Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/1384 E. 2020/6709 K. 18.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1384
KARAR NO : 2020/6709
KARAR TARİHİ : 18.11.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, … Eczanesi’nin mesul müdürü olduğunu, 01/05/2012 tarihinden itibaren davalı kurum tarafından, alacaklarından farklı tarih ve miktarlarda kesinti yapıldığını, ancak bu kesintilere ilişkin tebligat yapılmadığını, gerekçesinin bildirilmediğini, kesinti işlemlerine ilişkin Protokol hükümlerine uyulmadığını ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 500 TL kesintinin kesinti tarihinden işleyecek ticari faiziyle tarafına iadesini talep etmiş, davacı ıslah talebiyle alacağını 6.242,55 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı, 5510 sayılı Kanun’un 97.maddesine göre, fatura bedelinin tamamının 60 gün içinde avans olarak ödeneceğini, fatura ve eki belgelerin fatura teslim tarihinden itibaren üç ay içinde incelenerek avans hesabının kapatılacağını, 2012 yılında davacıdan tahsil edilen tutarın, 2007-2008 yıllarına ait hak edişlerine ilişkin yapılan avans ödemesi ile kontrolü yapıldıktan sonra olması gereken fatura bedelleri arasındaki farktan kaynaklı olarak avans artığı kesintisi olduğunu, kesinti işleminin usulüne uygun yapıldığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, 6.242,55 TL’nin dava tarihi olan 12/03/2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, davalı kurum tarafından davacı eczanenin hakedişlerinden yapılan avans kesintisine yönelik alacak davasına ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 266. maddesi hükmüne göre, mahkeme çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK’nın 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri;
mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Somut olayda davanın konusunu, davacı eczanenin alacaklarından yapılan avans kesintisi ve faizi oluşturmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, örnekleme yönteminin uygun şekilde uygulanmadığı, faturaların mevzuatta öngörülen sürede incelenmediği, avansın gerekenden fazla olduğunun tespit edilerek tebligat yapılmaksızın itiraz hakkı tanınmadan yapılan kesinti işleminin iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil edeceği belirtilerek kesinti işleminin yerinde olmadığı belirtilmiştir.
Sayıştay uzman denetçisi tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda; davanın esasını oluşturan kesinti işleminin nedenine ve uygunluğuna yer verilmediği, itiraz ve tebligat usullerine ağırlık verilerek raporun hazırlandığı ve sonuç itibariyle karar vermeye yeterli tespitler içermediği anlaşılmış, bilirkişinin uzmanlık alanı itibariyle kesintilerin uygunluğunu değerlendirecek nitelikte olmadığı görülmüştür. Ayrıca davaya konu uyuşmazlık bakımından, taraflar arasındaki Protokol hükümleri ile faiz değerlendirmesi bakımından 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 97. maddesinin 7. bendinin incelenmesi zorunludur. Bu nedenlerle söz konusu raporun, hüküm kurmaya elverişli olmadığı açıktır.
O halde mahkemece, aralarında sosyal güvenlik uzmanının da yer aldığı konusunda uzman bilirkişi heyetine dosyanın tevdi edilerek, davalı kurum tarafından yapılan avans kesintisinin usule uygun olup olmadığı hususunda ayrıntılı, taraf ve Yargıtay denetimine açık rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.