Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/1620 E. 2020/2480 K. 01.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1620
KARAR NO : 2020/2480
KARAR TARİHİ : 01.06.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı,17.06.2013 günü davalı …’a ait elektrik hattındaki arıza neticesinde yangın çıktığını, yangın neticesinde hasada hazır durumdaki arazilerdeki ekinlerin yandığını, kendisine ait de Mermer köyü 154 no.lu parsel ve Sayarlar köyü 102, 111, 112 parselde tapuya kayıtlı taşınmazlardaki ekinlerin tamamına yakınının yandığını, buğday ekili olup yanan ekinlerin toplam alanının … 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/68 D.İş sayılı dosyası ile yapılan tespit neticesinde 301.531,63 m2 olduğunun tespit edildiğini, meydana gelen olayın tamamen davalının kusurundan kaynaklandığını, kendisinin hasada hazır durumdaki buğdayın ve samanın gelirinden mahrum kalmak suretiyle maddi zarara uğradığını ayrıca, topraktaki minerallerin de yangın neticesinde zarar gördüğünden gelecek sene için arazisinde verim düşüklüğü olacağını, yanan buğday başaklarından tarlaya dökülen buğday tanelerinin bir kısımının gelecek yılki ekimde tekrar filizlenip ekilecek ürüne karışıp ürünün kalitesini düşüreceğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 90.000,00 TL maddi tazminatın 17.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, öncelikle yokluklarında yapılan delil tespitine ilişkin bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, dava konusu yangının elektrik hatlarındaki arızadan kaynaklandığına dair herhangi bir delil ve emare olmadığını, yangının elektrik hattından başka fiil ve eylemlerden çıkma ihtimalinin de bulunduğunu, kendilerine atfı kabil bir kusur olmadığını, meydana gelen zararla aralarında illiyet bağı bulunmadığını, yangının kendilerine ait iletkenlerden kaynaklandığı kabul edilse bile davacının basit koruyucu önlemleri alarak zararı önleyebilecekken bunu yapmadığından ağır kusurlu olduğunu, olayda kaçınılmazlık olgusunun incelenmesi gerektiğini, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi sonucunda Dairemizin 16.05.2018 tarih ve 2016/6410 E.-2018/5304 K. sayılı ilamı ile ‘’… mahkemece,öncelikle davaya konu olan elektrik nakil hattının davacıya ait tarlada olup olmadığı, yangının davacıya ait tarlada başlayıp başlamadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesinden sonra, yangının başlama noktasına göre davacının alabileceği herhangi tedbir olup olmadığı, bu doğrultuda TBK’nın 52/1.maddesi anlamında yangının ve zararın artmasında davacının da kusurunun bulunup bulunmadığı hususunda gerekli değerlendirme yapmak üzere dosyanın önceki bilirkişilerden farklı bir bilirkişiye verilerek yeniden rapor alınması sağlandıktan sonra sonucuna uygun karar verilmesi gerektiği…gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda ise, davanın kısmen kabulü ile, 71.332,74 TL alacağın 17/06/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre,davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Ancak,karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T’nin 13. maddesinde’’
 (1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 9 uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.’’ düzenlemesi yer almaktadır.
2-Mahkemece,yukarıda ifade edilen tarife hükümleri uyarınca davalı lehine reddedilen kısım üzerinden hesaplanan 834,08 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken,davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru görülmemiştir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK’nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,ikinci bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının 7.bendinin hükümden çıkarılarak yerine 7. bent olarak ‘’Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince 834,08 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine… ifadelerinin yazılmasına,hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.06.2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.