YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/7776
KARAR NO : 2020/7692
KARAR TARİHİ : 10.12.2020
Davacı …, … ile davalı …, …, … aralarındaki tazminat davasına dair İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22/03/2016 tarihli ve 2012/246-2016/150 sayılı hükmün bozulması hakkında (kapatılan) Yargıtay 13. Hukuk Dairesince verilen 25/10/2018 tarihli ve 2016/29192E.-2018/10060K. sayılı ilama karşı davalı … ve davalı …. tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; …’in 2004 senesinde wegener hastalığına yakalandığını, tedavi olduktan sonra kendisinin ve eşinin bebek sahibi olmak amacıyla İrenbe Tüp Bebek Merkezine gitmeye karar verdiklerini, burada davalı Dr. … ile görüştüklerini ve kendilerini beraber çalıştıkları … Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı ürolog Prof. Dr. …’e yönlendirdiğini, 30.09.2011 tarihinde davacı …’in ameliyata alınmadan önce bir kağıt imzalamasının istendiğini, belgenin ve operasyonun muhteviyatı risklerinin önceden anlatılmadığını, ameliyattan sonra Dr. … ’ın sperm bulunmadığını belirttiğini, 03.10.2011 tarihinde davacı …’in çok ağrısı olmasına rağmen davalı …’in pansuman yapıp her şeyin normal olduğunu bildirerek davacı …’i evine gönderdiğini, on beş gün boyunca devam eden ağrılara rağmen iki doktorun da davacı … ’in şikayetlerini hiç önemsemediğini, durumunun gittikçe kötüye gittiğini, buna rağmen davalı Dr. …’in davacı … Yüksel’e işe dönebileceğini bildirdiğini, tıbbi müdahale de geç kalındığından davacı …’in testisinin birini kaybettiğini, diğer testisinin de küçüldüğünü, testosteron seviyesinin düşmesi nedeniyle hayat boyu dışarıdan hormon almak zorunda kalacağını, meydana gelen olayda … Kadın Hastalıkları ve Doğum Dal ve Tüp Bebek Merkezinin de sorumlu olduğunu, tüm bu süreç boyunca maddi ve manevi olarak zarar gördüklerini, davacı …’in psikolojik tedavi görmeye başladığını, işini kaybettiğini, uzun süre çalışamadığını, tedavi masraflarını sigorta primlerinin yatırılmaması nedeniyle kendisinin karşıladığını, ileri sürerek, davacı … için 175.000,00TL, davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminat ile davacı … için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 30.09.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, davacıların temyizi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 25.10.2018 gün, 2016/29192 Esas 2018/10060 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş; bu kez davalı … ve davalı … Hastane Doğum Kadın ve Çocuk Sağlığı Hizmetleri ve Malzemeleri San. Tic. A.Ş. karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Davacılar, davalı hekimlerin işini gerektiği gibi dikkat ve özenle yapmaması sonucu uğradığı zarardan hekimleri ve istihdam eden hastanenin sorumlu olduğu iddiası ile eldeki davayı açmışlardır. Davacılar vekili; davacı …’in 03.10.2011 tarihinde davalı Dr. …’ın tavsiyesi üzerine diğer davalı Dr. … tarafından yapılan TESE ameliyatı sebebiyle başlayan süreç neticesinde davalıların kusurundan kaynaklı olarak sağ testisinin alındığını, sol testisinin de küçüldüğünü, artık testosteron hormonu üretilemediği için hayat boyu dışarıdan horoan almak zorunda kaldığını ileri sürerek tazminat isteminde bulunmuşlardır. Mahkemece, Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu ve üçlü bilirkişi heyetinden alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. O nedenle sağlık memuru ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özelliklerinin göz önünde tutulması, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılması ve en emin yolun seçilmesi gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, (doktordan) tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, TBK’nın 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Hükme esas alınan Adli Tıp 2. İhtisas Kurulunca hazırlanan Adli Tıp Raporu ve üçlü bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan tek sayfadan ibaret bilirkişi raporunda davacı … ’in geçirdiği TESE ameliyatı sonucunda gerçekleşen komplikasyona bağlı olarak organ kaybının yaşandığı, ameliyat öncesi davacıdan aydınlatılmış onam alınması nedeniyle davalıların kusurunun bulunmadığı belirtilmiş; ancak davacıda ameliyat sonrası oluşan ve organ kaybı ile neticelenen durumun zamanında teşhis edilip edilmediği, 30.09.2011 tarihinde gerçekleşen ameliyattan davacının sağ testisinin alındığı 17.01.2012 tarihine kadar geçen süre içerisinde davalılarca gerekli ve yeterli takip-tedavinin yapılıp yapılmadığı, davacıda ameliyat öncesinde tedavi edildiği belirtilen wegener hastalığının organ kaybına etkisinin olup olmadığı, davacının ameliyat sonrasında birçok kez davalı …’e muayene olmasına rağmen ameliyattan sonra oluşan sorunun kaynağının tespit edilememesinde davalıların kusurunun olup olmadığı üzerinde durulmamıştır. Nitekim davacılar vekili anılan bilirkişi raporlarına karşı itirazlarında, operasyon sonrasında enfeksiyon testi istenmediğini, ameliyat sonrasında şikayetleri devam etmesine rağmen davalıların gerekli müdahalede bulunmadığını, yaklaşık iki yıl boyunca uygun tedavinin yapılmadığını, organ kaybı ile sonuçlanan süreç boyunca davalı Dr. … ’in durumun ciddiyeti konusunda davacıyı bilgilendirmeyerek sürekli işe dönmesi konusunda yönlendirdiğini, davalıların ameliyat sonrası yükümlülüklerini yerine getirilmediğini beyan etmiştir. Mahkemece davacının bilirkişi raporlarına karşı itirazları karşılanmadan hüküm tesis edilmiştir.
O halde, Mahkemece; yukarıda değinilen hususlarla birlikte, davacının itirazlarını da karşılayan, konusunda uzman, akademik kariyere sahip bilirkişi kurulundan, davalıların gerekli özen
ve dikkate gösterip göstermediği, yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığı hususlarını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Açıklanan nedenlerle, mahkeme kararının bozulması gerekirken, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 25.10.2018 gün, 2016/29192 Esas 2018/10060 Karar sayılı ilamında “…davacıların dava dilekçesinde ve diğer tüm beyan dilekçelerinde; davacı …’in wegener rahatsızlığının olduğu, bu rahatsızlığın testis tutulmasına neden olduğu ve diğer tüm itirazları karşılanmadan hüküm kurulmuştur… ” gerekçesiyle kararın bozulduğu bu kez yapılan inceleme ile anlaşılmış olduğundan, davalı … ve davalı … Hastane Doğum Kadın ve Çocuk Sağlığı Hizmetleri ve Malzemeleri San. Tic. A.Ş. karar düzeltme talebinin kabulüne, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin bozma kararının kaldırılmasına, hükmün yukarıda açıklandığı şekilde bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … ve davalı … Hastane Doğum Kadın ve Çocuk Sağlığı Hizmetleri ve Malzemeleri San. Tic. A.Ş. karar düzeltme talebinin KABULÜNE, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 25.10.2018 gün, 2016/29192 Esas 2018/10060 Karar sayılı bozma kararının kaldırılmasına ve hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde iadesine, 10/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.