Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/10939 E. 2021/9532 K. 05.10.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/10939
KARAR NO : 2021/9532
KARAR TARİHİ : 05.10.2021

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın kabulüne yönelik olarak verilen karar, davacı vekili tarafından duruşmasız, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 05/10/2021 tarihinde davacı vekili Av. … geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı ile imzaladıkları ”Takaslı Satım ve Geri Alım Ön Sözleşmesi”nin alacağının dayanağı olduğunu, Çan İcra Müdürlüğünün 2013/1427 sayılı dosyasında başlattığı ilamsız icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu, sözleşmenin TBK’nın 27, 28 ve 29 ncu maddelerine aykırı olmadığını, yapı kooperatifi hisse devirleri ile yüklenicinin kat karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan haklarının devrinde resmi şekil aranmadığını ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı; davaya dayanak belgede tek imza bulunduğunu, davacının imzasının olmadığını, belgenin geçersiz olduğunu, davacı tarafından kendisine para ödenmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne; 45.000 TL’lik asıl alacak üzerinden takibin devamına, faize ilişkin istemin reddine, asıl alacağın %20’sine tekabül eden 9.000 TL inkar tazminatının davalıdan tahsiline dair verilen karar; tarafların temyizi üzerine, Dairece verilen 10/03/2016 tarihli ve 2015/18136 E. 2016/3594 K. sayılı kararla; ”Mahkemece, faize ilişkin istemin reddine karar verilmiş ise de red kararı, icra takibinde işlemiş faiz yanı sıra tahsil tarihine kadar da aylık %5 faiz talep edilmiş olmakla bu faiz taleplerinden hangisine ilişkin olduğu konusunda açıklığa sahip olmayıp, HMK’nın 297. md. (HUMK 388. md.) aykırı olarak hüküm kurulmasının doğru görülmediği” gerekçesiyle bozulmuş, bozma kararına karşı davacı tarafça karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine; Dairece verilen 24/05/2017 tarihli ve 2016/11998 E. 2017/7810 K. sayılı kararla; “…davacı tarafça, taraflar arasındaki harici taşınmaz satış sözleşmesi gereğince ödenen satış bedelinin, ifanın imkânsız hale geldiği tarih saptanarak bu tarih itibariyle, ifanın imkansız hale geldiği tarihin saptanamaması halinde ise dava tarihi itibariyle enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı rapor alınarak hüküm kurulması” gerektiğinden bahisle bozma kararının kaldırılmasına ve hükmün değişik gerekçe ile davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde; bilirkişi raporu doğrultusunda, itirazların asıl alacak olan 45.000 TL yönünden iptaline, takibin takip tarihinden itibaren yıllık %83 faiz oranı ile devamına, işlemiş faiz yönünden davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, asıl alacağın % 20’sine tekabül eden 9.000 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen karar; tarafların temyizi üzerine, Dairece verilen 21/01/2019 tarihli ve 2018/5123 E. 2019/329 K. sayılı kararla; “mahkemece faize yönelik istem bakımından karar düzeltme aşamasındaki bozma ilamı doğrultusunda ve geçersiz sözleşme ile öngörülen %5 faiz oranına ilişkin cezai şart niteliğindeki kararlaştırmanın da geçersiz olduğu gözetilerek, davacının işlemiş faiz istemi yönünden; ödenen satış bedelinin, ifanın imkânsız hale geldiği tarih saptanarak bu tarih itibariyle, ifanın imkansız hale geldiği tarihin saptanamaması halinde ise, dava tarihi itibariyle enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi ve bu miktara hükmedilmesi ve takipten asıl alacağın tahsiline kadar dönem için istenen takip sonrası dönem için faiz istemi bakımından ise; %60 yerine yasal faiz uygulanması ve taleple bağlılık ilkesi de nazara alınarak bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözardı edilerek, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde; itirazın iptaline ve asıl alacak olan 45.000 TL yönünden takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz oranı üzerinden takibin devamına; bilirkişi raporunda takip tarihinden sonra enflasyon ücreti ve tüketici endeksleri ortalamaları dikkate alındığında yıllık faiz oranının %83 olduğu tespit edilmiş ise de asıl alacağa takip tarihine kadar yıllık %83 oranında faiz işletilmesi durumunda takibe konu 16.939,73 TL işlemiş faizden daha fazla bir faiz miktarının ortaya çıktığı, mahkemenin tarafların talebi ile bağlı olduğu, fazlaya hükmetmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı gözetilerek takibin 16.939,73 TL işlemiş faiz yönünden devamına karar verilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Uyuşmazlığa konu davada; davacı tarafından, davalı aleyhine 24/07/2013 tarihinde başlatılan icra takibinde, geçersiz sözleşme ile ödenen paranın sözleşme tarihinden itibaren işlemiş %5 gecikme faizi ile tahsili talep edildiğine göre; bu talebin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ve denkleştirici adalet ilkesinin esas alınması suretiyle tahsiline ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Başka bir deyişle; davacı tarafça yapılan icra takibine konu edilen alacak talebinde, ödenen paranın ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde ödeme yapılması amaçlanmıştır.
Her ne kadar mahkemece, bozma kararlarında belirtilen hususlar gözetilerek bilirkişi raporu aldırılmış ise de, işbu rapor hüküm vermeye yeterli değildir. Zira, hükme esas alınan bu raporda satış bedelinin ekonomik etkenlerin uygulanması suretiyle ulaştığı güncel değerler belirtilmiş ise de, bu değerlerin ne şekilde hesaplandığı gösterilmediği gibi, takip tarihinden sonra enflasyon ücreti ve tüketici endeksleri ortalamaları dikkate alındığında yıllık faiz oranının %83 olduğu belirtilerek hesap yapılmıştır.
Diğer taraftan, somut olayda; davacı tarafından, davalı … ve Hayriye Şahin’e 09/07/2013 tarihinde Çan Noterliği marifetiyle gönderilen ihtarnamede cayma hakkını kullandığına ilişkin 07/03/2013 tarihinde sms gönderdiği, mağduriyetinin giderilmesini istediği, gecikme faizinin 07/03/2013 tarihinden itibaren hesaplanmasına razı olduğunu bildirmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece; satış bedeli olarak ödenen 45.000 TL’nin ödeme tarihinden, çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle ifanın imkansız hale geldiği (davacının kabul ettiği) 07/03/2013 tarihinde ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi için yeniden konusunda uzman (mali müşavir vb.) bilirkişiden rapor alınması, belirlenecek miktara asıl alacak olarak hükmedilmesi; tespit edilen bu alacağa da takipten asıl alacağın tahsiline kadar olan dönem için yasal faiz uygulanması suretiyle karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeler içeren bilirkişi raporunun esas alınması suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, 3.050 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 3.173,30 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, 6100 sayılı HMK’nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi