Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2021/4173 E. 2022/1380 K. 22.02.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4173
KARAR NO : 2022/1380
KARAR TARİHİ : 22.02.2022

MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalının kardeşi olduğunu, davalının miras payından vazgeçmesi karşılığında, iki dükkanından birisini davalıya devrettiğini, davalının yazdığı mektupta mirastan hak almamak için taşınmazın kendisine verildiğini kabul ettiğini, babasının vefatından sonra davalının miras hakkından vazgeçmediğini ve dava konusu dükkanı sattığını ileri sürerek; taşınmazın piyasa rayiç bedeli tespit edilerek şimdilik 80.000 TL’nin 24/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı; dava konusu dükkanların çatı işlerini yaptığını ve kendi emeği ile satın aldığını, taraflar arasında inançlı işlem olmadığını, davacının dükkanını devredip ondan sonra miras payını alacakken dükkanı sattığını, davacının dükkanı satarak kendi edimini yerine getirmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; davacının iddiasının dayanağının inançlı işlem olduğu, inanç sözleşmesinin ancak yazılı delille kanıtlanabileceği, somut olayda davalının elinden çıktığı hususunda ihtilaf olmayan bir mektup bulunduğu gibi taraflar kardeş olduklarından HMK’nın 203. maddesi uyarınca iddianın tanık delili ile ispatlanabileceği, davalının yaptığı iş nedeni ile her iki dükkanı da kullanması gerektiği anlaşıldığından davalının mektupta bahsedilen dükkanın aslında davacıya ait olan 10 nolu dükkan olduğu savunmasına itibar edildiği, davalı adına tescilli olup sonradan satılan 1 nolu dükkanın bedelinin davacı tarafından ödendiğine dair davacı tanık beyanları dışında herhangi bir delil bulunmadığı, tanık beyanına dayalı olarak ödemelerin davacı tarafından yapıldığına kanaat getirilmediği, davacı tarafından ileri sürülen iddialar ispatlanamadığından dava dilekçesinde dayandığı yemin delilinin davacıya hatırlatıldığı, davalının da bu hususlarda duruşmada yemin ettiği, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; taraflar arasındaki uyuşmazlığın inanç sözleşmesinden (inançlı işlemden) kaynaklandığı, davacnın davasını yazılı delille kanıtlamakla yükümlü olduğu, tarafların kardeş olmasının da tanık deliline başvurulabilmesini hukuken olanaklı kılmadığı, davalının yemini sırasındaki beyanlarında; kendi adına tescil edilen …1 bağımsız bölüm nolu dükkan ile davacı adına tescil edilen …10 bağımsız bölüm nolu dükkanın yanyana olduğunu ve yaptığı işin niteliği itibariyle bu iki dükkanı birlikte kullandığını, dükkanın elektrik abonesinin kendi adına olduğunu, davacının elektrik aboneliğini sona erdirince mektubu yazdığını, davacının dükkanı kendisine vermesi karşılığında kendisinin de 5816 parselden hak talep etmeyeceğini, davacıya yazdığı mektupta 10 nolu bağımsız bölümdeki dükkandan bahsettiğini beyan ettiği, davalının bu savunmaları ve davacının dayandığı mektubun içeriği itibariyle davacı ile davalı arasında, davalı adına tapulu olan …1 nolu bağımsız bölümdeki dükkan için, davacının iddia ettiği şekilde inançlı sözleşme yapıldığı muhtemel görülemeyeceğinden davacının dayandığı mektubun yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilemeyeceği, davacının tanık deliline başvurmasının hukuken mümkün olmadığı, bu kapsamda ilk derece mahkemesince alınan tanık beyanlarının eldeki dava için hükme esas alınamayacağı, davacının inanç sözleşmesine dayalı olarak açtığı davasını yazılı delil ile ispatlayamadığı davacının dayandığı mektubunda yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilemeyeceği ilk derece mahkemesinin davanın reddine dair kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davacının yapmış olduğu istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-İstinaf kanun yolu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun (HMK).’un 341 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. HMK’nın bölge adliye mahkemesince duruşma yapılmadan verilebilecek kararları düzenleyen 353/b-2 maddesi hükmüne göre; “yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise” bölge adliye mahkemesince düzelterek yeniden esas hakkında karar verilir. Buna göre bölge adliye mahkemesince; ilk derece mahkemesi kararı sonucu itibariyle doğru görülse de kararın gerekçesinde hata edildiği tespit edildiği takdirde gerekçe düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; ilk derece mahkemesince davada dayanılan mektup yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilerek tanıklar dinlenilmiş, tanık beyanları da değerlendirilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş; bölge adliye mahkemesince yapılan istinaf incelemesi ile mektubun yazılı delil başlangıcı niteliğinde olmadığı, tanık deliline dayanılamayacağı, davanın yazılı delil ile ispatlanamadığı gerekçesiyle davacının istinaf talepleri reddedilmiştir. Bu durumda bölge adliye mahkemesince HMK’nın 353/b-2 maddesi hükmü gözetilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de, davalı tarafından yazılan mektup, HMK’nın 202 nci maddesi uyarınca delil başlangıcı niteliğinde olduğundan, dinlenmiş olan tanıkların beyanlarının da dahil olduğu tüm deliller incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davalı tarafından yazılan mektubun yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmemesi suretiyle tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağı yönündeki gerekçe de doğru değildir.
2-Bozma nedenine göre, davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının HMK’nın 371 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HMK’nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 22/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.