Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2021/4271 E. 2021/13215 K. 20.12.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4271
KARAR NO : 2021/13215
KARAR TARİHİ : 20.12.2021

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, paydaş olduğu taşınmaz ile ilgili ihtilafın çözümü için davalı avukatı vekil tayin ettiğini, aralarında 10/01/2001 tarihli “protokol” başlıklı sözleşme imzalandığını, davalının 136.000 TL tahsil etmesine rağmen kendisine 33.000 TL ödediğini, imzaladığı ibranamenin de baskı sonucu imzalandığını iddia ederek; vekalet alacağının asgari ücret tarifesine göre hesaplanmasını ve kendisine eksik ödenen paradan şimdilik 20.000 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faizi ile davalıdan tahsilini ve davalıya başkaca vekalet ücreti borcu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı; taraflar arasında akdedilen protokol gereğince edimlerin ifa edildiğini, ifa edilmiş akdin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceğini, icra dosyasına yatan paranın tamamının davacıya ait olmadığını, dört paydaş daha bulunduğundan davacıya hissesi oranında ödeme yapıldığını, ibranamenin baskı ile imzalatılmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; ücret alacağına konu davanın davacısının ve ücret sözleşmesine taraf olanın … olduğu, davacı olarak gösterilen …’ın … adına Hınıs Noterliğinin 02/10/2000 tarihli vekalete dayalı olarak vekil sıfatı ile hareket ettiği, vekilin temsil yetkisi olup taraf sıfatı olmadığından davacı …’ın husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle, davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine dair verilen hüküm, davacının temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 05/06/2014 tarihli ve 2014/14507E 2014/17812 K sayılı kararıyla; dava dilekçesi içeriğinden dava ve ücret sözleşmesinin tarafının … olduğunun açıkça anlaşıldığı, davacı isminin maddi hataya dayalı olarak … olarak gösterildiği, bu kişinin … adına Hınıs Noterliği’nin 02/10/2000 tarihli vekaletnamesine dayalı olarak vekil sıfatı
ile hareket ettiği, davalının da bu hususu bildiği ve cevap dilekçesinde davacı olarak ”…” ismini gösterdiği, davacının yanlış gösterilmesinin kabul edilebilir yanılgıya dayalı olduğu, bu durumda mahkemece karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği istemi kabul edilerek işin esası hakkında karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; davalının davacıyı temsilen … tarafından vekil tayin edildiği, imzalanan 10/01/2001 tarihli protokol başlıklı belgenin ücret sözleşmesi mahiyetinde olduğu, her ne kadar bu protokolde tahsil edilen net paranın yarı yarıya bölüşülmesi kararlaştırılmış ise de Avukatlık Kanunu m.164/2 uyarınca avukatlık ücretinin %25’lik oranı geçemeyeceği, ibraname başlıklı belgedeki 12.500 TL’lik ödemenin sonradan eklendiğinin grafoloji uzmanınca tespit edildiği, davalının icra dosyasında tahsil ettiği tutardan davacıya isabet eden miktarın 66.022,78 TL olduğu, davalının alacağı 23.555,13 TL’nin mahsubu ile kalan 42.467,65 TL alacaktan davacıya ödenen 33.000 TL’nin mahsubu sonucunda davacının davalıdan 9.467,65 TL alacağı kaldığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 9.467,65 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline dair verilen hüküm, davalının temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 26/04/2018 tarihli ve 2015/26081 E 2018/5169 K sayılı kararıyla; bozma kararına uyulduğu halde bozma sonrasında verilen karar başlığında davacı olarak … isminin yazılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, ayrıca davalının davacıya 19/02/2014 tarihinde dava konusu paraya ilişkin 16.570 TL ödeme yaptığını iddia ederek bu ödemeye ilişkin havale dekontunu temyiz dilekçesi ekinde sunduğu, ödeme defi her zaman ileri sürülebileceğinden mahkemece bu husus araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozma kararına uyan mahkemece; davanın açıldığı tarih itibariyle davacının 9.467,65 TL asıl alacak ile 237,48 TL faiz olmak üzere toplam 9.705,13 TL alacağı olduğu, davalının davacıya 19/02/2014 tarihinde 16.570 TL ödeme yaptığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331. maddesinin birinci fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerine takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir.
01/02/2006 tarihinde açılan davada davacının 9.705,13 TL alacağı olduğunu tespit eden mahkemece; dava tarihi itibariyle değerlendirme yapılarak, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olduğu, dava tarihinden sonra yapılan ödeme nedeniyle bu tutar bakımından davanın konusuz kaldığı gözetilerek karar verilmesine yer olmadığına, fazlaya dair istem yönünden ise davanın reddine, HMK’nın 331. maddesi uyarınca tarafların davanın açıldığı tarihteki haklılık oranına göre yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; uyulan bozma kararlarında değinildiği üzere davacı … olup, davanın tarafı olmayan …’da davacı olarak gösterilmek suretiyle, bu şahıs bakımından da yargılama giderlerine yönelik hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.