Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2020/10494 E. 2020/7919 K. 17.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/10494
KARAR NO : 2020/7919
KARAR TARİHİ : 17.12.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
VEK.AV….

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin bozma ilamına direnilmesine dair verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; 6763 sayılı Kanun’un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK’nun 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca dosyadaki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; devlet hastanesi doktorunun usulsüz tarzda ilaç iştirak bedeli muafiyet raporları düzenlediği, söz konusu sağlık raporlarına dayanılarak 09.06.2006-01.02.2008 tarihleri arasında, eczanesinden karşılanan ve davalı Kuruma fatura ettiği ilaçlar dolayısıyla Kurumun, 14.520,64 TL asıl ve 2.840,53 TL faiz olmak üzere toplam 17.361,05 TL zarara uğradığı iddiasıyla alacağından mahsup etmek suretiyle tahsil etme yoluna gittiğini, bunun usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirerek; alacağından mahsup edilen 17.361,05 TL’nin 18.09.2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı Kurumdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı; ilacın verilebilmesi ile ilgili rapor şartı ve hekim şartı ile ilgili davacı tarafın herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, ancak diğer şart olan basamak tedavi şartının uygulanıp uygulanmadığını davacı tarafın bilgisayarından takip edebileceğini, davalı Kurum ile sözleşmeli eczanelerin geçmiş ilaç bilgilerini sorgulama imkanının 09.06.2006 tarihinde sağlanmış olduğunu ve usulsüz olarak düzenlenmiş sağlık raporlarına dayanarak verilen ilaçlarla ilgili davacı tarafın sorumluluğunun doğduğunu, yani bu usulsüz düzenlenen reçetelerdeki ilaçlar bakımından önceden bazı ilaçların hasta tarafından kullanılması gerektiğini ve bunu da sistemden eczanelerin görebildiğini bu nedenle doktorla birlikte sorumlulukları olduğunu savunarak açılan davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davacının kurumu zarara uğratma kastı ile hareket etmediği, doktor raporlarında belirtilen ilaçları hastalara vermesinde davacıya atfı kabil bir kusur bulunmadığı, doktor tarafından belirlenen tedavinin gereği yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 17.361.05 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalından alınıp davacıya verilmesine dair verilen hükmün, taraflarca temyizi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 09/04/2019 günlü ve 2016/13067 E. 2019/4746 K. sayılı ilamıyla; “… Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunun, tarafların emsal olarak getirdiği dosyalardaki bilirkişi raporları baz alınıp, atıf yapılarak hazırlanmış olduğu anlaşılmıştır. Oysa, dosyadaki bilgi ve belgelere göre rapor tanzimi gerekmektedir. Davalı tarafça da bu yönde yeni bir bilirkişi
raporu alınmasının istendiği ortadadır. Mahkemece, bu rapora dayanılarak ve davalının itirazları karşılanmadan yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Somut olayda açıklanan bu hususlar gözetilmeksizin hazırlanan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuş olması isabetli görülmemiş olup, bozma nedenidir. 2-Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece; aynı gerekçelerle, bozma ilamına karşı direnilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, davalı kurum mensubu hastaların reçetelerinin SUT’ta yer alan koşullara uymamasına rağmen eczane tarafından verilmesi üzerine kurumca yapılan kesintinin iadesi istemine ilişkindir.
Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin, 15.06.2006 tarihinde yürürlüğe giren Tedavi Yardımına ilişkin Uygulama Tebliği’nin ek 2/c ayaktan tedavide sağlık kurulu raporu ile verilebilecek ilaçlar listesi madde 14. bölümünde, “ezetimib, kardiyoloji, iç hastalıkları, kalp damar cerrahi veya nöroloji uzmanının bulunduğu sağlık kurulu raporu ile statinlerle sonuç alınamayan veya karaciğer toksitesinin başladığı vakalarda bu durumun sağlık kurulu raporunda belirtilmesi ve kullanılan statin dozunun azaltılması koşulu ile kullanılabilir.” hükmünün yer aldığı, bu hüküm çerçevesinde söz konusu ilaçların kullanılabilmesi için rapor şartı, hekim şartı ve basamak tedavi şartlarının arandığı, bu şartların tamamının biraraya gelmediği durumlarda ilaç bedelinin ödenmesinin mümkün olmayacağı, basamak ile tedavi şartının yerine getirilip getirilmediğinin reçete kontrolü sırasında, sigortalının geçmiş ilaç bilgilerinin sorgulanarak ortaya çıkarıldığı, sözleşmeli eczanelerin bu kontrolünün 09.06.2006 tarihinden önce yapamadıkları, 09.06.2006 tarihinden sonra sözleşmeli eczanelerin ilaç bilgi dökümlerini görebildikleri, bu nedenle sözleşmeli eczane reçetelerinde 09.06.2006 tarihinden öncekiler için kesintiler yapılmasının doğru olmadığı, usulsüz verilen ilaç dolayısı ile meydana gelen kurum zararının hekimden tahsilinin veya ilgili sağlık kuruluşunun alacağından tahsilinin uygun olacağı belirtilmiştir.
