Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/3640 E. 2020/7008 K. 24.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/3640
KARAR NO : 2020/7008
KARAR TARİHİ : 24.11.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalıya ait verici istasyonunda çıkan yangın sonucu maliki olduğu bahçesinde bulunan 85 adet badem ağacının tamamen yandığını, gerekli bakım ve onarım yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalının uğradığı zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 24/03/2016 tarihli dilekçesi ile talebini 7.820,00 TL olarak belirlemiştir.
Davalı; üzerine düşen bakım ve onarım yükümlülüğünü zamanında yerine getirdiğini, verici istasyonlarının periyodik olarak kontrolünün yapıldığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; yargılama sırasında alınan 07/03/2016 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, yangın nedeniyle zarar gören 85 adet badem ağacının değerinin 9.775,00 TL olduğu, yangına davalının kusurlu davranışlarının sebebiyet verdiği, ancak davacının da meydana gelen yangın dolayısıyla tali kusurlu olduğu, bu nedenle toplam zarar miktarından % 20 oranında indirim yapılması gerektiği gerekçesiyle; davanın kabulüne, 7.820,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Dairece verilen 22.10.2018 tarihli ve 2017/178 E. – 2018/10325 K. sayılı ilamıyla, “…Meyveli ağaçların yaşamına son verilmesinden doğan zararın, bunların kaim değerinin tespiti suretiyle takdiri gerektiği kökleşen Yargıtay içtihatlarıyla belli olmuştur. Bir ağacın kaim değerini bulmak için uygulanması gereken yöntem ise, ağaçların bulunduğu yerin ağaçlı değeri ile ağaçsız değeri arasındaki farkın
tespiti ile bu farkın o yerde bulunan ağaç sayısına bölünmesi suretiyle gerçeğe en yakın zararın belirlenmesidir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise; yukarıda açıklanan yöntem uygulanmadan, zarar gören ağaçların adet olarak değeri esas alınarak hesaplama yapılmıştır. Rapor, bu haliyle hüküm kurmaya elverişli değildir. O halde mahkemece; yukarıda açıklandığı şekilde bilirkişi raporu alınıp sonucuna göre karar vermek gerekirken, zarar kapsamının belirlenmesinde gerçek zarar ilkesine uygun olmayan hesaba dayalı bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması doğru değildir…” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; 10/05/2019 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak, davanın kısmen kabulü ile 6.900,78 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazının reddi gerekir.
2) Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.)
Mahkemece uyulan bozma ilamında; meyveli ağaçların yaşamına son verilmesinden doğan zararın, bunların kaim değerinin tespiti suretiyle takdir edileceği ve bir ağacın kaim değerinin ise, ağaçların bulunduğu yerin ağaçlı değeri ile ağaçsız değeri arasındaki farkın tespiti ile bu farkın o yerde bulunan ağaç sayısına bölünmesi suretiyle belirlenmesi gerektiği açıkça ifade edilmesine rağmen; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, zarar hesabının yukarıda belirtilen yönteme göre yapılmadığı, ağaçların bulunduğu yerin ağaçlı değeri ile ağaçsız değeri arasındaki farkın tespiti suretiyle zarar miktarının belirlendiği, eş söyleyişle uyulan bozma ilamının gereğinin tam olarak yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, dosyanın önceki bilirkişi heyetine tevdi ile meydana gelen zararın tespiti noktasında, Dairemizin 22.10.2018 tarih ve 2017/178 E. – 2018/10325 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere (ağaçların bulunduğu yerin ağaçlı değeri ile ağaçsız değeri arasındaki farkın tespiti ile bu farkın o yerde bulunan ağaç sayısına bölünmesi suretiyle), Yargıtay ve taraf denetimine elverişli ek rapor alınmak suretiyle, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bozma gerekleri yerine getirilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; mahkemece, ilk kararda, belirlenen zarar miktarı üzerinden davalı lehine olacak şekilde hakkaniyet indirimi (% 20 oranında ) yapılmış olup, anılan karar davalı vekilinin temyizi üzerine yukarıda açıklanan nedenle bozulmuştur. Bu durumda, davalının usuli kazanılmış hakkı dikkate alınarak, bozma sonrası tespit edilen zarar miktarı üzerinden hakkaniyet indirimi yapılmamış olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.