bulundurularak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
2-Bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 07/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.