Dava konusu reçeteleri yazan Dr. … hakkında temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen Dalaman (Kapatılan) Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/221 Esas, 2012/84 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; Dr….’un hastalarına en çok faydayı sağlama kaygısı ile hareket ettiği görüşünün ağır bastığı, kurumu zarara uğrattığına, usulsüzlük yaptığına dair bulgu tespit edilemediği, ezetimib etken maddeli ilaçların kullanılmaması gereken vakalarda reçete edildiğine dair tespit yapılamadığı ve yine aynı dosyada kardiyoloji uzmanı 3 kişiden oluşan bilirkişi kurulunun 14.01.2011 tarihli raporunda; tedavinin ana hedefi LDL kolesterolün düşürülmesi olduğu, LDL kolesterolü düşürmek için statin ve diğer antilipid ilaçların kullanıldığını, kolesterol düşürücü ilaçların kesilmesinin, bu kazanımın kaybına ve telafisi mümkün olmayan koroner olaylara, pahalı ve girişimsel kardiyolojik tedavi yöntemlerin daha çok kullanılmasına ve inme gibi telafisi olmayan sonuçlara neden olabileceği, bu nedenle hastaların da primer ve sekonder korumayı ve ölüm ve hastalanma riskini azaltmayı hedefleyen bir hekimin yüksek kolesterollü hastalarda tek ilaç kullanmasının etik ve tıbbi uygulama bakımından yanlış olmadığı görüş ve kanaat olarak belirtilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, dava konusu reçeteleri yazan doktor hakkında Dalaman (Kapatılan) Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/221 esas, 2012/84 karar sayılı dosyasında açılan davada, kardiyoloji uzmanı bilirkişi heyetinden alınan rapor dikkate alınmıştır. Bu rapor uyuşmazlık konusu hastaları da değerlendirmektedir ve bu rapora göre kesinleşen bir mahkeme kararı bulunmaktadır. Kesinleşen mahkeme kararında doktor tarafından uygulanan tedavinin yerinde olduğu kanaatinin bu dosyada dikkate alınması yerinde olmuştur. Ayrıca reçete sahibi hastaların raporlarına doktor tarafından “Statin grubu” ilaç tedavisi uygulanmadığı halde “Statinlerle kolestrol seviyesinin yeterince düşmediği”
ibaresi de yazılmıştır. Bu durumda davacı eczacıyı hastaların statin kullanıp kullanmadığına dair geçmiş reçetelerini incelemediği için sorumlu tutmak hatalı olacaktır. Zira doktor tarafından resmi belge şeklinde düzenlenen her reçete ve rapordaki bilginin doğruluğunu araştırma yükümlülüğü yoktur. Raporda açıkça önce kullanılması gereken ilaçların kullanıldığı belirtilmiştir. Önceden kesinleşen mahkeme kararları ve bu dosyada alınan bilirkişi heyet raporuna göre davacının taraflar arasındaki sözleşmeye ve SUT hükümlerine aykırı davranmadığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemenin aynı gerekçeye dayalı, davanın kabulüne dair direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
2-Davalı aleyhine yargılama gideri olarak hükmedilen harca yönelik temyiz incelemesinde;
Davalı SGK Başkanlığı’nın, 492 sayılı Harçlar Kanunu ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 36. maddesi hükmüne göre harçtan muaf olması nedeniyle kendisinden karar ve ilam harcı alınamayacağı gibi davacı tarafından karşılanan 321,70 TL harç giderinin de davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün, HUMK’nun 438/7 maddesi gereğince düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle; hükmün 3. ve 4. fıkralarının çıkartılarak yerine, “Davalı, 492 sayılı Harçlar Kanunu ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 36. maddesi hükmüne göre harçtan muaf olduğundan davalıya harç yükletilmesine yer olmadığına, davacının yatırdığı tüm harçların karar kesinleştiğinde ve isteği halinde davacıya iadesine,” ifadesinin yazılması sureti ile hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.