YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1239
KARAR NO : 2021/13362
KARAR TARİHİ : 21.12.2021
MAHKEMESİ : İSTANBUL 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen maddi – manevi tazminat davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafların istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen karar, davacılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 21/12/2021 tarihinde davacılardan … ile davacılar vekili Av. … ve Av. … ile davalılardan… Sağlık Hizm. A.Ş. vekili Av. …geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, davacılardan …’ın 03.09.2010 tarihinde davalı hastanenin Bahçelievler ünitesinde 2050 ve 1358 gram ağırlığında ikiz kız bebek dünyaya getirdiğini, doğumun 32.haftada gerçekleştiğini, doğumdan bir gün sonra davacı anneyi taburcu ettiklerini ancak bebeklerden … …’da solunum zorluğu olduğu belirtilerek yoğun bakım ünitesinde düşük kiloyla doğan kardeşiyle birlikte kalmaya devam edeceği bilgisinin verildiğini, bebeklerden sorumlu doktor davalı … … ile ilk kez 14 Eylül 2010 tarihinde görüştüğünü, doktor …’nın davacı anneye …’ı haftasonu çıkarabileceğini müjdelediğini, ancak aynı tarihte …’ın kuvözünün
üzerinde: “… Usg Çekilecek” yazısı bulunduğunun görüldüğünü ve ne anlama geldiğinin sorulduğunu, … ve …’in doğumdan sonra beyin kanaması geçirdiğini, …’in bu durumu atlattını, …’ın da durumu iyi ama kontrol amaçlı USG çekildiği şeklinde açıklamalarda bulunduğunu, diğer davalı nörolog doktor tarafından çok sonrasında muayene edildiğini küçük …’ın üçüncü evrede hidrosefali olduğunun bildirildiğini, hastane ile doktorun hiçbir umut vermediklerinden kızını hastaneden almak istediğini, ancak buna da izin verilmediğini, bebeğin iyileştiği söylenerek 02.10.2010 tarihinde taburcu edildiğini, bu bir ay süresinde aileden uzak tutulan bebeğe neler yapıldığı ve hangi şekilde tedavi gördüğü hususunda hiçbir bilgi verilmediğini, neticede kızlarının beyin hasarından kaynaklanan bir şekilde halen yürüyememekte, konuşamamakta, yemek yiyememekte olduğunu, gelişimini diğer bebekler gibi sürdüremediğini, özel eğitim ve terapilere muhtaç olup sürekli tedavi olması gerektiğini, bu süreç içerisinde davalı hastane ve doktorların aileden izinsiz, zarar verecek sıklıkta görüntüleme işlemi gerçekleştirdiklerini gerek teşhiste, gerek tedavide yaptıkları yanlışlar neticesinde bebeğin bedensel anlamda özürlü olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL maddi ve her bir davacı için ayrı ayrı olmak üzere 30.000 TL manevi tazminat ile küçük … …’ın gelecekteki zorunlu bakım ve yaşamını devamı için her yıl itibarı ile devam eden bakım giderleri de hesaplanarak şimdilik 10.000 TL’nin faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş, kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, bu kez davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır. (BK 386-390)(TBK 502.506) Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranma zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK 321/1 md)(TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafifte olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, BK 394/1(TBK 510) maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Yargılama sırasında Bilirkişiler ve Bilirkişi Kurulundan rapor alınmıştır. Raporlarda ilgili hekimler ile hastanenin herhangi bir kusuru olmadığı belirlenmiştir.
Mahkemece; bilirkişi raporlarında, gerek doğum şekli gerek doğum sonrası takip ve tedavide doktor hatası ve ihmalinin bulunmadığı, yaşanan problemin bebeğin hastalığının tedavisi sırasında karşılaşılan komplikasyonlardan kaynaklandığı, küçük …’daki mevcut klinik tablonun nedeninin pramötüre doğumu takip eden gelişen intravertiriküler kanama ve heriventiriküler lokomazi nedeniyle meydana geldiği, doğum sonrasında fotoğrafta alınan ve göz çevresinde gözlenen davacı aile tarafından tranva lehine yorumlanan renk değişikliğinin göz çevresi ve burun bölgesindeki doğal yükseklik farkları itibariyle gölgelenmeye bağlı bir değişim olduğu, davalıların her hangi bir kusur ve sorumluluklarının bulunduğunun ispat ve tespit edilemediği, küçük Nevbaharda meydana gelen rahatsızlıkların erken doğumdan kaynaklı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece bilirkişi kurulu raporu esas alınarak hüküm verilmiş ise de; davacılar bilirkişi raporuna itiraz ederek yeniden rapor alınmasını istemişlerdir. Mahkemece, davacıların rapora itirazları karşılanmadan hüküm tesis edilmiştir. Bu durumda; üniversitelerin ana bilim davalından, davacıların itirazlarını karşılayan, konusunda uzman, akademik kariyere sahip bilirkişi kurulundan, davalıların teşhis ve tedavide gerekli özen ve dikkate gösterip göstermediği, bebeğe yapılan işlemlerin yerindeliği, yapılan işlemlerin teşhis ve tedavi için yeterli ve gerekli olup olmadığı, yapılan bu işlemlerin bebekte sağlık sorununa yol açıp açmadığı, ailenin onayının alınmasının gerekli olup olmadığı, sonrasında bilgilendirmenin doğru yapılıp yapılmadığı, kayıtlarının düzenli tutulup tutulmadığı ve özellikle davacıların doğum sonrası bebeğin düşürülmesi sonucu kafa travması geçirdiğine dair iddiaları ve sunulan tüm fotoğraflar da dikkate alınarak tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığı hususlarını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan HMK’nın 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacıların temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacılara verilmesine, 54,40 TL peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 21/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verild