Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/26 E. 2020/2679 K. 04.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/26
KARAR NO : 2020/2679
KARAR TARİHİ : 04.06.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı kooperatif; kendileri ile birlikte 6 adet kooperatifin 1988 ve 1989 yıllarında davalı … Büyükşehir Belediyesi’nin mülkü olan arazinin alımı ile ilgili olarak davalı …’na toplam 1.974.000.000 TL ödeme yaptıklarını, davalı … tarafından arsa tahsisinin uzaması üzerine 6 kooperatiften 3’ünün yatırdıkları bedeli geri alarak arsa alımından vazgeçtiklerini; kendilerinin de içinde bulunduğu 3 kooperatifin ise, kooperatiflerine arsa tahsisi amacı ile senelerdir beklediklerini, kendileri tarafından davalı …’nın … Bankası Belediye Sarayı Şubesi’nde bulunan 2001/4 hesabına 17.11.1988 tarihinde 100.000.000 TL, 14.12.1988 tarihinde 170.000.000 TL, 13.2.1989 tarihinde ise 230.000.000 TL olmak üzere toplam 500.000.000 TL ödeme yaptıklarını; kendilerinin ortaklara ucuz işyeri temin etmek amacı ile kurulan bir kooperatif olmalarına rağmen davalı … tarafından senelerce mağdur edildiklerini, davalı … tarafından yapılan ihale sonucunda ise Küçükçekmece İkitelli’de kain 64 pafta, 3258 parsel sayılı 322558,24 m2 alanlı belediye malı olan taşınmazın 302.555 m2 lik kısmının 302.555.000.000 TL + KDV bedelle ihaleye çıkarıldığını, yapılan ihale sonucu kendilerinin arsa tahsisi amacı ile avans niteliğinde yatırdığı 500.000.000 TL’nin hiç dikkate alınmadığını ileri sürerek; arsa tahsisi amacı ile davalı belediyeye ödenen toplam 500.000.000 TL’nin (17.11.1988–14.12.1988–13.02.1989) ödendiği tarihlerdeki rayiç bedelleri (m2 satış değeri) üzerinden arsa tahsis edilmesine, arsa tahsisinin mümkün olmaması durumunda, ödenen bedelin davanın açıldığı tarihte avans bedelinin ödendiği tarihte tahsisi edilmesi gereken rayiç bedelleri üzerinden günümüz şartlarıyla rayiç bedellerine uyarlanarak reeskont faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …, davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olup öncelikle … 5. İdare Mahkemesi’nin 2005/2959 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasını, Belediye Encümen kararları ile Esenler İkitelli Mahallesinde belediyeye ait parsel hisselerinin 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 17. maddesine göre taksitle davalı ile dava dışı … Çevresi Marangozlar Küçük Sanayi Sitesi Kooperatifi’ne satışı yapıldıktan ve tapuları teslim edildikten sonra böyle bir davanın açılmasının iyi niyete dayanmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davacı kooperatife arsa tahsisi ya da arsa tahsis vaadi yapılmadan mahiyeti belirtilmeksizin davalı hesabına yatırılan toplam 500.000.000 TL’nin ne amaçla yatırıldığı kanıtlanamadığından sadece sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde aynen iadesinin talep edebileceği, davacının, daha sonra yapılan işlemler ve arsa tahsisleri sırasında herhangi bir mahsup talebinde bulunmayıp bu davayı açmasının objektif hüsnüniyet kaidelerine açıkça aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; davacının temyizi üzerine, Dairemizin 03/04/2017 tarihli ve 2017/10858 Esas, 2017/4408 Karar sayılı ilamı ile; Davanın davacı kooperatif tarafından davalı …’ye ödendiği iddia edilen avans bedelin sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde iadesi istemine ilişkin olduğu, 21.05.1992 tarihli Bakanlık yazısı, davacı tarafından yapılan ödemeleri gösterir dekontlar ve dosya kapsamı dikkate alındığında; davacının davalı belediyeye ödediği 500.000.000 TL’nin ifanın imkansız hale geldiği tarihte (tespit edilemiyor ise dava tarihinde) ulaştığı değer itibariyle güncellenmesi konusunda alanında uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması, alınacak raporda enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs. ortalamaları alınmak suretiyle, ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi ve belirlenecek bu bedelin hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda; bilirkişi deliline başvurulmuş ve dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporu doğrultusunda davacı davasını ıslah etmiş, 6.000 YTL olan talebini arttırarak 1.300.915,70 TL alacağının olduğuna karar verilmesini talep etmiş, davanın kabulü ile 1.300.915,70 TL nin dava tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. “HMK’nın 176. maddesine göre taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir” olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun’un 177. maddesinde ise; ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Bozmadan sonra ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim, 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; ‘ıslah’ın; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay’ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmış, 06.05.2016 gün ve 2005/1 Esas 2006/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile de; “bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve 04.02.1948 gün ve 04.02.1948 gün ve 1944/10 Esas 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir.
Somut olayda, Dairemizin 03/04/2017 tarihli ve 2017/10858 Esas, 2017/4408 Karar sayılı bozma ilamı sonrasında 02.05.2019 tarihinde dava değeri ıslah ile 1.300.915,70 TL’ye yükseltilmiş, mahkeme de davacı tarafın ıslah dilekçesini dikkate alarak hatalı değerlendirme ile 1.300.915,70 TL üzerinden hüküm tesis etmiştir.
O halde, bozma sonrası davacının davayı ıslah ettiği anlaşılmakla, bozma sonrası ıslah yapılamayacağı gözetilerek mahkemece hüküm kurulması gerekirken, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.