YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/5762
KARAR NO : 2021/7564
KARAR TARİHİ : 29.06.2021
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İZMİR 2. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile düzelterek yeniden esas hakkında verdiği kararın, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 06/11/2014 tarihinde davalı …’in müteahhit sıfatıyla inşaa ettiği binadaki dava konusu taşınmazı diğer davalı …’den satın aldığını, taşınmazın satışının yapılması ve satıştan sonra 01/01/2015 tarihine kadar yapı kullanma izin belgesi çıkarılması konusunda şifahi olarak anlaştıklarını, taşınmazın bedelinin davalılara ödendiğini, taşınmazın tapudan devrinin gerçekleştiğini, ancak halen yapı kullanma izin belgesinin çıkartılmadığını, yapı kullanma izin belgesinin davalı yüklenicinin taşınmazı yasa, sözleşme, fen ve sanat kurallarına göre yapmaması nedeniyle alınamadığını, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun emredici hükümleri dikkate alındığında kendisinin taşınmazı hukuken ve fiilen kullanmasının mümkün olmadığını, bu nedenlerle de 17 aylık kira gelirinden az olmamak üzere maddi zararının mevcut olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 4.000 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar; tapu kaydı incelendiğinde davacı ile davalı … arasında herhangi bir hukuki münasebetin bulunmadığını, davaya konu taşınmazın diğer davalı … adına kayıtlı iken tapuda davacıya devir edildiğini dolayısıyla davalılardan … ile davacı arasında hukuki ve fiili bir ilişkinin olmadığını, kendilerinin davacıya bir taahhüdünün de bulunmadığını, davalıların oturma ruhsatı alma mükellefiyetlerinin bulunmadığını, davacı tarafın oturma ruhsatı olmadığını bilerek ve isteyerek taşınmazı satın aldığını ayrıca yapı kullanma izin belgesinin verilmeme nedeninin imara aykırılıktan değil inşaatın kanalizasyon bağlantısının yapılmamasından kaynaklı olduğunu, kanalizasyon bağlantısı için tüm başvuruların ve masrafların yapıldığını ancak Bayraklı Belediyesi ve İZSU arasındaki sorunlar ve farklı yorumlar nedeniyle bugüne kadar yapılamadığı için oturma ruhsatı verilmediğini, bu durumda kendilerine atfedilecek bir kusur bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir.İlk derece mahkemesince; taşınmazın bulunduğu sokakta dava dışı İzsu’ nun kanalizasyon şebekesinin olmaması nedeniyle davalının yapı kullanım belgesinin alınamamasında kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; davacının daireyi bulunduğu haliyle satın almış olması ve…yapı kullanma izin belgesinin alınması hususunda davacıya ayrıca taahhütte bulunmadığının anlaşılması karşısında davalı …’den talepte bulunulamayacağı, davalı … açısından ise; yapı kullanma izin belgesinin alınması yükümlülüğünün aksi kararlaştırılmadıkça yapı müteahhidine ait olacağı bu nedenle de tacir olan davalı müteahhit ….ın kusursuzluğundan bahsedilemeyeceğinden davacının uğradığı zarardan sorumlu olduğu, bu durumda davacının davalı …’in halefi olarak diğer davalı müteahhit …’e karşı dava açma hakkına sahip olabileceği ancak aralarında yazılı temlik sözleşmesi bulunmadığından davalı …’den talepte bulunmasının bu nedenle mümkün olmadığı belirtilerek iş bu değişik gerekçe ile davacının bu yönlere ilişkin istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık 06/11/2014 tarihli bağımsız bölüm satışından kaynaklanmaktadır. Davacı taşınmazın yapı kullanma izin belgesinin alınamaması nedeniyle satın aldığı taşınmazı kullanamadığından bahisle oluşan zararının tazminini istemektedir. Her ne kadar bölge adliye mahkemesince; davacının, davalı …’den daireyi satın almakla…’in halefi olduğu kabul edilmesine rağmen, aralarında yazılı bir temlik sözleşmesi bulunmadığı gerekçesiyle davacının müteahhide karşı herhangi bir talepte bulunamayacağı kabul edilmiş ise de; olay ve ilişkilerin kendisine özgü gelişimi, özellikle davalıların satıcı olmaları yanında en önemlisi yüklenici sıfatıyla sözleşme kurarak dairelerdeki eksiklikleri tamamlayıp teslim etme edim ve yükümü altına girmeleri olgusunun göz ardı edilmemesi gerekir.
Somut olayda; davaya konu dairenin bulunduğu binada İmar Kanunu’na aykırılıklar bulunduğu ve bu hali ile iskan ruhsatı alınmasının mümkün olmadığı gerçeği karşısında dairedeki ayıbın hukuki ayıp olduğu ve davacı tarafından dava konusu taşınmazın satın alındığı tarihte bu ayıbın mevcut olduğu, yine davacının taşınmazı satın almakla halefiyet ilkesi gereği malik …’in sahip olduğu tüm haklara sahip olacağı hususları tartışmasızdır. Bu durumda, davacının mevcut hukuki ayıbı bilerek ve yasaya aykırı bu durumun devamını kabul ederek taşınmazı satın almış olması karşısında tazminat istemesinin bu nedenle doğru ve haklı kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 370/4. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçe yönünden düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 29/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.