Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/5119 E. 2021/4553 K. 22.04.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/5119
KARAR NO : 2021/4553
KARAR TARİHİ : 22.04.2021

MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozmaya uyularak mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, 14.07.2011 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile davalı şirketten bağımsız bölüm satın aldığını, ancak davalının sözleşme gereği edimini yerine getirmediğini ve dava tarihi itibari ile teslimi gerçekleştirmediğini, tüm edimlerini yerine getirmesine karşın teminat olarak verdiği 35.000,00 TL’lik senede dayanarak davalı şirket tarafından hakkında icra takibi başlattığını ve takibin haksız olduğunu ileri sürerek takip dosyasından dolayı davalıya 35.000,00 TL borçlu olmadığının tespitine ve davalı aleyhine % 20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı, takip konusu senedin teminat senedi olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacı tarafından davalıya verilen senedin teminat senedi olduğunun ispatlanamadığı ancak dairenin ayıplı ve geç teslimi nedeni ile ayıp ve eksik iş bedeli ile kira mahrumiyeti bedeli tutarı 9.892 TL üzerinden borçlu olmadığının bakiye 25.108 TL’lik kısım için talebinin reddine yönelik olarak verilen Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17/04/2014 tarih ve 2013/470-2014/339 sayılı kararı (kapatılan) Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 15/02/2018 tarih ve 2015/7403E.- 2015/7173K.sayılı ilamı ile “…hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunda; davacının dairesinde işçilikten kaynaklanan kusurların bulunduğu ve % 4 oranında kusur bulunduğu, ortak alanlarda ise merdiven basamakları ile sahanlık kaplamalarının farklı renklerde olduğu ve yer yer boya çatlakları bulunduğu belirtilerek buradaki kusur oranının % 10 olduğu tespitine yer verildiğini,dairedeki eksik işlerin dava tarihi itibari ile değerinin 5.294,00 TL, ortak alanlardaki eksikliklerin giderilmesi için 2.428,00 TL olduğu belirtildiğini,tarafların itirazı üzerine alınan bilirkişi ek raporunda ise aynı yönde görüş bildirildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda TKHK’nin 4. maddesine uygun olarak bir tespit yapılmadığını, tarafların itirazlarının karşılanmadığını belirterek mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları gözetilerek sözleşmeye aykırılık nedeni ile ayıplı ve eksik işler iddiasının TKHK’nin 4. maddesi kapsamında değerlendirilmesi, iddia edilen ayıplı ve eksik işlerin tespiti halinde dairede oluşan değer kaybının Yargıtay tarafından öteden beri uygulanan “nispi metod” olarak adlandırılan hesaplama yöntemine göre hesaplanması ve tarafların itirazlarının karşılanması için yeni bir bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi…” gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın reddine karar verilmiş; söz konusu karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1- Mahkemece, “davaya konu bononun teminat bonosu olarak verildiği iddiasının yazılı delil ile ispatlaması gerektiği, iddianın yazılı delil ile ispatlanamadığı kanaatine varıldığı, Malatya 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin verdiği kararı davalı tarafın temyiz ettiği, Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi kararlarında belirtilen ve Yargıtay bozma ilamında bozma konusu yapılan hususların davacı lehine usulü kazanılmış hak teşkil etmeyeceği kanaatine varıldığı ” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak, mahkemenin ilk verdiği kararın temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin (kapatılan) 15/02/2018 tarih ve 2015/7403E.- 2015/7173K.sayılı bozma ilamında; tarafların iddia ve savunmaları gözetilerek sözleşmeye aykırılık nedeni ile ayıplı ve eksik işler iddiasının TKHK’nin 4. maddesi kapsamında değerlendirilmesi, iddia edilen ayıplı ve eksik işlerin tespiti halinde dairede oluşan değer kaybının Yargıtay tarafından öteden beri uygulanan “nispi metod” olarak adlandırılan hesaplama yöntemine göre hesaplanması ve tarafların itirazlarının karşılanması için yeni bir bilirkişi raporu alınması gerektiği belirtilmiş olup mahkemece bozma ilamının yerine getirilmediğ görülmüştür.
Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Buna göre Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 25/06/2015 tarih 2015/883E-2015/1165K. sayılı önceki kararının tarafların temyizi üzerine (kapatılan) Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 15/02/2018 tarih ve 2015/7403E.- 2015/7173K.sayılı ilamı ile bozularak bozma ilamında mahkemece yapılması gerekenler açıklanmış ve bozma ilamına uyulmuş olmakla bu konuda davacı lehine usuli müktesep hak oluşmuştur.
Bu durumda mahkemece; uyulmasına karar verilen bozma ilam gereği yerine getirilecek şekilde hüküm tesisi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş,kararın bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebebine göre davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte bozma sebebine davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 6100 sayılı HMK’nin geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nin 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/04/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.