Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/6789 E. 2021/9031 K. 23.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/6789
KARAR NO : 2021/9031
KARAR TARİHİ : 23.09.2021

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde karşılıklı olarak görülen itirazın iptali ve alacak davalarının reddine dair verilen karar hakkında, bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; tarafların istinaf başvurularının kısmen kabulü ile kararın gerekçesi düzeltilerek yeniden davaların ayrı ayrı reddine dair verilen kararın, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; avukat olduğunu, davalı ile aralarında Rize İdare Mahkemesince verilen yürütmenin durdurulması kararının kaldırılmasının sağlanması ile ilgili olarak hukuki danışmanlık hizmeti verilmesi konusunda anlaştıklarını, yürütmenin durdurulması kararının kaldırılması durumunda danışmanlık ücreti olarak 200.000 USD verileceğinin, kararın bir an önce çıkartılmasının esas olduğunun, kararın imzalı fotokopisi davalının eline geçtiğinde bu bedelin yarısının, kararın Teişa’a tebliğ tarihinde de diğer yarısının ödeneceği hususunda 25/01/2012 tarihinde sözleşme imzalandığını, akabinde verdiği danışmanlık hizmeti sonucu yürütmenin durdurulması kararının kaldırılmasına karar verildiğini, bu karar üzerine davalının sahibi olduğu şirket hesabından 30/01/2012 tarihinde 35.000 USD, 20/01/2012 tarihinde de 15.000 USD olmak üzere toplam 50.000 USD kısmi ödemede bulunulduğunu, davalının kalan borcu ödemediği gibi başlattığı takibe de itiraz ettiğini ileri sürerek; icra takibine yapılan haksız itirazın iptalini talep etmiştir.
Davalı; davacı avukat ile yürütmenin durdurulması kararının kaldırılmasının sağlanması için hukuki danışmanlık hizmeti almak üzere vekalet ücret sözleşmesinin imzalandığını, davacı tarafça hakedilmediği halde sözleşme gereği toplam 50.000 USD’nin şirket tarafından davalının hesabına avans olarak gönderildiğini, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının itirazı üzerine Trabzon Bölge İdare Mahkemesi tarafından 27/01/2012 tarihinde yürütmenin durdurulmasına karar verildiğini, kararı 03/02/2012 tarihinde faks ile öğrendiklerini, davacı tarafça sözleşme kapsamında yürütmenin durdurulması kararını kaldırmaya yarayacak hiçbir hukuki faaliyette bulunmadan kararın verildiğini, sözleşmenin 25/01/2012 tarihinde yapıldığını, kararın ise 27/01/2012 tarihinde çıktığını, bu kadar kısa sürede hukuki danışmanlık hizmeti verildiğinin kabul edilemez olduğunu, başarı şartına bağlı olarak sözleşmenin yapıldığını, başarısız olunması halinde ücret öngörülmediğinden ücret kısmına ilişkin sözleşmenin geçersiz olduğunu, eğer hukuk hizmet alındığı kabul edilir ise ücretin avukatlık asgari ücret tarifesine göre belirlenmesi gerektiğini savunarak; davanın reddini istemiş, karşı davasında; sözleşme kapsamında başarı şartının gerçekleşmediğini, davalı avukat tarafından hukuki hizmet sunulmadığını, sözleşmenin ücret kısmının geçersiz olduğunu, sözleşme kapsamında 50.000 USD davalıya ödeme yapıldığını ileri sürerek; verilen paranın davalıdan tahsilini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; davacı avukatın dahili olmaksızın sözleşmeye konu kararın idare mahkemesi kararı ile kaldırıldığını, taraflar arasındaki sözleşmede yürütmenin durdurulmasının kaldırılması kararının davacının dahli olmaksızın kaldırılması halinde davacıya ücret ödeneceğine dair düzenleme bulunmadığı gibi sözleşmede ön görülen şekilde herhangi bir hukuki danışmanlık hizmeti verdiği ve verdiği bu hizmet karşılığında sözleşmede yazılı bedeli hakettiği kabul edilemeyeceği, ayrıca sözleşmede 50.000 doların ne için gönderildiğine dair bir açıklamanın yer almadığı, 50.000 doların iade edilmek koşulu ile ödendiğinin kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle, asıl ve karşı davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; asıl davada, davacının iki günlük hukuki danışmanlık hizmeti verdiği ve yürütmenin durdurulması kararının dava dışı Bakanlığın talebi ile kaldırıldığı nazara alınarak; davacının emek ve mesaisi ile sözleşmede kararlaştırılan ücretin orantılı olmadığı ve davacıya gönderilen paranın hizmetin karşılığı olarak yeterli olduğu gerekçesiyle davanın reddine, karşı davada ise, banka yoluyla havale edilen paraların hukuki danışmanlık sözleşmesi kapsamındaki iş için gönderildiği ancak verilen hizmetin bedelinin davalı tarafından geri istenemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, tarafların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Somut olayda; tarafların 25/01/2012 tarihinde hukuki danışmanlık karşılığında 200.000 USD ödenmesi hususunda sözleşme imzaladıkları, davalı-karşı davacının işbu sözleşme imzalanmadan önce 20/01/2012 tarihinde 15.000 USD, sözleşme imzalandıktan ve hukuki danışmanlık talep ettikleri konunun son bulmasından (yürütmenin durdurulması kararının kaldırılması kararından) sonra 30/01/2012 tarihinde 35.000 USD olmak üzere davacıya toplam 50.000 USD gönderdiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Davacı asıl davada, davalı ile imzalanan 25/01/2012 tarihli sözleşmede talep edilen konuda istenilen şekilde karar çıktığı halde hukuki danışmanlık karşılığında 200.000 USD ödenmediği gerekçesiyle davalı aleyhine başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptali talebinde bulunmuş ise de, ilk derece mahkemesince; davaya konu sözleşmede Rize İdare Mahkemesi kararının davacının dahli olmaksızın başka bir nedenle kaldırılması halinde davacıya ücret ödeneceğine dair bir düzenleme bulunmadığı, sözleşmenin imzalanmasından iki gün sonra sözleşmeye konu kararın verildiği nazara alındığında davacının sözleşmede öngörülen şekilde hukuki danışmanlık hizmeti verdiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine ve davacı alacaklının takip yapmakta kötü niyetli olduğuna ilişkin delil bulunmadığından davalı lehine tazminat takdirine yer olmadığı karar verilmesi yerinde görülmüştür.
Davalı, karşı dava ile davacıya banka havalesi yoluyla gönderdiği 50.000 USD nin iadesini talep etmiş ise de ilk derece mahkemesince; söz konusu 50.000 USD nin ne için gönderildiği banka dekontlarında belirtilmediği gibi sözleşmede de bu hususta herhangi bir ifade yer almadığı bu durumda gönderilen 50.000 USD’nin iade edilmek koşulu ile verildiği ispatlanamadığı gerekçesiyle, karşı davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmüştür.
Buna göre; bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesince verilen kararın ve işbu kararın gerekçesine yönelik istinaf başvurularının reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile ilk derece mahkemesince verilen kararın gerekçesinin değiştirilmiş olması bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sonucu itibariyle doğru bulunan bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması HMK’nın 370/son maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinin yukarıda belirtilen şekilde değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 23/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.