YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/2965
KARAR NO : 2021/5594
KARAR TARİHİ : 27.05.2021
MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : SAMSUN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen menfi tespit davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; …. isimli tıbbi malzemeyi 2014 Yılı aralık ayından itibaren hastaların tedavisinde kullanmaya başladıklarını, bu ürünün …. Medikal Ürünler Tic. ve San. AŞ. tarafından ithalatının ve satışının yapıldığını, SGK tarafından 23/11/2017 tarihli kararla … isimli ilacın çok kullanımlık ibaresinin SUT hükümlerine aykırı olarak yorumlanması sonucunda ilacın 10 kullanımlık ve 2 ay süre ile kullanılması gerektiğinin belirtilerek hakedişlerinden kesinti yapıldığını, bu kesintilere ilişkin kuruma 1.617.213,60 TL asıl alacak ve 225.410,57 TL tutarında faiz borcunun olmadığının tespitini istemiştir.
Davalı; dava konusu ürünün SUT hükümlerine göre fiyatının 10 kullanımlık formuna göre belirlendiğini, bu nedenle hastanenin her seans için ürün bedeli faturalandıramayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince; alınan bilirkişi raporu, bilimsel mütalaalar ve tüm dosya kapsamına göre … mükerrer kullanıldığından bu hastalara uygulanan tedavi için Kurum tarafından davacı hastaneye tedavi başına ödeme yapması gerektiği kanaatiyle davanın kabulüne, davalı kurum tarafından davacı aleyhine tanzim edilen 1.617.213,60 TL asıl alacak, 225.410,57 TL’lik faizi olmak üzere toplam 1.842.624,17 TL mahsup edileceğine ilişkin kurum işleminin iptali ile davacının borcu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davalının istinaf kanun yolu başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Davacı tarafından hastalara kullanılan dava konusu … isimli ilacın 5, 10 ve 20 kullanımlık ticari formlarının bulunduğu, bu ilaca ilişkin SUT’ta çok kullanımlık ibaresi yer almasına rağmen davacının hastalar için ilacın hangi formunu alırsa alsın, her seansta ilaç bedelini Kuruma fatura ettiği, oysaki 10’luk formunu aldığında 10 seansta bir kez kutu ilaç bitirdiği, 5’lik formunu aldığında 5 seansta bir kez 1 kutu ilaç bitirdiği, 20’lik formunu aldığında 20 seansta bir kez 1 kutu ilaç bitirdiği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık söz konusu ilacın her seansta mı yoksa 1 kutu ilacın bittiği tarihte mi faturalandırılacağına ilişkindir.
Her ne kadar SUT’ta söz konusu ilacın çok kullanımlık olduğu yazılmış ise de kaç kullanımlık olduğu belirtilmemiştir. Mahkemece beş ayrı üniversiteden alınan bilimsel görüşlerde, bir akademisyen dışında ilacın her seansta faturalandırılamayacağı belirtilmiştir. Ayrıca davalı Kurum; … isimli ilacın TİTUBB kayıtlarındaki açıklamasında kullanım şekli olarak 2 ay, ya da 10 tedavi denmesi nedeniyle 10 seansta bir fatura edilebileceğinin gösterildiği iddia etmiş ve hükme esas alınan bilirkişi raporuna da bu hususta itirazda bulunmuştur. Mahkemece bu itirazın yerinde olup olmadığı ek rapor alınarak yahut dosyanın yeni bir heyete tevdii ile tespit edilmesi gerekirken, uyuşmazlık giderilmeden eksik inceleme ile hüküm verilmiştir. O halde mahkemece yapılması gereken; tereddüde yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun, davalı tarafın itirazlarını karşılayacak şekilde taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, SUT ve ilgili SGK mevzuatından anlayan üç kişilik yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılarak, varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, itiraza uğramış, yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371 inci maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi Kararının davalı yararına BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 27/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.