Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/5139 E. 2021/4820 K. 28.04.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/5139
KARAR NO : 2021/4820
KARAR TARİHİ : 28.04.2021

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacıların, davalılardan …’a taşınmaz alım satım yetkisini içeren vekalet verdiğini, bu vekaletname ile adına arsa alınarak 2 adet villa inşaatı yapıldığını, inşaatın masraflarının davalıların şahsi hesabına gönderdiği paralarla karşılandığını, buna rağmen taşınmazın devrinin davalı yanlarca gerçekleştirilmediğini, hatta taşınmazın satılarak bedelinin de davalılarca ödenmediğini ileri sürerek 138.000 Sterlinin Türk Lirası karşılığının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiş, ıslah ile alacağını 777.000,00 TL’ye çıkarmıştır.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulüne, 777.000,00TL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 25/01/2018 gün, 2015/34452 Esas – 2018/659 Karar sayılı ilamı ile karar bozulmuştur. Bozmaya uyularak Mahkemece davanın kabulüne, 777.000,00TL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm bu kez davalılar tarafından temiz edilmiştir.
1-Dava açıldığı tarihte yürülükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2 maddesinde hükümde olması gerekli hususlar açıkça yazılmış bulunmaktadır. Bu kapsamda “2.” fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”. Hususu belirtilmiştir.
Somut olayda, davacıların davalıya gönderdiğini iddia ettiği paralarla iki adet ev yapıldığı, bu evlerin satıldığı, düşük de olsa ilk satılan evin parasının ödendiği ancak ikinci satılan evin parasının ödenmediğinden bahisle bu davada ikinci satılan evin satım bedelinin davalılardan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili, davacılarca talep edilmiştir.Davacıların dava dilekeçsi 3. bendinde “Söz konusu konutlardan birini satan davalılar müvekkillerin Finansbank….Şubesinde hesaplarına satım bedelinin oldukça altında 223.000,00TL’yi havale etmiş, müvekkiller bu parayı kabul etmek zorunda kalmışlardır.” ve talep sonucu bölümünde “… ikinci konuttan ikinci konutun satım bedelinin dava sonunda değeri bildirilerek dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline …” şeklinde talepte bulunmuştur. Ayrıca 22/04/2014 tarihli 1. celsede davacılar vekili “…dava konusu ettiğimiz evin bedelini ise hiç göndermemiştir.” şeklinde beyanı mevcuttur. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da tek ev için hesaplama yapılmıştır. Bunun üzerine davacılar tarafından 200.000,00TL olan harca esas dava değeri, her iki ev için 777.000,00TL olarak ıslah edilmiş; mahkemece ıslah edilen değer üzerinden, her iki evin satım bedelinin ödenmesi hususunda talep varmış gibi hüküm tesis edilmiştir.
Kavram olarak; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine ıslah denir. (humk m.83, hmk m.176) (kuru, b., hukuk muhakemeleri usulü, b.6.c.ıv, istanbul 2001, s.3965) Eş söyleyişle ıslah, iyiniyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur. (YİBK’nin 04.02.1948 gün, 1944/10 E.-1948/3 K., HGK’nın 16.03.2005 gün, 2005/13-97 E.-2005/150 K. s. İlamları)
Islahın temel amacı, dava değiştirme yasağını, hasmın rızasını almaya gerek duymadan aşmak; böylece yeniden dava açma yükünden kurtularak, davaya getirilmesi unutulan vakıaları davaya dahil etmek, dava sebebini değiştirmek ya da ibraz ile ikame edilmesi ihmal edilen delilleri davada ileri sürme olanağını tarafa sağlamaktır. (Tutumlu, M.A., Kuram ve Uygulama Işığında Medeni Usul Hukukunda Islah, 2010, s.17) Uygulamada gözetilmesi gereken ve yukarıda izah edilen denge olgusu, bazı hallerde ıslah yoluna başvurulmasına engel oluşturur. Bu noktada, istem sonucu kavramını açıklamak gerekir. İstem sonucu, dava konusunu belirleyen tek ve asıl ögedir. Öğretide istem sonucu, mahkemeden istenilen şey olup davanın mevzuunu teşkil eder (Postacıoğlu, İ. E., Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6.Bası, İstanbul 1975) ve mahkemenin davayı kabul etmesi halinde kararında neyi hüküm altına alacağı hususunun açıkça beyan edilmesi keyfiyeti olarak anlaşılmaktadır. (Bilge N./Önen E., Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, 3. Baskı, Ankara 1978)Dava konusunun ne olduğu istem sonucu ile belirleneceğine göre, istem konusu ile dava sonucu iddianın ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı ve bu nedenle de ıslah kurumu açısından bir özdeşlik göstermektedir. (Yılmaz, E., Medeni Yargılama Hukukunda Islah, Değiştirilmiş 2. Bası, Ankara-2010, s.190) Dava konusunda yapılacak değişiklik, iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı kapsamında kalmakla birlikte, ıslah yolunun işletilmesi ile sağlanabilmektedir. Bu halde, dava konusunun veya istem sonucunun değiştirilmesi yönünde yapılabilecek değişiklik tamamen ıslah veya kısmen ıslah şeklinde gerçekleşebilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun davanın tamamen ıslahını düzenleyen 180. maddesinde “Davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” şeklinde düzenleme mevcut iken kısmen ıslah 181. maddede kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verileceği, bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edileceği kabul edilmiştir.
Tamamen ıslahta dava sebebi veya istem konusu tümüyle değiştirilmektedir. Böylece, dava dilekçesindeki talepler artık hükme konu olamaz. Kısmen ıslahta ise, önceden yapılan usuli bir işlemin düzeltilmesi, örneğin talep sonucunun arttırılması söz konusu olur.Uygulamada, istem sonucuna ilişkin fazlaya dair haklarını saklı tutan davacının dava değerini ıslah yolu ile arttırabileceği tartışmasız kabul edilmektedir. Bununla birlikte başından beri dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu edilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır. (HGK’nın 29.06.2011 gün, 2011/1-364 E.-2011/453 K., 15.06.2016 gün, 2014/4-1193 E.-2016/800 sayılı İlâmları)
Tüm bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; davacılar vekilinin ıslah dilekçesi ile, açılan davadaki taleplerinin yanında dava dilekçesinde dile getirilmeyen taleplerin de hükme bağlanmasını istemiş olması karşısında, ilk ev için talep aşılmış olup, usul hükmüne aykırılık oluşturulmuştur. Hal böyle olunca; davacıların davalılara gönderdiğini iddia ettiği havaleler için açıklama yazılıp yazılmadığı, davalıların kabul beyanları, ikinci satılan evin rayiç değeri, taraflar arasındaki vekaletin kapsamı da gözetilip taleple bağlı kalınarak konusunda uzman bilirkişilerden taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre, davalıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenle davalıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.