Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/9783 E. 2021/664 K. 01.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/9783
KARAR NO : 2021/664
KARAR TARİHİ : 01.02.2021

Davacı … Isı Yalıtımlı Çift Cam Ve Pvc Pencere Kapı Sist. Mak. İmal. İnş. Taah. Tic. ve San. Ltd. Şti. ile davalı … aralarındaki asıl ve birleşen alacak davalarına dair Kırşehir 2.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 24/10/2019 tarihli ve 2019/114 E. – 2019/219 K. sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 10/06/2020 tarihli ve 2020/1788 E. – 2020/2847 K. sayılı ilama karşı taraf vekillerince kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı … ile imzaladığı 31.12.1996 tarihli sözleşme ile 2871 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazları satın aldığını, sözleşme gereği satış bedelinin davalıya ödendiğini, bu sırada davalı tarafından talep edilen yönetim aidatı ve su kullanım bedellerini de ödediğini, ancak davalının sözleşme konusu taşınmazları 01.07.2009 tarihinde 3. kişiye tapuda devrettiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, satış bedeli olarak ödenilen toplam 4.541 TL’nin denkleştirici adalet ilkesi gereğince ödeme tarihindeki alım gücünün tespiti ile şimdilik 5.500 TL’nin ve ayrıca davalıya yönetim aidatı ve su kullanım bedeli olarak ödenilen toplam 4.500 TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davanın bir yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, esas yönünden ise davacının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi üzerine mevzuat gereğince yapılan arsa tahsisinin yönetim kurulu tarafından iptal edildiğini, bu süreçte kurumu zarara uğratan davacının satış bedelinin ve davacıya arsa tahsis edilmesi nedeniyle yasal olarak zorunlu olarak alınan yönetim aidatı ve su bedelinin iadesini talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen hükmün; davacının temyiz talebi üzerine Dairemizin 30.01.2014 günlü ve 2013/17160 E. 2014/1338 K. sayılı ilamı ile “…Haricen taşınmaz satışına ilişkin sözleşmelerde, 07.06.1939 tarih ve 1936/31 Esas 1939/47 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, Borçlar Kanunun 61 ve 66.maddelerindeki zaman aşımı uygulanmaz. Aynı kanunun 125.maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı uygulanır. Taraflar arasında harici de olsa bir sözleşme olduğundan BK 125.maddesine göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir.
Taraflar arasında haricen aktolunan gayrimenkul satış sözleşmesinin 31.12.1996 Tarihli olduğu, davanın ise 07.12.2012’de açıldığı nazara alınarak; sonuç itibariyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine, davacı tarafından temyiz olunan hükmün gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanmasına” karar verilmiştir.
Davacının karar düzeltme talebinde bulunması üzerine Dairemizin 09.06.2014 tarihli 2014/9401 Esas, 2014/9228 Karar sayılı ilamı ile “..Somut olayda; taraflarca imzalanan 31.12.1996 tarihli sözleşme resmi biçimde yapılmadığından geçersiz olup, davacı, geçersiz sözleşmeye dayanarak ödediği bedelin tahsilini istemektedir. Bu durumda, 7.6.1939 günlü ve 1936/31 esas 1939/47 karar sayılı içtihadı birleştirme kararında açıklandığı üzere, BK. nun 66. (TBK. nun 82.) maddesindeki zamanaşımı süresi uygulanmaz. Aynı kanunun 125. (TBK. nun 146.) maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Zamanaşımı süresinin başlangıcı ise, ferağdan cayma ve imtina (ifanın imkansız hale gelme) tarihidir. O halde, mahkemece; taşınmaz satış vaadi için taraflarca imzalanmış olan sözleşmenin geçersiz olduğu gözetilerek, ifanın imkansız hale geldiği, davalı idarenin yönetim kurulunca arsa tahsisinin iptaline ilişkin kararın verildiği tarihin tespit edilmesi ve bu tarih ile dava tarihi arasında 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçip geçmediğinin belirlenmesi suretiyle davalı tarafın zamanaşımı def’inin incelenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi, usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece; davacının taşınmaz bedeli olarak ödemiş olduğu bedelden talep edebileceği miktarın 54.053,27 TL, davalı yönetime ödemiş olduğu yönetim aidatı ve su bedeli miktarı toplam 4.500 TL olduğu belirlenmiş olduğundan, davacının taşınmaz bedeli olarak ödediği 4.541 TL’nin ifanın imkansız hale geldiği 01.07.2009 tarihi itibariyle denkleştirici adalet ilkesi gereği ulaştığı alım gücü olan 54.053,27 TL’nin 01.07.2009 tarihinden itibaren, yönetim aidatı ve bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemiz 30.05.2018 günlü ve 2017/16268 E. 2018/6077 K. sayılı ilamı ile davalının sair temyiz itirazları reddedilerek; “…2) Davacı tarafından dava dilekçesinde satış bedeli olarak ödediği bedelin 5.500 TL fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere talepte bulunulduğu, bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporuna göre dava değerini 48.553,27 TL artırarak 58.553,27 TL olarak ıslahla talep artışı yapıldığı, mahkemece ıslah dilekçesine göre karar verildiği görülmektedir. O halde; mahkemece; davalı taraf lehine doğmuş olan usuli kazanılmış hak ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususları da göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davalı taraf lehine doğmuş olan kazanılmış usuli hak göz önüne alınmaksızın bozmadan sonra yapılan ıslaha göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bozmayı gerektirmiştir.
