Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/11240 E. 2021/6684 K. 16.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/11240
KARAR NO : 2021/6684
KARAR TARİHİ : 16.06.2021

MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki ayıplı mal davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalı şirketten daire satın aldığını, sözleşme uyarınca tüm borcunu ödeyerek edimini yerine getirdiğini, bu ödemenin dışında davalı şirketin proje tadilatı adı altında 8.000,00 TL daha tahsil ettiğini, teslim edilen dairelerde proje ve sözleşmeye aykırı malzeme kullanıldığını, eksik ve ayıplı işlerin dairenin kalitesini ve bedelini düşürdüğünü, sözleşmenin 3. maddesinde inşaata başlama ve bitiş tarihi olarak “…Nilüfer Belediyesi’nin onay tarihi olup, onay tarihinden itibaren 19 aydır.” şeklinde hüküm bulunduğunu, ayrıca sözleşmede geç teslim halinde her ay için rayiç kira bedelinin kayıt altına alındığını, dava tarihine kadar geçen 14 aylık emsal kira bedelinin 11.200,00 TL olduğunu belirterek, eksik işler, malzeme bedeli ve binadaki değer kaybı için şimdilik 10.000,00 TL, geç teslimden dolayı 11.200,00 TL, proje tadilatı adı altında sözleşme dışı alınan 8.000,00 TL olmak üzere toplam 29.200,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın süresinde yenilenmediğinden HMK’nın 150/5. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına, karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Ülkemizin de tarafı olduğu ve Anayasanın 90. maddesi gereği iç hukukun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nin 27. maddesinde ise adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olarak hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiş olup, bu hak yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini, kararların somut, açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
Öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150/1 maddesinde, ”Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir” düzenlemesi getirilmiş olup, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri gelmezse, gelen tarafın talebi üzerine, yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda ifade edilen usul hükümlerinden anlaşılacağı üzere, tarafların duruşmalarda hazır olmaları halinde bir sonraki duruşma günü ve saati taraflara tefhim edilmek suretiyle bildirilir. Taraflardan biri veya vekili mazereti nedeniyle belirtilen gün ve saatte duruşmaya gelmemiş, ancak mazeret dilekçesi göndermiş ve mahkemece de bildirilen mazeret kabul edilmiş ise, mazeret bildiren tarafa tensip edilecek duruşma gününün davetiye ile bildirilmesi gerekir.
Somut olaya gelince; davacı … hakkında Balıkesir L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne yazılmış olan müzekkereye gelen cevaptan, davacının 28.7.2016-4.5.2020 tarihleri arasında hükmen tutuklu özlü olarak barındırılmış olduğu, 4.5.2020 tarihinde tahliye edildiği ve bu süre içerinde vesayet altına alınmadığı anlaşılmıştır.Dosya içeriğinden , duruşma gününü bildirir davetiyenin Balıkesir L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan davacı …’e 05/10/2017 tarihinde infaz kurumunca tebliğ edildiği görülmüştür. Türk Medeni Kanununun 407/1. maddesi gereğince; bir sene veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı ceza ile hükümlü bulunan kişiye sulh mahkemesince bir vasi tayini zorunlu olup bu halde tebligatın Tebligat Yasasının 16. maddesi hükmü gereğince vasiye yapılması gerekir. Dosya kapsamından davacının tutuklu olduğu anlaşıldığından vasi tayin edilmesi gereken durumun söz konusu olmadığı görülmüştür.
Davacı 06/10/2017 tarihli dilekçesinde; tutuklu olması nedeniyle 26.10.2017 tarihindeki duruşmaya SEGBİS ile bağlanmak istediğini, dava ve dosyadaki belgelere ulaşma imkanının bulunmadığını, önceki beyanlarının geçerli olduğunu ifade etmiştir. Mahkemece, 26/10/2017 tarihli celsede, davacının davasını takip eden bir temsilcisinin bulunmadığı, mazeretli sayılmasına ilişkin bir talebinin de olmadığı görüldüğünden, taraflarca takip edilmeyen dava dosyasının HMK’nın 150/1. maddesi gereğince yeniden müracaat edilinceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın işlemden kaldırılmasından sonra geçen üç aylık süre içerisinde taraflarca yenileme dilekçesi verilmediğinden HMK’nın 150/5. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemeler çerçevesinde davacı …’in mazeret dilekçesi ile tutuklu olduğunu ve duruşmaya SEGBİS ile bağlanmak istediğini talep ettiği görülmüştür. Davacının işbu talebinin mazeret olarak kabul edilmemesi adil yargılanma hakkını zedelemiştir. Mahkemece gerekirse davacıya barodan avukat tayin edilmek suretiyle yargılamaya devam edilmesi gerekirken, davanın açılamamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’un 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.