Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/5565 E. 2021/4944 K. 17.05.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/5565
KARAR NO : 2021/4944
KARAR TARİHİ : 17.05.2021

MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar … ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalılardan … ile imzaladığı 14.07.2012 tarihli adi yazılı gayrımenkul satış sözleşmesi uyarınca kalan 17.900 TL borcu için 20.000 TL bedelli ve diğer kısımları boş olan senet imzalatıldığını, davalı … tarafından aleyhine bu bonoya dayalı olarak icra takibi başlattığını, davalı … ile arasında herhangi bir hukuki ya da ticari ilişki olmadığını, takibe konu senedin teminat senedi olduğunu, senette lehtar olarak ismi yazılı davalı …’in davalı … ile gizli ortak olduğunu, …’e sözleşme borcu için 6.000 TL daha ödeme yaptığını ve bunun senede yazıldığını, daha sonra kardeşinin senet borcundan mahsup edilmek üzere bu davalının hesabına toplamda 10.000 TL yatırdığını, kalan 1.900 TL borcun ise elden ödendiğini, iyiniyetli olarak …. senedi geri istemediğini, senedin Mehmet tarafından kötüniyetli doldurulduğunu ve ciro edildiğini, … ile … arasında vekalet ilişkisi olduğunu, lehtar kısmı boş bırakılan senedin geçersiz olduğunu belirterek senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı …; iyi niyetli hamil olduğunu, keşideci ile lehtar arasındaki ilişkiyi bilemeyeceğini, senet bedelinin senette adı olmayan kişiye ödendiği savunmasının kendisini bağlamayacağını, senedin kambiyo senedi olmakla bu definin kendisine karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı …; davacı ile arasında satış sözleşmesi imzalandığını ve söz konusu senedin de kalan borç için düzenlendiğini, tahsil edilen kısmın zaten senet arkasına yazıldığını ve diğer ödemelerin gerçek olmadığını, müteahhit olduğunu ve inşaat ustası diğer davalı …’e borçlu olduğunu, gizli bir ortaklık ilişkisi olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı …; cevap dilekçesi sunmamış ve yargılamaya katılmamıştır.
Mahkemece; davanın kabulüne dair verilen karar, davalılar Macit ve Abdullah’ın temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 17/06/2019 tarihli 2016/15048 E 2019/7257 K sayılı ilamıyla “gerekçeli kararda ve hüküm fıkrasında davacının hangi davalıya karşı, hangi gerekçeyle borçlu olmadığının tespitine ilişkin açık bir gerekçe ve hüküm bulunmadığı, özellikle davalılardan Macit yönünden davanın kabul ya da reddedildiğine dair bir açıklama bulunmadığı” gerkeçesiyle davalıların temyiz itirazları incelenmeksizin bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulrak; 6502 sayılı kanunun 4/5 maddesinde “tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. ” düzenlemesi bulunduğu, icra takibine konu senedin emre yazılı senet olduğu, nama yazılı olmadığı, bu nedenle tüketici konumundaki davacı yönünden herkese karşı geçersiz olduğu gerkeçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar … ve … tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı …’in temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalı …’nın temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davalı … tarafından davacı aleyhine 01/08/2012 keşide tarihli, 17/09/2012 vadeli, keşidecisi davalı olan 20.000 TL bedelli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun bonolar bakımından uygulanacak hükümleri düzenleyen 778. maddesi uyarınca bononun niteliğine aykırı düşmedikçe poliçelerin cirosuna ilişkin TTK’nın 681 ilâ 690. maddeleri bonolar hakkında da geçerlidir. TTK’nın 686. maddesine göre; bir poliçeyi elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa da kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde, yetkili hamil sayılır. Yine aynı kanunun 687. maddesine göre bonodan dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri, başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. Dosya kapsamına göre takip alacaklısı olan davalının bile bile davacı borçlu zararına hareket ettiği ispat edilmediği gibi, senet metninde senedin tüketici sözleşmesi nedeniyle verildiğine dair bir ibare de bulunmamaktadır. Bu durumda her ne kadar mahkemece; senedin geçersiz olduğu gerekçesiyle hamil durumundaki davalı … bakımından da davanın kabulüne karar verilmiş ise de davacının senedin tüketici sözleşmesine dayalı olarak düzenlendiği yönündeki iddiası TTK’nın 687. maddesi uyarınca davalı …’a karşı ileri sürülemeyeceğinden bu davalı bakımından davanın reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı …’in temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı …’nın temyiz itirazlarının kabulü ile ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı …’ya verilmesine, 4,90 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalı …’e yükletilmesine, 6100 sayılı HMK’nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.