Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/1984 E. 2020/2831 K. 09.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1984
KARAR NO : 2020/2831
KARAR TARİHİ : 09.06.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak-adi ortaklığın tasfiyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, duruşmalı olarak incelenmesi asıl ve birleşen dosya davacısı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 12/02/2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı vekili Av…. geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra noksanlığın giderilmesi bakımından dosya mahalline geri çevrilmiş, bu kez yeniden gelmekle; belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; … Belediyesince düzenlenen ihale sonucunda … şehir temizliği çöp toplama ve nakliyet hizmetleri işinin müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki iş ortaklığına verildiğini, ortak girişimin yürüttüğü şehir temizliği çöp toplama ve nakil işinin tüm idari mali ve hukuki sorumluluğunun, dolayısıyla işin tüm kar ve zararının müvekkili şirkete ait olduğunu, bu nedenle tüm harcamaların müvekkili şirket tarafından yapıldığını, bu ortaklığın söz konusu iş sona erdiği için tasfiye aşamasında iken 500.000 TL hak edişe davalı şirketin borcundan dolayı 3. kişi tarafından haciz konulduğunu, davalı şirketin açtığı dava ile bu haciz işleminin iptal edildiğini, ancak davalı şirketin müvekkili şirkete vermiş olduğu vekaletnameyi iptal etmesi nedeniyle hakedişin iadesi konusunda anlaşmazlık doğduğunu ileri sürerek; müvekkili şirketin davalı şirketten alacaklı olduğu 500.000 TL’nin ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; taraf şirketlerin ortak girişim olarak … Belediyesinin temizlik işini ihale ile aldıklarını, taraflar arasında … 5. Noterliği nezdinde 27.01.2010 tarih ve 1865 yevmiye nolu ortaklık sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşmeye göre müvekkili şirketin %51 oranında paya sahip olan pilot ortak olarak, davacı şirketin ise %49 oranında paya sahip olan özel ortak olarak belirlendiğini, müvekkili şirketin ihale ile alınan iş ile ilgili işlemlerin yürütülmesi amacıyla aynı yerde faaliyet gösteren davacı şirkete vekalet verdiğini, ancak davacı şirketin bu vekaletname ile davaya konu hakedişi uhdesine geçirmek için girişimde bulunulması nedeniyle vekaletten azledildiğini, davaya konu hakedişin ise müvekkili şirkete ait olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir
Mahkemece; davacı tarafın, ortak girişimin yürüttüğü … Belediyesi şehir temizliği çöp toplama ve nakil işinin tüm idari, mali ve hukuki sorumluluğunun, işin tüm kar ve zararının kendisine ait olduğunu ileri sürerek, davalı tarafın borcundan dolayı ortak girişimin hak edişinin 500.000 TL’lik bölümüne konulan haciz nedeni ile bu meblağın davalı şirketten tahsilini istediği, aldırılan bilirkişi raporundada belirtildiği üzere hak edişlerin ortak girişime ait olduğu, ortak girişimin tafsiyesi halinde davalı tarafa %51 oranında pay ödeneceği, toplam 4.612.000 TL hakediş miktarına göre davalı tarafın payına düşen meblağın 2.352.120 TL olduğu, bu durumda işin tüm kar ve zararının davacı tarafa olduğu yönündeki iddianın yersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 20.01.2014 tarih ve 2013/15443 E.-2014/568 K.sayılı ilamıyla; davada, taraflar arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde (818 sayılı BK.nun 520 ve devamı maddelerinde) düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu, davacı şirketin ortaklığa konu işe ilişkin tüm giderlerin kendisi tarafından yapıldığını ileri sürerek, bunlardan davalının payına düşen kısmın ödetilmesinin istendiği, davacının bu alacağını da sadece borçlu ortağın tasfiye alacağından talep edebileceği, bu isteğin aynı zamanda ortaklığın tasfiyesini kapsadığı, bu nedenle adi ortaklığın tasfiye işleminin gerçekleştirilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur.
29/08/2013 tarihinde açılan ve bozma sonrası işbu dava ile birleştirilen davada davacı; taraflar arasında kurulan adi şirketin hükmen tasfiye edilmesini, tasfiye sonucunda paylarına düşecek olan 619.495 TL’nin ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; taraflar arasında kurulan ortaklık sözleşmesi uyarınca, yapılan iş sonrası belediye tarafından ödenen tüm hakedişlerin davacı uhdesinde kaldığını ve tarafına herhangibir ödemenin yapılmadığını, bu ortaklık sözleşmesi öncesi taraflar arasında 02.11.2009 tarihli protokolün yapıldığını, bu protokol uyarınca tüm araçların ortak girişimin malı olacağının ve iş bitiminde eşit olarak pay edileceğinin hüküm altına alındığını, davacının ticari etik ve yasalara aykırı olarak hareket edip taraflarının maddi zararına neden olduklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, tedbir konulan bedelden 491.188,94 TL’nin davacı şirkete ödenmesi sureti ile tasfiyenin sonlandırılacağı hususunun tespitine, … 10.İcra Dairesinin 2010/22184 ve Adana 13.İcra Dairesinin 2015/12913 esas sayılı dosyalarında blokeli hesaplarından meblağ kalması halinde yapılan adi ortaklık sözleşmesine istinaden bu meblağın %49 unun davacı şirkete %51 inin davalı şirkete ödenmesine, karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Asıl dava, davacı şirketin ortaklığa konu işe ilişkin tüm giderlerin kendisi tarafından yapıldığından bahisle, bunlardan davalının payına düşen kısmın tahsili talebi, birleşen dava ise adi ortaklığın tasfiyesi istemine ilişkindir.
HMK’nın 166 ncı maddesine göre, ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları koşulu ile birleştirilerek bakılabilmeleri mümkündür.
Ancak, birleştirme kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar değildir. Bu karar, sadece birleştirilen davaların tahkikat safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurmaktadır. Diğer bir anlatımla, asıl ve birleşen davalar birbirinden bağımsız, müstakil davalardır. Bu nedenle, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı karara bağlanması, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin ayrı ayrı tayin edilmesi gerekmektedir.
Somut olayda ise, asıl ve birleşen davalar bakımından ayrı ayrı hüküm kurulmamıştır. Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda ifade edilen yasa hükmü ve açıklamalar dikkate alınmak suretiyle asıl ve birleşen davada ayrı ayrı hüküm kurularak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davacı ve davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428 inci maddesi gereğince davacı ve davalı taraf yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davacı ve davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK’nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.