Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/6997 E. 2020/6534 K. 12.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/6997
KARAR NO : 2020/6534
KARAR TARİHİ : 12.11.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(TÜKETİCİ MAH. SIF.)

Taraflar arasındaki asıl ve birleşen menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Asıl ve birleşen davada davacı; birleşen davanın davalısı şirket ile 22.07.2011 tarihinde “… Club Ulusal ve Uluslararası … Tatil Yat Sözleşmesi” akdedildiğini, devre tatil bedelinin 4.100 Euro olduğunu, 02.08.2011 tarihinde kredi kartı ile peşinatı ödediğini, bakiye bedel için 23 adet sıralı kambiyo senedini düzenleyerek davalı şirket yetkililerine teslim ettiğini, sözleşme tarihi 02.08.2011 olmasına rağmen, şirket yetkililerinin sözleşme tarihi olarak 22.07.2011 tarihini yazdığını, 04.08.2011 tarihli Fethiye 6. Noterliği’nin 12921 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cayma hakkını kullanarak sözleşmeyi feshettiğini, ödediği bedel ile senetlerin iade edileceğinin kendisine bildirilmesine rağmen, daha sonra senetlerin şirket yetkilisi olan asıl davanın davalısı …’e ciro edildiğini, asıl davanın davalısı … tarafından aleyhine Ankara 32. İcra Müdürlüğü’nün 2014/10267 Esas sayılı dosyasında kambiyo senetlerine mahsus takip yolu ile icra takibi başlatıldığını, süresinde cayma hakkını kullanması sebebiyle takibe konu bonolar yönünden borçlu olmadığını ileri sürerek, asıl ve birleşen davada Ankara 32. İcra Müdürlüğü’nün 2014/10267 Esas sayılı dosyaya konu 23 adet bono yönünden borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, davalılar aleyhine alacağın en az %20’si oranında tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Asıl ve birleşen davanın davalıları; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, asıl ve birleşen davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usulü kazanılmış hak olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; ilk mahkeme kararında, asıl davanın kısmen kabulü ile Ankara 32. İcra Müdürlüğü’nün 2014/10267 Esas sayılı dosyasına konu, 22.07.2011 düzenleme tarihli, 12.09.2011/12.04.2013 arası vade tarihli, sıralı, toplam 23 adet 170 Euro bedelli senetler nedeni ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, birleşen davanın kısmen kabulüne, Ankara 32. İcra Müdürlüğü’nün 2014/10267 Esas sayılı dosyasına konu, 22.07.2011 düzenleme tarihli, 12.09.2011/12.04.2013 arası vade tarihli, sıralı, toplam 23 adet 170 Euro bedelli senetler nedeni ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talepler ile tazminat talebinin reddine karar verildiği ve ilgili kararın sadece asıl davanın davalısı … tarafından temyiz edildiği, birleşen davanın davalısı … . Rek. Org. İnş San.Ve Tic Ltd Şti. tarafından ilk kararın temyiz edilmediği, böylelikle birleşen davanın kısmen kabulü yönünde verilen kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemece kesinleşen birleşen dava hakkında yeniden karar verilemeyeceği gözetilmeksizin hüküm kurulması doğru olmamıştır. O halde mahkemece, ilk kararda birleşen davanın kısmen kabulü yönünde verilen kararın kesinleştiği ve davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ; Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine; ikinci bentte açıklanan nedenlerle HUMK.nın 428. maddesi uyarınca hükmün asıl ve birleşen davanın davacısı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.