YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1377
KARAR NO : 2021/10643
KARAR TARİHİ : 01.11.2021
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 29/05/2001 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile davalının 721 Ada, 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan Emlak Konutları B2 A Blok 8 nolu dairenin satımı konusunda anlaştıklarını ve daireyi teslim aldığını ancak dairenin doğal gaz dahil birçok eksiğini kendisinin yaptırdığını, dairenin tapusununun kendisine teslim edilmemesi nedeni ile açmış olduğu tapu iptal tescil davasının reddedildiğini ileri sürerek; daireye yaptığı masraflara ve ödediği bedele karşılık, şimdilik 20.000 TL’nin 29/05/2001 tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiş, 19/03/2015 tarihinde talebini 50.948 TL’ ye artırmıştır.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemec; davanın kabulü ile 50.948 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 50.000 TL için ihtar tarihi olan 20/09/2011 tarihinden, 948 TL için dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesine dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 22/02/2018 tarihli ve 2015/36345 E. 2018/2345 K. sayılı kararıyla; davacının dava dilekçesinde daire bedeli ve yapılan masraflara ilişkin talepte bulunulmakla birlikte hangisi için ne kadar talep edildiği ayrıştırılmadan toplam 20.000TL üzerinden talepte bulunduğu, bilirkişi raporu ile de taşınmazın dava tarihindeki değerinin 50.948 TL olduğunun tespiti üzerine davacının talebini bu doğrultuda artırdığı, mahkemece artırım doğrultusunda karar verildiği ancak mahkemece talep sonucundaki uyumsuzluğun giderilmesi için HMK’nın 31. maddesi gereğince taleplerin açıklanmasına ilişkin ihtarlı kesin süre verilerek hüküm tesis etmesi ve ayrıca davacının masraf talebi ile ilgili de olumlu olumsuz bir karar verilmemesinin de HMK’nın 297/1 maddesine de aykırı olduğu gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davacının talep sonucu hakkında 09/01/2020 tarihli beyan dilekçesi ile pimapen ve doğalgaz işleri için 3.000TL masraf yaptığı ve keşif sonrasında dairenin bedelinin 50.948 TL’ye yükselttiklerini belirttiği, masraflar için alınan 13/02/2020 havale tarihli ek bilirkişi raporuna göre davacı tarafın ek işlere ilişkin alacağı için dosya kapsamına herhangi bir belge sunmadığı söz konusu olduğundan farazi
bir hesaplama yapılarak davacının yapmış olduğu masrafın 3.000 TL olduğunun belirlendiğini, davacının yapılan masraflara ilişkin herhangi bir delil sunmayışı, davanın alacak davası olması ve ispat yükünün de davacıda olması sebebi ile terditli talebini de ispatlayamadığı gerekçesiyle; daire bedeli yönünden davanın kabulü ile 50.948TL’nin ihtar tarihinden 948TL’nin ise dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan tahsiline, daireye yapılan masraflar için talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay tarafından verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Davacı tarafından daire ve masraf bedeli olarak 20.000 TL üzerinden davanın açıldığı, 01/04/2015 tarihli ıslah dilekçesinde de daire bedeli ve yapılan masrafın toplam 50.948 TL’ ye artırıldığı, dolayısıyla davacının daire ve masraflara ilişkin talebinin ayrı ayrı devam ettiği anlaşılmıştır. Davacı vekilinin bozma sonrası davadaki istemine ilişkin 09/01/2020 beyan dilekçesi incelendiğinde ise pimapen ve doğalgaz yapım işi için satın aldığı tarihteki bedelin 3.000 TL olduğu, her türlü fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 2011 yılında 20.000 TL olarak talep edildiği, keşiften sonra bu bedelin 50.948 TL olduğu ve davanın bu bedel üzerinden ıslah edildiği, bu sebeple bilirkişiden ek rapor alınması istemini içerdiği görülmekle birlikte değeri 50.948 TL’ye yükseltilen davanın ne kadarlık kısmının masraflara ne kadarlık kısmının daireye ödenen bedele ilişkin olduğu hususunun şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklama içermediği gibi halen ek rapor isteminde bulunduğu da görülmüştür. Hükmün gerekçe kısmı incelendiğinde de, istem net olmadığından masraflara ilişkin kalem terditli istenmiş gibi değerlendirildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece; davacı vekiline HMK’nın 31. ve 119/2 maddeleri hükümleri göz önünde bulundurularak talep sonucunu açıklaması için ihtaratlı biçimde 1 haftalık kesin süre verildikten sonra, davacının her iki talebi yönünden de ayrı ayrı hüküm kurularak karar verilmesi gerekirken, uyulan bozma kararının gereği tam olarak yerine getirilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi