Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2021/281 E. 2021/4764 K. 28.04.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/281
KARAR NO : 2021/4764
KARAR TARİHİ : 28.04.2021

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen asıl menfi tespit, birleşen itirazın iptali davasına dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; asıl dosya davacısı-birleşen dosya davalısı şirketin; istinaf başvurusunun kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, asıl davada; TOKİ inşaatı olarak 580 adet toplu konut, okul, ticaret merkezi , cami, sağlık ocağı, ada içi ve genel altyapı ile çevre düzenleme inşaat işlerini yüklenici firma olarak aldığını, işi tamamlayarak 24/06/2008 tarihinde inşaatı teslim ettiğini, binaların hak sahiplerine teslim edilerek iskanlarının alındığını, buna rağmen davalının 2008/07-2009/10 ve 04/11/2009 dönemlerine ait su borcu iddiası ile icra takibi başlatıldığını, borcunun bulunmadığını, belirtilen dönemlerde su tüketimi yapılmadığını ileri sürerek; davalıya 180.427,51.TL borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı; davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen 2011/148 Esas sayılı davada, davacı … Su ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğü; yapılan kontrol sırasında sayaçtan geçmeksizin kaçak su kullanıldığının tespit edildiğini, inşaatın terk edildiği 2010 Ocak ayına kadar kaçak kullanıma ilişkin su borcu tahakkuk ettirildiğini ve 2009 yılının 11. ayından 2010 yılı 1. ayına kadar olan kısmı için … 2. İcra Müdürlüğü’nün 2010/5109 esas sayılı dosyası ile 10.626,47-TL’lik takip başlatıldığını, davalının borca itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptalini ve icra inkar tazminatı talep etmiştir.İlk derece mahkemesince; bilirkişi raporu doğrultusunda asıl menfi tespit davasının reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile davalının icra takibine itirazının iptaline, icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı; asıl davada davacı, birleşen davada davalı tarafından istinaf kanun yolu başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; yeniden alınan bilirkişi heyeti raporuna göre; asıl davada davacı şirketin sorumlu bulunduğu toplam borç miktarının 44.281,26 TL olduğu, birleşen davada ise takip konusu edilen borç yönünden, davalının itirazında kısmen haklı olduğu gerekçesiyle, yeniden esas hakkında hüküm kurularak; asıl davanın kısmen kabulü ile davacı tarafın … 2.İcra Müdürlüğü 2009/13254 esas sayılı takip dosyasında davalı idareye 44.281,26 TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya dair istemin reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile davalının … 2.İcra Müdürlüğü’nün 2010/5100 esas sayılı takip dosyasında borca itirazının 2.964,00 TL asıl alacak ve 105,61 TL işlemiş faiz üzerinden kısmen iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,fazlaya dair istemin reddine, asıl alacak üzerinden %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) Birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
6763 sayılı kanun ile 6100 sayılı HMK’ya eklenen ek 1. madde uyarınca; aynı Kanunun 362. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 01/01/2020 tarihinden itibaren 72.070 TL’ye çıkartılmıştır.
İstinaf incelemesi sonucunda verilen karar, karar tarihi itibariyle kesin niteliktedir. HMK’nın 366. maddesi atfıyla aynı Kanunun 352. maddesi uyarınca, kesin olan kararlar hakkında Yargıtay tarafından temyiz isteminin reddine karar verilebilir.
Buna göre; tarafların birleşen davaya ilişkin temyiz dilekçelerinin miktar itibariyle reddi gerekir.
2-) Tarafların asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bir mahkeme hükmünde, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’ nın 297. (Mülga HUMK’ un 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK’ nın 27.maddesinin (HUMK’un 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise, asıl davada, davacı tarafça 180.427,51.TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesinin talep edildiği, bölge adliye mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının su borcunun 40.652,82 TL asıl, 3.628,44 TL faiz olmak üzere 44.281,26 TL belirlendiği, mahkemece de gerekçe kısmında bu miktar da borcu olduğunun ifade edildiği, ancak hüküm kısmında ise aynı miktarda borçlu olmadığının tespitine karar verildiği görülmektedir. Bu durum, hüküm ve gerekçe arasında çelişki oluşturmaktadır.
Karar gerekçesi ile hüküm kısmının çelişkili olması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
3- Bozma nedenine göre, tarafların asıl davaya yönelik sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların birleşen davaya yönelik temyiz dilekçelerinin miktar itibariyle REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, dördüncü bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 28/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.