Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/6904 E. 2021/921 K. 04.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/6904
KARAR NO : 2021/921
KARAR TARİHİ : 04.02.2021

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; taraflar arasında yapılan hizmet akdi ile davalı şirkette ikinci pilot olarak 17/03/2013-17/03/2015 tarihleri arasında çalışmayı taahhüt ettiğini, ancak uğradığı yoğun baskılar, kolunun kırık olmasına rağmen çalıştırılması ve bir kısım ücretlerinin ödenmemiş olması nedeniyle 30/09/2014 tarihinde işten ayrılmak zorunda kaldığını, buna rağmen icra baskısı altında haksız cezai şartın tahsil edildiğini belirterek, Küçükçekmece 1. İcra Müdürlüğü’nün 2015/6760 esas sayılı dosyasındaki icra takibinin iptali ile bu takip nedeniyle ödemek zorunda kaldığı 35.293,60-TL tutarındaki cezai şartın ödeme tarihinden itibaren işletilecek faiz ve kötüniyet tazminatıyla birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının başka bir iş bulması nedeniyle, geçerli bir mazeret sunmaksızın işi bırakması üzerine aralarındaki sözleşme uyarınca cezai şart alacaklarını tahsil ettiklerini beyanla davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; dava şartı (görev) yokluğundan davanın usulden reddine dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin, 24/01/2017 tarihli, 2016/30579 Esas, 2017/639 Karar sayılı ilamıyla “…Davalı pilot olarak hava taşıma işlerinde çalıştığına göre İş Kanunu’na tabi değildir. Mahkemece bu yön gözetilerek işin esası incelenip taraf delilleri toplanıp, gerekmesi halinde konusunda uzman bilirkişiden veya heyetten açıklamalı gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp, oluşacak uygun sonuca göre karar verilmesi gerekirken, dava dilekçesinin görev yönünden reddedilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. ” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyulduğu belirtilerek, sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Uyuşmazlık, dava konusu cezai şart miktarının belirlenmesinde 6098 sayılı TBK’nun 182. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkindir.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ilkesi (Ahde Vefa- Pacta Sunta Servanda) yanında sözleşme serbestisi ilkeleri kabul edilmiştir. Bu kurala göre sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalı ve hükümlerine riayet edilmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak, sözleşme hukukunun temel ilkelerinden biridir. Karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde, edimler arasında mevcut olan denge şartlarının sözleşmenin tümü, birlikte yorumlanarak değerlendirilmelidir. Borçlar Kanunundaki genel kural; tarafların bu sözleşme ile gerçek ve ortak amacın varlığını ortaya koyabilecek şekilde bir düzenleme ve yorum, tüm sözleşmede belirlenen amaç da gözönüne alınarak yapılmalıdır.
Cezai şartı düzenleyen TBK.nun 179/1 (BK.nun 158/1). maddesi; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.” hükmünü içermektedir. Aynı kanunun 182/1.(BK.nun 161/1) maddesinde; “Taraflar, cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler.” denilmekte ise de bu serbestlik sınırsız değildir. Maddenin son fıkrasında yer alan; “Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi, yukarıdaki maddenin birinci fıkrası, cezai şart miktarını tayin konusunda serbesti esasını koymuş; buna karşılık son fıkrada ise serbestiye indirme hakkı vasıtasıyla özel bir sınır çizmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; dosya kapsamına göre davacı, davalı şirkete gönderdiği istifa dilekçesi ile hiçbir gerekçe göstermeden hizmet akdini taahhüt ettiği tarihten önce sonlandırmakla, davalının sözleşmede yer alan cezai şarta hak kazanmasına sebebiyet vermiştir. Bu durumda davacıdan tahsil edilmesi gereken cezai şart miktarı belirlenirken 6098 sayılı TBK’nun 182. maddesinin değerlendirilmesi zorunludur. Hâkim, cezanın aşırı olup olmadığını, hakkaniyet ölçülerini aşıp aşmadığını araştırırken, özellikle, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul (adil) ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı, alacaklının ortak kusurunu ve tarafların (özellikle borçlunun) ekonomik durumu ile sözleşmenin süresini dikkate alır. Bu unsurlar dikkate alındığında, alacaklının uğradığı zarar ile kararlaştırılan ceza arasında hakkaniyet ölçüleri ile bağdaşmayan açık bir nispetsizlik varsa ceza indirilir. Hakimin, bu kuralı uygularken kullanacağı takdir hakkının, Yargıtay denetimine elverişli esaslara dayanması da zorunludur. Ceza-i şart borcunun yerine getirilmesi için davalı üzerinde bir baskı yaptığı da gözetilip böyle bir baskının ortadan kaldırılması sonucunu doğuracak şekilde aşırı indirimden kaçınmalıdır. Bu durumda yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda ceza-i şartın fahiş olup olmadığı, indirim gerekip gerekmediği, fahiş ise ne oranda indirim yapılması gerektiği saptanıp, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar gözardı edilerek, eksik inceleme, soyut ve yetersiz gerekçe ile hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK’nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.