Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/3416 E. 2021/5930 K. 03.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/3416
KARAR NO : 2021/5930
KARAR TARİHİ : 03.06.2021

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulüne yönelik olarak verilen kararın süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalının gönderdiği faturaların incelenmesi sırasında, genel cerrahi branşında yetişkin hastalarda “Umbilikal kord hernisi onarımı” işleminin sıklıkla “Laparoskopık kolesistekomi” ve “Laparoskopik tübligasyon” işlemlerinin yanında ilave olarak fatura edildiğinin görüldüğünü, ancak davalının bildirdiği hastalığa yetişkinlerde rastlanılmadığını, ilgili hastaların dinlenilmesinde ameliyat öncesinde göbek fıtığıyla ilgili hiçbir rahatsızlıklarının bulunmadığının tespit edildiğini, ayrıca fatura eki belgelerde ameliyat öncesi söz konusu rahatsızlığı teyit eden herhangi bir tetkik ya da tahlil bulunmadığını, bu nedenlerle Özel …Hastanesi’nce sunulmayan sağlık hizmetlerinin Kurumlarına fatura edildiği anlaşıldığından Sosyal Güvenlik Kurumu özel sağlık hizmeti sunucularından sağlık hizmeti satın alım sözleşmesinin 5.1.1. maddesi gereğince cezai işlem uygulanacağı, ayrıca yapılan yersiz ödemelerin sözleşmenin 5.8. maddesi gereğince tahsil edileceğinin 12/07/2011 tarihli yazı ile bildirildiğini, tahsil edilemeyen 429.069,25 TL ve 65.429,87 TL kurum alacağının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla işlem tarihi olan 12/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilden tahsilini istemiştir.
Davalı; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince; davanın kabulü ile, 429.069,25 TL cezai şart ve 65.429,87 TL davalıya yapılan yersiz ödeme olmak üzere toplam 494.499,12 TL’nın 12/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; taraflar arasındaki sözleşmede cezai şart alacağının ödeme tarihine ve faiz başlangıç tarihine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı ve 6098 sayılı TBK’nun 117. maddesine göre, muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşecek olup, davacının, davalıyı, cezai şart alacağına ilişkin olarak dava tarihinden önce temerrüde düşürdüğü iddia ve ispat edilmediğinden bu alacak kalemi yönünden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği kanaatiyle davalının istinaf talebinin kabulüne, davacının davasının kabulü ile, 429.069,25 TL cezai şart alacağının dava tarihinden, 65.429,87 TL davalıya yapılan yersiz ödemenin ise 12/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-818 sayılı BK’nun 101. maddesinde “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla mütemerrit olur” hükmü getirilmiştir. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 117. maddesinde bu hüküm ”Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer” şeklinde düzenlenmiştir. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılması vs. suretiyle gerçekleşir.
Sözleşmeye aykırılık hükümlerine göre; borçludan faiz talep edilebilmesi için bir ihtar ile ya da aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez.
Somut olayda; davacı tarafından, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre, davalıdan cezai şart tahsili gerektiği belirlenerek bu husus 12.07.2011 tarihli yazı ile aynı tarihte davalıya tebliğ edilmiştir. Bu husus davalının cevap dilekçesinin deliller bölümündeki ikrarı ile de kabul edilmektedir. Hal böyle olunca ilk derece mahkemesince dava konusu cezai şart alacağına 12.07.2011 tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi yerinde olmuşsa da bölge adliye mahkemesince yanılgılı değerlendirme ile davacının, davalıyı, cezai şart alacağına ilişkin olarak dava tarihinden önce temerrüde düşürdüğü iddia ve ispat edilmediğinden bu alacak kalemi yönünden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının düzeltilerek onanması, HMK’nın 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün 3. maddesindeki “429.069,25 TL cezai şart alacağının dava tarihinden,” ifadesinin hükümden çıkarılarak yerine “429.069,25 TL cezai şart alacağının 12.07.2011 tarihinden,” ifadesi eklenerek bölge adliye mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca davacı yararına düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 32.934,75 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 03/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.