Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/5330 E. 2021/5567 K. 26.05.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/5330
KARAR NO : 2021/5567
KARAR TARİHİ : 26.05.2021

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar, Almanya’da yaşadıklarını, tatil için Kuşadası’na geldiklerinde burada kızları …’nın 12.08.2009 tarihinde arabanın üstünden düşerek kafasını yaraladığını, davalı hastanede yapılan muayenede kafasına dikiş atıldığını, bunun haricinde önemli bir probleminin bulunmadığı ve herhangi bir seyahat engelinin olmadığı belirtilerek taburcu edildiğini, taburcu işleminden yaklaşık iki saat sonra kızları …’nın fenalaşarak İzmir …. Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığını ve beyin kanaması teşhisi ile derhal ameliyata alınarak iki gün yoğun bakımda olmak üzere toplam 10 gün hastanede kaldığını, daha sonra Almanya’dan özel sağlık ekibinin gelmesi ile birlikte ilgili hastaneden taburcu edilerek tedavisine devam edilmek üzere Almanya’ya gönderildiğini, tedavisinin burada devam ettiğini, kızlarını gecikmeksizin davalı hastaneye götürmelerine rağmen davalı hastanenin ve doktorlarının tedbirsiz davrandıklarını, hasta kızlarının kontrol altında tutulması gerekirken taburcu edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 20.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında maddi tazminat talep kalemlerinin, kızlarının bedensel zarar görmesinden kaynaklı bu zarara bağlı olarak oluşan tedavi masrafları, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıp ve ekonomik geleceğin sarsılmasından dolayı kayıptan doğan zarardan kaynaklı tazminat taleplerinden oluştuğunu belirtmişlerdir.
Davalı vekili, hastanın nöroloji doktoru tarafından muayene edilip bir süre müşahede altında tutulması gerektiği belirtilmesine rağmen hasta yakınlarının kabul etmediğini, fiyatı yüksek bulduklarını, kendilerine bulantı, kusma vb. şikayetler olursa geri gelmelerinin söylendiğini, bu nedenle kusurun davacılarda olduğunu, gerekli özenin gösterildiğini, bu konuda tutanak düzenlendiğini ancak hasta yakınlarının imzadan imtina ettiklerini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak, davanın kısmen kabulüne, maddi tazminata ilişkin talebin reddine, 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 12/08/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş; hüküm davacılar ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, bozmaya uyularak verilen kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm, davacıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacıların temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dava, davalı hastanedeki doktorların vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. Mahkemece, Yüksek Sağlık Şurası raporu ile savcılık dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu raporu doğrultusunda kişinin düşme sonucu yaralanması nedeniyle müracaat ettiği Kuşadası Özel Hastanesinde yapılan tetkik ve muayenesi sonucunda yatırılarak müşahede edilmesi önerildiği halde ailenin hospitalizasyonu kabul etmediğinin kayıtlı olduğu dolayısıyla davalı hastanenin yapılan tedavide ve işlemlerde herhangi bir kusurunun ve eksikliğinin bulunmadığı, bu nedenle davacı tarafın tazminat taleplerinde haklı olmadığı anlaşıldığından her iki tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. İşbu karar Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 16.05.2013 günlü, 2012/28592E, 2013/12803K sayılı ilamı ile ; Hasta sahiplerine yatış önerilip de kabul edilmediğine dair tutanak, hasta muayene raporu ve kayıtlarda, davacıların imzalarının bulunmadığı görüldüğünden sonradan her zaman düzenlenmesi mümkün olan bu belgelere itibar edilerek düzenlenen rapor doğrultusunda hüküm kurulamayacağı belirtilerek olayda doktor hatası bulunup bulunmadığı, doktorun seçilen tedavi yöntemi ve tedavi aşamalarında gerekli titizliği gösterip göstermediği, uygulanması gereken tedavinin ne olması gerektiği, doktor tarafından uygulanan tedavinin ne olduğu hususlarında rapor alınarak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, bilirkişi heyeti raporuna göre davalı hastanede görevli doktorların özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı yönünde kesin bir tespitte bulunulduğunu ancak mahkemece maddi zarar yönüyle araştırma yapılmış olmakla beraber, alınan bilirkişi heyeti raporunda, yaşanan olay sebebiyle davacıların maddi bir zararlarının bulunmadığının açıklandığı, yargılama esnasında davacı taraf yönünden dilekçesinde dayanmış olduğu maddi zararları gösterir belgeleri tercüme ettirerek Mahkemeye sunması yönünde ara karar kurulmuş olmasına rağmen ara kararın gereği davacı tarafından yerine getirilmediği anlaşıldığından davacının maddi tazminata ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Yargılama sırasında 12.10.2017 tarihli celsede, davacı vekiline, dilekçesi ekinde sunduğu kızlarının bedensel zarar görmesinden kaynaklı bu zarara bağlı olarak oluşan tedavi masraflarını ihtiva eden Almanca evrakların yeminli bir tercümana tercümesinin yaptırılarak mahkemeye sunması için iki haftalık kesin süre verilmesine, belirtilen süre içinde tercüme işlemlerinin yaptırılmaması halinde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarına, karar verilmiştir. Davacıların kendilerine verilen kesin süre içerisinde 25.10.2017 tarihinde evrakların tercüme ettirilmiş halini UYAP üzerinden gönderdikleri görülmüştür. Ancak Mahkemece, yargılama esnasında davacı taraf yönünden dilekçesinde dayanmış olduğu maddi zararları gösterir belgeleri tercüme ettirerek mahkemeye sunması yönünde ara karar kurulduğu aksi halde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı ihtar edilmiş olmasına rağmen ara kararın davacı tarafça yerine getirilmediği anlaşıldığı belirtilerek davacıların maddi tazminata ilişkin talebin reddine karar verildiği görülmüştür.
O halde davacı tarafça kendilerine verilen kesin süre içerisinde ara kararın gereği yerine getirildiği anlaşıldığından Mahkemece, davacıların dilekçesinde talep ettiği maddi tazminat kalemlerinden doğan alacaklarının UYAP üzerinden gönderilen 25.10.2017 tarihli tercüme ettirilmiş belgeler de göz önüne alınarak araştırılıp, gerekirse bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacıların sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan sebeplerle davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 256,15 TL bakiye temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu davacılar yönünden açık, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu davalı yönünden kapalı olmak üzere, 26/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.