Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2021/2616 E. 2021/12767 K. 09.12.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/2616
KARAR NO : 2021/12767
KARAR TARİHİ : 09.12.2021

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Davacı; avukat olduğunu, dava dışı … Bankası A.Ş.’nin, dava dışı … aleyhine Bursa 8. İcra Müdürlüğünün 2009/10276 Esas, Bursa 6. İcra Müdürlüğünün 2009/4145 Esas sayılı dosyalarında başlattığı icra takiplerine konu alacaklarını davalıya temlik ettiğini, davalı tarafından vekil olarak atandığını, vekillik görevlerini gereği gibi yerine getirerek takipleri sonuçlandırdığını ancak davalı tarafından vekalet ücretinin ödenmediğini ileri sürerek; her iki icra dosyasından kaynaklanan akdi ve karşı yan vekalet ücretinden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 110.000 TL’nin ihale tarihi olan 13/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı; davacı ve eşi Av. …’ın icra dosyası borçlusu olan …’in vekili olduklarını, davacı tarafın eşinin icra dosyalarına vakıf olması sebebiyle davacının dosyaya vekil olarak atandığını, vekalet sözleşmesi yapılmasının talep edildiğini, ancak karşı tarafın sözleşme yapmaya yanaşmadığını, satış işlemleri ve vekalet ücretine ilişkin olarak…’dan ödemeler yapıldığını, ancak davacı tarafa ulaşılamadığını, daha çok eşi ile görüşüldüğünü ve 7.000 TL ücret kararlaştırıldığını, davacı ve eşinin kararlaştırılan miktarı daha sonra kabul etmediklerini ve 150.000 TL ücret istediklerini, davacının vekalet görevini gereği gibi yerine getirmediğinden kendisini azlettiğini ve azlin haklı olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacı avukatın satış ve tescil işlemleri ile davalının alacağını kasıtlı olarak geciktirdiği, davalıyı kasıtlı olarak zarara uğrattığına yönelik bir delil sunulmadığı, bu durumda azlin haksız olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne dair verilen hüküm, tarafların temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 28/05/2019 tarihli ve 2017/9030 E. 2019/6683 K. sayılı kararıyla; “…Oysa ki davalı, her ne kadar azil ihtarında “gördüğüm lüzum üzerine” açıklamasıyla herhangi bir azil nedenine dayanmamışsa da, işbu davadaki savunmalarında, davacının vekil olarak gerekli özeni göstermediğini, alacağının tahsili için gerekli işlemleri zamanında yapıp çaba göstermediğini, davacı avukatın aynı zamanda icra dosyalarında borçlu görünün kişinin de vekili olduğunu, taşınmaz üzerindeki tedbirin kaldırılması için uğraş vermediğini bu işlemlerin kendisi tarafından yapılmak zorunda kaldığını belirterek, davacıyı haklı olarak azlettiğini savunmuştur. O halde mahkemece, taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık konusu olan, “azlin haklı olup olmadığı” hususu ile ilgili, dosyalar bilirkişi tarafından incelenerek davalının işbu davada ileri
sürmüş olduğu tüm azil nedenleri incelenip, değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (…)3-Kabule göre de; mahkemece taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesi bulunmadığından Avukatlık Kanununun ilgili maddesi gereğince davacının müddeabihin %10 oranında vekalet ücretine hak kazandığı kanaatine varıldığı, her ne kadar bilirkişi tarafından 127.536,74 TL hesaplanmış ise de, davacının talebi ile bağlı kalınarak davasının kabulüne karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; hükme esas alınan 20/07/2015 tarihli bilirkişi raporunda akdi vekalet ücreti yönünden avukatlık asgari ücret tarifesine göre hesaplama yapılmış olup mahkemece azlin haksız olduğu kabul edilerek müddeabihin %10 oranında vekalet ücretine hak kazandığı kanatine varıldığının belirtilmesi karşısında gerekçede çelişki oluşturulmak suretiyle hüküm kurulmuştur. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; ek bilirkişi raporu doğrultusunda azlin haklı olduğu kanaatine varılarak, azil tarihine kadar satış işlemi yapıldığından hakkaniyete uygun ücretin hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile kök rapor ile hesaplanan 127.536,74 TL’nin 1/3 karşılığı olan 42.512,25 TL’nin davacı tarafa vekalet ücreti olarak ödenmesine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre; haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Dosya kapsamından davacının azlinin, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, haklı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı, azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Mahkemece avukatın emek ve mesaisi gözönünde bulundurularak hakkaniyet adı altında bir ücret belirlenemez. Kaldı ki Avukatlık Kanunu’nda hesaplanan ücret üzerinden hakkaniyet indirimi yapılacağına ilişkin bir hüküm olmadığı gibi Dairemizin yerleşik uygulamalarında da hakkaniyet indirimine yer verilmiştir.
O halde mahkemece; davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı talep edebileceği vekalet ücretinin hesaplanması yönünde ek rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle raporda hesaplanan ücretin 1/3 karşılığına hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın HUMK.’nın 428. maddesi gereğince temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 2.178 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.