Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/4127 E. 2020/5680 K. 08.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/4127
KARAR NO : 2020/5680
KARAR TARİHİ : 08.10.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK ( TÜKETİCİ) MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, … Merkez Kültür Mahallesi Çamlıbelde Konakları B-1 Blok giriş katı 1 nolu bağımsız bölümü 01.06.2010 tarihinde 150.000,00 TL bedelle satın aldığını, konutu satın alırken tanıtım broşüründe ve yerinde incelediğinde konutun önü açık bir şekilde orman işletmesinin tamamen yeşil olan bahçesine baktığı için tercih ettiğini, ancak 2012 yılında belediye çalışmalarının başlaması ile davalının orman işletme ile site arasında yola terk etmesi gereken kısmı terk etmediğinin ve yolu sitenin arazisiymiş gibi sattığının anlaşıldığını, çalışmalar sonrasında duvar çekildiğini ve zemin kattaki dairenin duvara baktığını, ayrıca siteye ait ortak kullanılan çocuk parkı ve yürüyüş yollarının da kaldırıldığını, bu hali ile dairenin ayıplı olduğunu, manen de zarar gördüğünü ileri sürerek ve zarar miktarı belirlendiğinde arttırmak üzere 19.500 TL değer düşüklüğü nedeniyle maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiş; bilahare maddi tazminat talebini 31.500,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını, tapu sicilinin aleniyeti prensibi gereği ve taşınmazın imar planından dolayı sitenin kenarından geçen yürüyüş yolu sebebi ile ayıp iddiasının ileri sürülemeyeceğini, imar planı doğrultusunda ne zaman yürüyüş yolu yapılacağını bilmesinin mümkün olmaması nedeniyle sorumluluğunun söz konusu olmadığını, taşınmazın davacının iddia ettiği gibi değer kaybına uğramadığını, aksine değerinin arttığını, manevi tazminat talebinin de yersiz olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 15.750,00 TL maddi ve 500,00 TL manevi olmak üzere toplam 16.250,00 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Davacının temyiz itirazları yönünden; davacı eldeki dava ile ayıp iddiasına dayalı olarak davalıdan satın aldığı dairede meydana gelen değer düşüklüğü nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. Davalı davanın reddini dilemiş, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükme esas bilirkişi raporunda, kullanıma bağlı yıpranma dikkate alınarak dava tarihi itibari ile dairenin değerinin 210.000,00 TL olabileceği, zemin katta ve arka cephesinin kör cephe olduğu daire ile zemin katta arka cephesinin yeşilliğe bakan bahçe katı bir daire ile aralarında % 15 oranında değer farkı olabileceği, oluşan değer kaybının 31.500,00 TL olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Mahkemece, dava konusu taşınmaz satıcısının fiili durumu gizlediğinden kusurlu olduğu, fakat davacının da yeterli inceleme ve araştırma yapmayarak zararın meydana gelmesine katkı sağladığı ve taşınmazda değer artışı da olduğu gerekçesi ile takdir edilen tazminattan % 50 oranında indirim yapılmak suretiyle 15.750,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Ayıplı mallarda indirilecek miktarın tespitinde; doktrinde, “mutlak metod”, “nisbi metod” ve “tazminat metodu” adıyla bilinen değişik görüşler mevcutsa da, Dairemizce, Yargıtay tarafından öteden beri uygulanan “nispi metod” olarak adlandırılan hesaplama yöntemi benimsenmektedir. Bu metoda göre; satış tarihi itibariyle satılanın, ayıpsız ve ayıplı değerleri arasındaki oranın, satış bedeline yansıma miktarı belirlenmektedir. Başka bir ifade ile satılanın, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile, mevcut ayıplı haldeki rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oran, satış bedeline uygulanmaktadır. O halde eldeki dosyada aldırılan bilirkişi raporu hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli değildir. Öte yandan mahkemece, davacının da yeterli inceleme ve araştırma yapmayarak zararın meydana gelmesine katkı sağladığı ve taşınmazda değer artışı olduğu gerekçesi ile takdir edilen tazminattan % 50 oranında indirim yapılmış olması da hatalıdır. Bu durumda mahkemece, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle dairenin ayıpsız değeri ile ayıplı değeri somut verilere dayanarak ayrı ayrı belirlenmeli, belirlenecek bu miktarlar birbirine oranlanmalı, tespit edilecek bu oran da satış bedeline uygulanarak davacının isteyebileceği bedel indirimi miktarı tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Davalının temyiz itirazları yönünden; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle yargılamada ileri sürülmeyen hususların temyizde ileri sürülemeyeceğinin anlaşılmasına göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
3-Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesine göre kişilik hakları haksız saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat isteyebilir. Aynı Kanunun 114. maddesi delaletiyle sözleşmeye aykırılık halinde de 58. maddenin uygulanacağı tartışmasızdır. Kişinin onuru, saygınlığı gibi kişilik haklarını oluşturan değerlere ve Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve hürriyetlere saldırı halinde manevi bir zarar, başka bir ifade ile kişilik hak ve değerlerinde irade dışında gerçekleşen bir eksilmeden söz edilir. Anılan yasa hükmüne göre koruma altına alınan bu haklar, kişisel varlıkların korunması için bireylere tanınan hayat, sıhhat, ad, şeref, mesleki ve ticari haysiyet gibi çok önemli, kişiye sıkı sıkıya bağlı olan haklardır. Dava konusu olayda ise, satın aldığı dairenin ayıplı olması nedeniyle, davacının kişisel haklarının zarara uğradığı kabul edilemeyeceğinden, manevi tazminatın koşulları bulunmamaktadır. Mahkemece aksine düşüncelerle, taşınmazın satın alınmasından sonra taşınmazın doğusunda ve güneyinde yolların açılması ve duvar yapılması nedeniyle manevi olarak da etkilenmesinin mümkün olduğundan bahisle, koşulları oluşmadığı halde yazılı şekilde manevi tazminata hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 31,40 TL temyiz harcının davacıya, 277,51 TL temyiz harcının davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.