YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/3529
KARAR NO : 2021/7517
KARAR TARİHİ : 29.06.2021
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 16/03/2021 tarihinde davacı vekili Av. … ile davalılardan … vekili Av. … geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra, nevakısın giderilmesi için mahkemesine geri çevrilen dava dosyası yeniden gelmekle, dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, safra kesesinde meydana gelen rahatsızlık nedeni ile davalı … Hastahanesinde diğer davalı Prof. Dr. … tarafından ameliyat edildiğini ancak ameliyat sırasında yapılan hatalı işlem nedeni ile organ zedelenmesi yaşadığını ve başka hastanelerde tekrar tekrar ameliyat olmak zorunda kaldığını, uzun süre iyileşemediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 100.000,00 TL maddi 50.000,00 TL ise manevi zararlarının olay tarihinden işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalılar, kendilerine yüklenebilecek herhangi bir kusur bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir.
Mahkemece, ilk kararda, yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava dilekçesinin reddine dair verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 10/11/2014 tarihli kararı ile bozulmuş, bozma ilamına uyularak bu kez Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiş, temyizi üzerine 13. Hukuk Dairesinin 18/10/2018 tarihli kararı ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak bu kez de davanın esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır (TBK 502-506 md.). Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır. O nedenle davacının tedavisini üstlenen hastane ve doktorların meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Az yukarıda açıklandığı üzere, doktor tedavi nedeniyle yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. Keza en hafif kusurundan dahi hukuken sorumluluk altındadır. Bu nedenle de bilirkişi raporu önem kazanmakta olup, rapor taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli bulunmalıdır. Bilirkişi; doktorun seçilen tedavi yöntemi ve tedavi aşamalarında gerekli titizliği gösterip göstermediğini, uygulanacak tedavi yöntemi ve aşamalarda gerekli titizliği gösterip göstermediğini, uygulanması gereken tedavinin ne olması gerektiğini, doktor tarafından uygulanan tedavinin ne olduğunu, ayrıntılı ve gerekçeli açıklamalı ve sonuca ulaşmalıdır. Bu bağlamda salt yapılan işlemin ne olduğunu açıklamak yeterli kabul edilemez. Kaldı ki, bilirkişi tarafların itirazlarını da mutlaka karşılamalı ve aydınlatıcı olmalıdır. Hakim’in de bilirkişinin somut olayda görüşünün dosya kapsamına uygun olup olmadığını da denetlemesi gerekmektedir. (TMK.nun md. 4, HUMK.nun md. 240) Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamaları ve içtihatları da bu yöndedir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa, dava dosyasında Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulundan rapor alınmış, raporda sonuç olarak, Özel Eskişehir Medline Hastanesinde ameliyatı gerçekleştiren hekime atfı kabil ihmal ya da kusur tespit edilmediği görüşü bildirilmiştir. Davacı vekili, bilirkişi raporuna karşı itirazlarını içeren dilekçe vermiş ise de itirazları karşılar yeni bir rapor alınmaksızın mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporu incelendiğinde ise, davacının ameliyat öncesi durumu, ameliyata hazırlık evresınde yapılan ve/veya yapılması gereken tahlil ve tetkikler, ameliyat esnasında davalı doktor tarafından uygulanan işlem ve bu işlem sonucu doku ve/veya organ yaralanması veyahut iddia edildiği üzere karaciğer yatağına müdahale edilip edilmediği, ameliyat ve yapılan diğer işlemlerin yerindeliği ve gerekliliği ile davacının sonradan geçirmek zorunda kaldığı ameliyatlar ve mevcut durumu gibi önemli hususlar tartışılıp açıklanmamıştır. O halde mahkemece, üniversitelerden, konusunda uzman, akademik kariyere sahip bilirkişi heyeti oluşturularak özellikle, konulan teşhis, bu teşhise yönelik yapılan işlemler ve yerindeliği ile davacının mevcut durumu hakkında ayrıntılı ve açıklayıcı, mahkeme, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli bir rapor hazırlanmak suretiyle sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 3.050 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
6100 sayılı HMK’nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.