3) Davalının satış bedeline uygulanan faiz başlangıç tarihine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;… davacının davalıyı dava tarihinden önce temerrüde düşürdüğünü ispat edemediği anlaşıldığından, dava tarihinden itibaren faiz başlatılması gerekirken; yazılı şekilde faiz başlangıcına hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
4-Davalının yönetim aidat ve su bedellerine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;… “davacının davalı tarafından taşınmaz tahsis edilmesi nedeniyle katılımcı vasfını taşıdığı ve taşınmaz tahsisi nedeniyle zorunlu olarak ödenen yönetim aidat ve su bedellerine yönelik davacının talebinin reddi gerekirken, aksi yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmuş, davalının karar düzeltme talebi Dairemiz 25.04.2019 günlü ve 2018/6359 E. 2019/3806 K. sayılı ilamı reddedilmiştir.
Mahkemece; dairemiz bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda; asıl dava yönünden; davacının yönetim aidatı ve su kullanım bedeli alacağı talebinin reddine, 5.500 TL satış bedeli alacağının dava tarihi olan 07/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; birleşen Kırşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/306 E, 2019/378 K sayılı dosyasında ise; bakiye 48.553,27 TL satış bedeli alacağının birleşen dava tarihi olan 12/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye talebin reddine karar verilmiş, hükmün taraflarca temyizi üzerine Dairemiz 10/06/2020 günlü ve 2020/1788 E.-2020/2847 K. sayılı ilamı ile onanmış, kararın düzeltilmesi taraf vekillerince talep edilmiştir.
1-Düzeltilmesi istenilen Yargıtay ilamında benimsenen mahkeme kararındaki gerekçelere göre, HUMK’un 440. maddesindeki yazılı hallerden hiç birisine uymayan davalının tüm, davacı tarafın aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair karar düzeltme isteminin reddi gerekir.
2-Davacının birleşen dava yönünden faiz başlangıç tarihine yönelik karar düzeltme taleplerine gelince;
Dava açılması saklı tutulan haklar yönünden temerrüd oluşturmadığından ıslah dilekçesi ile talep edilen miktar yönünden temerrüt, ıslah harcının yatırıldığı 21.04.2017 tarihinde gerçekleşmiştir. Mahkemece, alacağın ıslah dilekçesi ile talep edilen, daha sonra birleşen davaya konu edilen 48.553,27 TL’lik kısmına 21.04.2017 ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken birleşen davanın açıldığı 12/06/2019 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi doğru olmamıştır.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararının bu yönden düzeltilerek onanması gerekirken, zuhulen onandığı bu defa yapılan inceleme ile belirlendiğinden, davacı tarafın bu yöne ilişen karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacının sair karar düzeltme isteminin reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle HUMK’nın 440. maddesi gereğince davacı tarafın karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 10/06/2020 günlü ve 2020/1788 E.-2020/2847 K. sayılı onama ilamı kaldırılarak, Mahkeme ilamının hüküm fıkrasının 2. bendinde yer alan “dava tarihi olan 12/06/2019 tarihinden” ifadesinin hükümden çıkarılarak yerine “asıl davada ıslah tarihi olan 21.04.2017 tarihinden” ifadesi eklenmek suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 490,00 TL para cezası ile 10,30 TL bakiye karar düzeltme harcının düzeltme isteyen davalıdan alınarak hazineye gelir kaydettirilmesine, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde düzeltme isteyen davacıya iadesine, 01/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.