Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2021/3346 E. 2021/12422 K. 02.12.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/3346
KARAR NO : 2021/12422
KARAR TARİHİ : 02.12.2021

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 02/09/2008 başlangıç tarihli sözleşme ile davalı kurumun vekilliğini üstlendiğini, 01/02/2010 tarihinde sözleşmesinin bir gerekçe gösterilmeden haksız olarak davalı tarafından feshedildiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin haklarını saklı kalmak kaydıyla, diğer dava ve takiplere örnek olması açısından sekiz adet dava ve icra dosyası yönünden 20.000 TL vekalet ücret alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, dava değerini yargılama sırasında 33.724.13 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı; sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini ve haklı fesih nedeniyle davacının sonuçlanmamış ve sonuçlansa bile tahsil edilmemiş olan vekalet ücretinden herhangi bir hisse talep edemeyeceğini savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile toplam 33.724.13 TL’nin haksız azil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 22/04/2015 tarihli ve 2014/21057 Esas 2015/13017 Karar sayılı kararla; uyuşmazlığın, tarafların serbest iradeleri ile yaptıkları ve geçerli olan sözleşme hükümlerine göre çözülmesi gerektiği dikkate alınarak, davalı tarafından yapılan feshin haklı olup olmadığının incelenmesi ve sonuca göre bir karar verilmesi gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; davalı tarafın sözleşmeyi feshetmede haklı olduğu, davacının vekalet ilişkisinin kendisine yüklediği avukatlık kanunundan kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmediği, davacı tarafın sona erdirilmeyen ve tahsilat yapılmayan dava konusu edilen işlere ilişkin vekalet ücretini talep edemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir. Avukatın, vekil olarak borçları 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 389. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 505.) ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, aynı Kanun’un 390. (Türk Borçlar Kanunu 506.) maddesine göre, müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan; “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve … içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanunu’nun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanunu’nun 174. maddesinde; “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre; haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; mahkemece azlin haklı olduğu kabul edildiği halde azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı davacının vekalet ücret alacağı olup olmadığı hususunda inceleme yapılmadığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece; uyulmasına karar verilen bozma kararında da açıkça belirtildiği üzere, uyuşmazlığın tarafların serbest iradeleri ile yaptıkları ve geçerli olan sözleşme hükümlerine göre çözülmesi gerektiği de nazara alınarak, davacının vekalet ücret alacağına ilişkin olarak; azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen ve tahsil edilen işlerden dolayı hak ettiği vekalet ücretlerinin hesaplanması için, azil tarihine kadar takip ettiği ve vekalet ücreti alamadığı dosyalardan davaya konu etmiş olduğu dava ve icra dosyalarının getirtilmesi ve tarafların delilleri ile itirazlarını değerlendiren bilirkişi raporu alınıp hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere
, 02/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi